Ruken Adalı / ANF

EMEP, ESP, ÖDP ve SYKP başkanlarının, hükümetin seçim sisteminde yapmak istediği değişiklikle ilgili görüşü ortak: Hükümet, sandıkta kendini garanti altına almak istiyor. Dar bölge ya da darlaştırılmış bölge seçim sistemleri demokrasi getirmez, demokratikleşme için baraj tamamen kaldırılmalı.

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kahya, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Eş Genel Başkanı Alper Taş, Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Rıdvan Turan hükümetin gündeme getirdiği “dar bölge” ve “darlaştırılmış bölge” seçim sistemlerini ANF'ye değerlendirdi.

'HÜKÜMET KAZANÇLI ÇIKMAYI AMAÇLIYOR'

EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, seçim sisteminin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini belirterek "Siyasetin demokratikleşmesi için halkın iradesinin karar alma süreçlerinden, alınan kararların uygulanmasına kadar hiçbir engelle karşılaşmadan yansıması gerekir" ifadelerini kullandı.

Uzun süren mücadeleler sonucundan hükümetin seçim barajını tartışmaya açmak zorunda kaldığını söyleyen Gürkan, "Ancak bu zorunluluktan kendi iktidarını bir sonraki dönemde de güvenceye alacak bir biçimde yararlanarak çıkmak, üstelik şimdiye kadar aldığı oy oranının da üstünde oy aldığı bir temsiliyetle parlamentoda kalmak istiyor" dedi.

Önerilerden hangisi uygulanırsa uygulansın hükümetin kazançlı çıkmayı hesapladığını belirten Gürkan, hükümetin daha önce belediyeler yasasında yaptığı değişiklikleri hatırlattı, "AKP hangi sistem uygulanırsa uygulansın kendisine yarayacak bir seçmen coğrafyası da yarattı" dedi.

Her partinin aldığı oy oranına uygun olarak parlamentoda temsil edildiği bir seçim sistemi isteyen Gürkan, “Halkın iradesinin yansımasını güvence altına alacak düzenlemelerle birlikte seçim sisteminin demokratikleşmesi sağlanmalıdır ve bunun ilk şartı barajın kaldırılmasıdır” diye konuştu.

'ENTRİKADAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL'

ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Türkiye halklarının ihtiyaç duyduğu düzenlemenin yeni barajlar değil, baraj engelini kaldıracak bir düzenleme olduğuna dikkat çekti, ancak hükümetin bu talep karşısında kendini kurtaracak yöntemler bulduğunu söyledi.

Yüksekdağ, “Aslında hükümetin yaptığı, çok açık ve net bir talep karşısında entrikadan başka bir şey değil" dedi.

Hükümetin, barajın yüzde 5'e düşürülmesi tartışmasını bile "daraltılmış bölge sistemi" ile birlikte gündeme getirdiğini hatırlatan Yüksekdağ, “Daraltılmış bölge sistemi ve dar bölge sistemi, tarif edilen bölgelerde en fazla oy alan partinin birinci çıkması ve geri kalan partilerin de milletvekili çıkaramaması, kendi düşüncesini, politikasını Meclis'e taşıyamamasıdır” değerlendirmesini yaptı.

ESP Genel Başkanı Yüksekdağ, seçim barajının kaldırılmasının pazarlık yapılmayacak bir konu olduğunun altını çizdi, "Seçim barajı kaldırılmalıdır” dedi.

Yüksekdağ, şöyle konuştu: “Burjuva demokrasilerde her seçim sistemi, aynı zamanda antidemokratik ve taraflı yanlar taşıdığını biliyoruz. Ama sonuçta nispi temsil sistemi, güç ve hegemonya sahiplerinin bütün güçlerini koruma çabalarına rağmen halkın temsiliyet sorununa en açık ve doğru yanıt verecek seçim sistemidir."

'BARAJ YÜZDE 22'LERE ÇIKABİLİR'

SYKP Eş Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kahya, pakette seçim barajına dair somut bir adım atılmadığı gibi, tartışmaya açılan 3 seçeneğin de seçim sisteminde demokratikleşme getirmeyeceğinin altını çizdi, "'Ölümü gösterip sıtmaya razı etme' taktiği ile bir nevi 'yanağına yiyeceğin tokadın şiddetini sen belirle' denilmektedir" diye konuştu.

'Seçen seçtiğini denetleme imkanı kazanacak' sözünün aldatmaca olduğunun altını çizen Kahya, “Bu sistem çok oy almış olan partilere, daha da ötesi en çok oy almış partiye, uygulamada olan antidemokratik seçim sisteminden çok daha fazla avantaj sağlamaktadır” dedi.

Her iki sistemin de temsilde eşitlik ve adalet ilkesini sağlamaktan uzak olduğuna dikkat çeken Kahya, “Öyle ki bu seçeneklerden birinin kabul edilmesi durumunda baraj örtülü bir biçimde yüzde 22'lere kadar çıkabilmektedir” uyarısını yaptı.

SYKP Eş Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kahya, hükümeti destekleyen yorumcuların "Dar bölge sistemine geçilirse BDPnin 30-35 civarında milletvekili çıkaracak" değerlendirmesini hatırlattı: “Sanki BDP kendini parlamento dışında bırakmak için 12 Eylül hukukunun bir tezahürü olarak işlemeye devam eden yüzde 10 barajı ve diğer bütün engelleri aşarak 35 milletvekili çıkarmamış gibi, adeta halkların zekasıyla dalga geçiliyor!”

Kahya, seçim sisteminin demokratikleştirilmesi için temsilde adaleti zedeleyen barajın tamamen kaldırılması, kullanılan her oyun karşılık bulacağı nispi temsile dayalı bir sisteme işlerlik kazandırılması gerektiğini belirtti.

'12 EYLÜL YASAKLARI DEVAM ETTİRİLECEK'

ÖDP Eş Başkanı Alper Taş, Erdoğan'ın gündeme getirdiği "dar bölge" ve "darlaştırılmış bölge" seçim sistemlerini, 12 Eylül'ün barajlı/yasaklı seçim sisteminin başka bir biçimde sürdürme arayışı olarak tanımladı.

Daraltılmış bölge sistemi ile barajın düşürülmediğin altını çizen Taş, “Aksine baraj bölgesel düzlemde yükseltilmiş oluyor. Bir parti konulan ülke barajını geçse dahi, Meclis temsiliyeti bu sistemler içerisinde düşük olacak. Bağımsız adayların seçilebilmesi de zorlaştırılıyor. Bu şekilde yalnızca baraj altı kalan partilerin değil, ilk iki parti dışında kalan partilerin temsil oranları düşürülmüş olacak" dedi.

Barajın bütünüyle kaldırıldığı, herkesin aldığı oy oranı üzerinden temsiliyetinin sağlandığı bir sistemle demokratik bir seçim imkanının yaratılabileceğine dikkat çeken ÖDP Eş Başkanı Taş, şöyle konuştu: "Milli bakiye sistemi geçmişte de uygulanmış ancak tıpkı AKP'nin bugünkü kaygılarına da benzer şekilde egemenler kendi iktidarlarını daha rahat sürdürebilmek için bu sistemi ortadan kaldırmıştı. Bugün yeniden bu sisteme dönülmesi gerekiyor."

'İKİ SİSTEM DE TEMSİLDE ADALETİ SAĞLAMIYOR'

SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan, paketin güncel olmadığının altını çizdi: "Paketin demokratik olup olmadığı sorunundan daha önemli bir meseledir bu. Pakette bazı kırıntılar olmakla birlikte bunlar halk tarafından çoktan aşılmış şeylerdir. Bazı sözler zamanında söylendiğinde anlam taşır. Zamanında söylenmeyen sözler anlamlarından soyutlanmaya başlar. Paket evvela böyle bir kazaya uğramış durumda. Kaza sözü ironi tabi ki. 11 yıldır adım atmamak planlı programlı bir iktidar eylemidir. Dolayısıyla bir on yıl evvel atıldığında önemli ve sorun çözücü olabilecek olan adımların şu anda kıymeti harbiyesi kalmamış durumdadır."

Paketin, AKP'nin verili iktidar denklemini tehdit etmek bir yana daha da güçlendirme felsefesiyle kaleme alındığına dikkat çeken Turan, "İktidarın güçlüyse demokrasi zayıftır. Bu seçim sistemine de ilişkin bir saptamadır" diye konuştu.

Bir seçim sisteminin esasının temsilde adaleti sağlaması olduğunu belirten Turan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Şu anki haliyle yüzde 10 barajı ve çoğunlukçu zihniyetin temsilde adalet sağlayabilme olanağı yoktur. Önerilen diğer iki sistem de temsilde adaleti sağlamaktan uzaktır. İkisinden de çok antidemokratik sonuçlar çıkabilir. Ayrıca bu sistemlerin daha bütünlüklü tartışılabilmesi için seçim bölgelerinin nasıl belirleneceği, beşli daraltılmış sistemin üst sınırının ne olacağı, dar bölgede iki turluluğun olup olmayacağı gibi bazı bilgilere sahip olmamız gerekir. İktidar bir mühendislik çalışması ile gayet kendi lehinde sonuçlara ulaşabilir/ulaşır.

AKP'nin 'temsilde adalet' diye bir derdinin olmadığını da biliyoruz. Zira kendi iktidarını bu adaletsizlik üzerine temellendiriyor. AKP, temsilde adaletin yerine 'istikrar' diye bir kavram ikame ediyor. Bu şu anlama geliyor; Meclis'e farklı fikirler değil en güçlü 2-3 parti girsin. Bu hiç demokratik değil. Kaldı ki seçim sistemini kamuoyuyla birlikte tartışmak yerine AKP'nin 3 alternatif sunması da doğru değildir. Türkiye'nin adaletli bir nispi temsil sistemine ihtiyacı olduğu kanısındayım."