Türkiye’de ‘çok bilinmeyenli bir mülteci sorunu' yaşanıyor. Türkiye’de yaşamını sürdürmeye çalışan 2 milyon mültecinin hangi koşullarda ülkede kalacağı belirsizliğini korurken, her geçen gün yeni mülteciler geliyor.

“Sadece Antalya’dan değil yurdun başka yerlerinden de kötü haberler geliyor. Ne yazık ki, geçerli ikamet belgesi olmayan mültecilerin kenti terketmesi yönünde kararlar alınıyor.” Bu sözler, İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır’a ait.

Çorabatır, Türkiye’deki ‘çok bilinmeyenli Suriyeli mülteci’ sorununu Deutsche Welle'ye değerlendirirken, hem Suriyeli mültecilerin kaldığı konteyner ve çadırlardaki ‘zor hayat’a dikkat çekiyor hem de bu zor hayatın kış bastırdıkça daha da zorlaşacağı uyarısı yapıyor.

Peki, neden Suriyeli mültecilerin zor bir hayatı var? “Çünkü bu sorunun bir hukuki, bir de sosyo-ekonomik yanı var” diyor Çorabatır. Türkiye’de; Birleşmiş Milletler başta olmak üzere sivil toplum örgütlerinin de merakla beklediği “Geçici Koruma Yönetmeliği” 22 Ekim’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Ancak; Türkiye’ye Nisan 2011’den beri sığınan ve sayıları bugün 2 milyonu bulan Suriyelinin yasal statüye kazanması açısından büyük önem taşıyan yönetmelik, beklentileri karşılamaktan uzak kaldı. Çorabatır “Uluslararası korumaya dönük bazı iyileştirmeler içeren yönetmelikte uluslararası normlara uygunlukta eksiklikler var” diyor ve ekliyor:

“Geçici Koruma Yönetmeliği, 2 milyon Suriyeli mültecinin en az birkaç yıl daha Türkiye’de kalacağı hesap edildiğinde, mültecileri yardıma muhtaç kişiler olmaktan çıkartılıp ekonomiye katkıda bulunan ve kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek kişiler haline dönüştürmeye elverişli düzenlemeler getirmiyor. Ayrıca; geçici korunanların sınır dışı işlemlerinde hangi hukuki düzenlemenin geçerli olacağı da yönetmelikte açıklanmıyor. Bu da; Antalya benzeri olayların artacağına işaret ediyor.”

KIŞ YAKLAŞIYOR

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Suriye’deki krizin büyüdüğünü ve böylelikle mülteci sorununun daha da büyük boyutlara ulaşacağını duyurdu. Bu duyuru, sorunun Türkiye boyutunun çok daha yeni bilinmeyenleri de beraberinde getireceği anlamını taşıyor.

“Kış da yaklaşıyor. Yoğun ve sert bir kış olursa, çok sayıda mülteci mağdur olacak” diyen Metin Çorabatır, kamplardaki yaşam koşullarının düzeltilmediğine, kamp dışında yaşayan yüz binlerce Suriyelinin de büyük metropollerde dilencilik yaptığının gözlemlendiğine, mültecilerle yerel halk arasındaki büyük çatışmalarının arttığına da dikkat çekiyor.

Çorabatır, “Sadece hükümet değil, sivil toplum örgütleri de mültecilerin topluma entegrasyonu konusunda adım atmalı” diyor.

“SORULAR VE SORUNLAR BİRİKTİ”

ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Hüseyin Bağcı da, Suriyeli mülteciler sorununun bir açmaza dönüştüğünü ve bu açmazın nasıl sonlanacağı konusunda hükümet düzeyinde yeni stratejiler geliştirilmesi gerektiğini düşünüyor.

Bağcı, neden böyle düşündüğünü Deutsche Welle’ye anlatırken “Sorular ve sorunlar birikti. Suriye’den gelenler ne kadar kalacak. Türkiye bu işi daha ne kadar yalnız idare edebilecek. Sınırdan, metropollere taşan sorunlar için neler yapılacak. Planlama var mı, yok mu” diye soruyor.

Bağcı, Türkiye’nin zaman zaman BM’ye ‘destek görmüyoruz’ diye yaptığı çıkışların haklı olduğunu ve bu çıkışlar sonrasında uluslararası toplumdan gelen tepkilerin de Suriyeli mülteciler konusunda ‘uluslararası bir çıkmaz yaşandığını’ ortaya koyduğunu dile getiriyor.

Peki, ne yapmak gerekiyor? Bağcı, Türkiye’nin ‘açık kapı politikası’nın doğru olduğunu ancak bu politikayı anlamaktan uzak kalan uluslararası toplumun yeni bir mülteci strateji geliştirmesini istiyor. Ona göre; Türkiye bu konuyu gündemde tutmaktan vazgeçmediği kadar, uluslararası müttefiklerle Suriye krizi konusunda işbirliği yaparken de mültecilere yardım konusunu şart koşmalı.

“Müttefiklerin sınırdaki durumu anlaması biraz da zorlanmalı” diyen Bağcı, Suriye krizi büyüdükçe mülteci sorununun daha da büyüdüğüne dikkat çekiyor ve bu soruna öncelikle Amerika’nın el atması gerektiğini savunuyor. Bu noktada da Türk-Amerikan ilişkilerinin yeniden değerlendirilmesi gerekiyor.

Hilal Köylü / Deutsche Welle Türkçe