Halkların Demokratik Partisi milletvekili ve İmralı heyetindeki Sırrı Süreyya Önder, partisinin 2015 genel seçimleriyle ilgili tutumunu, yüzde 10 barajını ve Kürt siyasetinin barajı aşıp aşmaması konusundaki tartışmaları Al Jazeera Türk'ten Burhan Ekinci'ye değerlendirdi.

HDP'nin yüzde 10 barajını "rahatlıkla" aşacağını söyleyen Önder, barajın aşılamaması durumunda ise sürecin olumsuz etkileneceğini belirtiyor: "Bizim meclise ihtiyacımız yok ama meclisin bize çok ihtiyacı var Önder, seçimlerde aday olup olmayacağı sorusuna ise “Partimiz karar verecek” dedi ve ekledi: "Benim niyetim ve iradem şu, partimizin çok az oy aldığı ve bir milletvekili çıkarma şansının neredeyse olmadığı bir ilden aday olup seçim kampanyasını o ilden yürütmek istiyorum."

Sırrı Süreyya Önder'in Al Jazeera'ye verdiği söyleşi şöyle:

Partiniz HDP, 2015 genel seçimlere bağımsız adaylarla girme yerine parti olarak girme kararı aldı. Anayasa mahkemesi yüzde 10'luk seçim barajının kalması yönünde karar verdi. Partiniz, seçime parti olarak girme konusunda tavır değişikliğine girecek mi? Partinizde son eğilim nedir?

Bizim, şu ana kadar parti olarak girmememiz sistemi büyük ölçüde rahatlatan bir durum oldu. Selahattin Bey (HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş) de bunu dile getirdi. Birincisi, bu rahatlığı artık bu sisteme vermeyeceğiz. İkincisi, yüzde 10 sınırına gelip dayanmış bir partinin yine ‘bağımsız adaylar olarak gireceğiz ey halkım’ demesi, ‘biz aslında yüzde 5’lik bir partiyiz’ mesajı anlamına gelir. Siyaset iddia işidir. Bu, iddialarınızı terk ettiğiniz anlamına gelir. Böyle bir şey yapmaya hakkımız yok. Üçüncüsü, halklar için, Türkiye’nin en nitelikli siyasal kadrolarına sahip bir partiyiz. Üstelik bunların sayısı yüzde 50 oy alan partilerin bu anlamdaki kadrolarından daha fazla. Böyle bir gerçeklikte halen yüzde 10 barajına takılırsak, bu bizim siyaset yapma hakkımızın da olmadığı anlamına gelir. Biz bu siyaseti yapmamalıyız demek ki biz bunu doğru yapamıyoruz. Onun için partimizin tutumunda bir değişiklik olmayacak.

Parti olarak seçimlere girmeniz riskli değil mi?

Biz yüzde 10 barajını rahat rahat aşacağız. Bunun birçok göstergesi var ama en önemli birini söyleyeyim. İyi niyetli kaygılarını taşıyan dostlarımızı bir kenara bırakırsak parti olarak seçime girmemize en çok itiraz eden hükümet yanlısı yazarlar oldu, onu görüyoruz. Zannedersiniz biz meclis dışında kalırsak karalar bağlayacaklar öyle bir ruh hali içindeler. Bu aslında bizim ağırlıklı olarak AKP tarafından gasp edilen vekilliklerimizi almanın eşiğinde olduğumuzu gösteriyor. Kamuoyu araştırmalarından daha etkili, devlet ve hükümet de biliyor bizim bu barajı artık paramparça etmenin eşiğinde olduğumuzu. Bundan önceki üç seçimde, 2011 genel seçimleri, yerel seçimler ve cumhurbaşkanı seçimlerinde bizim sivil siyasetçilerimizin binlercesi cezaevindeydi. Onların neredeyse tamamına yakını artık dışarıdalar ve alanlarda harıl harıl seçime dönük halkın örgütlenmesi için bir siyasi faaliyet yürütüyorlar. O anlamda bizim bir sorunumuz yok. Kesinlikle 50’nin üzerinde bir vekille en kötü şartlarda geleceğiz.

Son kamuoyu araştırmalarında HDP'nin oy oranı ne durumda?

Belli kamuoyu araştırmaları var. Bugüne kadar bu konuda profesyonel olarak çalışanlarla konuştuk. ‘Bugüne kadar hangi partiye oy verdiniz?’ sorusuna şu sorular da eşlik ediyordu. ‘Falanca partiye oy vermeyi düşünüyor musunuz?’ Bizim partimizde bu sorunun cevabı seçimde aldığımız oyla nerede sınırlı, yani yüzde 7 almışsak, ‘verir misiniz?’ diye düşünen insan sayısı yüzde 7’yi geçmiyordu. Vermeyi düşünenler hepsi bize oy veriyor. Geriye kalanlar mutlak bir şekilde vermeyi düşünmüyor ve istatistiki olarak ihmal edilir bir durumdaydı. Farklı kurumlardan yapılan araştırmalarda, şimdi bize, oy vermeyi düşünenler 9.2 ile 11.8 arasında değişen oranlarda. Fakat hepsinde ortak olan şöyle bir olgu var. ‘HDP’ye oy vermeyi düşünür müsünüz?’ sorusunun cevabı yüzde 26’ya ulaşmış durumda. Yani yüzde 26 ‘ben HDP’ye de oy veririm’ diyor. İki, bütün bu çalışmalar bir birikim oluşturmuş, geri kalan kampanyamızı doğru temeller üzerinden şekillendirmemize bakıyor. Bu olgu ilktir. Bugüne kadar aynı kurumların yaptıkları alan araştırmalarında yüzde 7 oy almışsak, yüzde 7, bilemedin belki bir iki belki HDP-BDP’ye verebilirim diyor. Bugün bu rakam yüzde 26. En düşük rakam yüzde 22. Bunun için iş bize düşüyor. Sistemin kurduğu bariyerlerle ilgili değiliz, o tartışmaları tükettik yolumuza gidiyoruz.

HDP’nin parti olarak seçimlere girme kararıyla ilgili iki olasılık çok konuşuluyor. HDP seçimi aşarsa ne olacak, aşmazsa ne olacak? Partiniz barajı geçmezse, Kürt siyasi hareketi meclis dışında kalırsa, ne olacak? Nasıl bir tablo ortaya çıkacak?

Daha çok gelişir. Bu hareket meclisten başlamadı çünkü. Bu hareket kendini meclise taşıyabilene kadar neredeyse bütün Türkiye’de soldan sağa, sağdan sola yukarından aşağı say, dikkat et binli rakamlardaydı. Bu birkaç binli rakam yüz binlere giderek milyonlara ulaştığında da mecliste temsil edilmiyordu. Edilmediği zamanlar oldu. Bu iş hiçbir zaman bu mücadeleyi gerileten bir işlev görmedi.

Meclis dışında kalınırsa Kürt siyasetçiler ne yapacak? Evlerine mi çekilecekler?

Niye evlerine çekilsinler. Kürt siyasetçilerin hepsi hayatın her alanında mücadele etmeye devam edecekler. Düşün 26 vekiliz. Kürt siyasetçisi 26 kişi mi. Yani alanlarda sadece bu 26 kişi mi var. Milyonlarca insan hayatının her alanında örgütlü mücadelesine devam ediyor. Bu daha da gelişir. Devam eder, çok zayıf bir ihtimal ama böyle olduğunu düşünseniz bile bu daha da gelişir.

İkincisi bu seçim meşruiyetini yitirir. Barajı fiilen yıkmış olursunuz. Çünkü bizim meclise ihtiyacımız yok, ama meclisin bize çok ihtiyacı var.

Neden?

Toplumun en iyimser değerlendirmeyle yüzde 9’unu, en örgütlü kesimini, barışmaya çalıştığın kesimini alamadığı yüzde 1’lik oy için, üstelik seninle eşit yarışa girmeyen hazine yardımı almayan, hiçbir yerde sağlıklı miting koşulları hazırlayamayan siyasi çalışması sık sık suç kapsamında mütalaa edilen bir yapıyı sen alamadığı o yüzde 1 için sistemin dışında tutuyoruz diyebilecek hiçbir yapılanma yok bu ülkede.

Kürt siyaseti meclis dışında kalırsa, bu durum çözüm sürecini nasıl etkiler?

Çözüm sürecini olumsuz etkiler. Çünkü dediğim gibi, çözüm sürecinin en temel esprisi ne. Silahlı mücadele dursun, siyasi mücadele başlasın. Eee, geldik siyasi mücadeleye, 4 milyon 550 bin oy aldın. 50 bin daha alsaydın sana siyasi mücadele hakkı verecektik, yok böyle bir şey. Onun için devlet oksimoron bir tezin sahibi olmuş olur. Sen siyaset yap silahları bırak dediğin birine, siyaset alanını bin bir türlü barajla bezemek, kendi kendinle çelişkiye düşmektir. Halk bu niyeti sorgular.

Kürt siyasetçilerin meclis dışında kalması durumunda Diyarbakır’da yerel bir parlamento kuracağı iddiası da var. Kürt siyasi hareketinin böyle bir düşüncesi, planı var mı?

Buna ihtiyacı yok çünkü bunlar zaten var. Parlamentoya sistemin yüklediği anlamla, Kürtlerin yüklediği anlam farklı. DTK bir anlamda yerel bir parlamentodur. İlla ki geniş binalarının, fazla personellerin, araçlarının olması gerekmiyor. Olmazsa olmaz olan halk iradesidir: DTK tamamen seçimlerle seçilip DTK meclisine gönderilmiş temsilcilerinden oluşuyor. Millet meclisinin gündeminden daha yoğun bir eformu sarfediyor. Onun için bir anlamda bir proto meclis bile denilebilir. Bu anlamda bir yerel parlamento, sistemin anladığı anlamda ‘Biz de Kürdistan Büyük Millet Meclisi’ni kurduk” böyle bir şey yok. Siyaset halkı örgütlemektir, bu halkı da örgütleme kurumunu Kürtler çoktan oluşturmuşlar. Kent meclisleri var. Kendi hayatlarını o alanlarda belirlerler olur biter.

Diğer olasılığa geçelim. HDP barajı aşarsa nasıl bir tablo ortaya çıkacak?

Mecliste bu seçimden sonra hiçbir parti tek başına iktidarı kuramayacak ve bu son yılların en hayırlı gelişmesi olacak.

Bu ne demek? Partiniz iktidar ortağı mı?

Kuvvetle muhtemel iktidar ortağı ya da iktidarı düşürebilecek bir çoğunluğun, bir kilidin sahibi olacağız.

Eğer dediğiniz gerçekleşirse, Kürt siyaseti ilk kez iktidar ortağı olmuş olacak…

Evet, artık günüdür. Günü geldi. Ülkenin demokratikleşmesine de önemli bir işlev görmüş olur. Biz şu ana kadar Türkiye’ye muhalefet nasıl yapılırı öğrettik. Ana muhalefet ve ondan sonra gelen muhalefet partisi vardı. İkisini topladığında bizim dördüncü parti olarak geliştirdiğimiz, dönüştürücü uyarıcı durdurucu muhalefeti yapamıyorlar. Biz muhalefeti öğrettik. Hatırlayın 2012’nin 29 Ekim’ine kadar hiçbir CHP’li vekil bir gaz bombası yememişti. 29 Ekim'de alanlara çıktılar ve ürkektiler. Onlar ilk defa o alana çıktıklarında bizim maruz kaldığımız gaz bombaları biber gazları BOTAŞ’a rahmet okutacak kapasiteydi. Muhalefeti öğrendiler bizden bu iyi bir şeydi. Şimdi de iktidarı öğretebiliriz. İktidar bizde, bir iktidarcılık olarak hastalık olarak nüksetmeyecektir. Karar süreçlerinin tümünün nasıl demokratikleştirilebildiğini de gösterir. Bizim koyduğumuz çıta hiçbir zaman geriye götürülemiyor. Bizim geliştirdiğimiz muhalefet anlayışından aşağısını MHP tabanı bile kabul etmiyor.

Mevcut durumda seçimlerden AKP’nin birinci parti olarak çıkacağı malum. Bu durumda AKP-HDP ortak koalisyonu mu oluşacak?

Bu spekülasyon olur. AKP-HDP, CHP-HDP, AKP-MHP bunlar spekülasyon bugünün konusu değil ama HDP’nin onaylamayacağı hiçbir iktidar vücut bulma şansına sahip olmayacak. Kilit parti HDP olacak. Bunda da bizim konuşacağımız şey bakanlıklar, devlet mekanizmasının kendisi olmayacaktır. Biz ilkelerimizle siyaset yapıyoruz. Temel önermemiz ve şartımız demokratikleşme olacaktır. Bütün bakanlıklar kim o iktidara sevdalıysa onların olsun. Olabilir. Aslında denetleyici, geliştirici görevimizi çok daha iyi koşullarda sürdüreceğiz.

Partinizin CHP ile bir ittifak kurma durumu var mı?

Biz, ilkesel olarak ortaya koyduğumuz ilkelerle birlikte hareket edecek bütün siyasal yapılarla güç birliği, işbirliği sınırlı birliktelikleri tartışmaya açık ve hazırız. Her zaman da böyle olduk. Bu CHP’ye teklif anlamında değil, buna partimizin yetkili kurulları karar verir ama ilkelerimiz var ve geçmiş seçimlerde aldığımız tutumlar var. Buradan bakabiliriz. Kaldı ki bu siyasal hareket ilk defa bir sosyal partiyle meclise dahil oldu. Hükümetin bağırıp çağırmalarına bakmayın. Evet, CHP bizimle ittifak yapmak koşullarını kendi partisinde yaratırsa ülke demokrasisi için çok önemli devrim niteliğinde bir iş yapmış olur. Çünkü bizim seçim ittifakımız bir bezirgan mantığıyla yapılmaz, ilkeler üzerinden yapılır. CHP bu ülkeler bazında geliştirdiği ittifak politikasında özellikle son Cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Kendi kitlesinde bile. Önemli bir ölçüde bize oy verdiler. Bize gelen de gitmez.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’den size gelen oyların genel seçimlerinde de kalacağını mı söylüyorsunuz?

Çoğalır, gitmez geri. Çünkü bize oy vermenin konforlu bir tarafı vardır. Düşünün ki, son yerel seçimde belli odaklar tarafından bana oy vermeme üzerine bir kampanya geliştirildi. Kampanyanın sloganı bile çok öğreticiydi. “Ortamlarda Sırra’ya verdim dersin” diyordu. Bize oy vermek bir onur. Çünkü bize oy verenleri enstrüman olarak değil, onurumuz olarak görüyoruz. Onları karar süreçlerimizin doğal üyesi sayıyoruz. Onun için Türkiye’de bize oy vermekten daha konforlu bir iş yok.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin geçtiğimiz günlerde bir demecinde, barajın düşürülmesi konusunda HDP ile AKP’nin anlaştığını, seçimlere doğru barajın esnetileceğini savundu. Böyle bir durum var mı?

Şuana kadar bu işin konuşulduğu bir tek zemin oldu. İki yerde konuşuldu. Biri yeni anayasa komisyonunda, o zaman AKP buna sıcak bakmadı. İkincisi süreç başlarken konuşuldu. Biz demokrasi paketi ve yol temizliği diye adlandırdığımız paketin içinde bunu söyledik. Yine AKP sıcak bakmadı. Bu konuda AKP’nin kendiliğinden yapacağı bir şey yok. Bu baraj esas olarak zaten Kürt siyasi çizgisi meclise girmesin diye konulmuş bir barajdır. Biz bu sefer parti olarak da bunu parçaladığımızda fiilen bu baraj ortadan kalkacak, anlamsızlaşacak, yasal olarak da kaldırmak zorunda kalınacak.

Kadir İnanır HDP’den aday olacak mı? Siz teklif götürecek misiniz?

Seçim komisyonumuz kuruldu, alt komisyonlar kurulacak. Bugüne kadar sadece Kadir İnanır’a değil hiç kimseye adaylık anlamında herhangi bir teklif ya da öneri götürmüş değiliz. Kadir İnanır bizden aday olmak isterse bu bize büyük mutluluk verir. Hayatın birçok zulüm anında bizi anlama çabası, destekleme gayreti içerisinde gördük. Bu çabaları bizim için çok saygındır.

Onun için Kadir İnanır’ın olması mutluluk verir ama buna komisyonlarımız ve Kadir beyin kendisi karar verir. Kadir bey, çok k yakın görüştüğüm birisi. Parlamenter anlamında bir siyaseti düşünmediğini biliyorum. Neredeyse son beş seçim her zaman değişik siyasi partilerden bu öneri kendisine götürüldü, her seferinde teşekkür ettiğini biliyorum. HDP bir ittifaklar bileşkesi. Seçim ve aday komisyonumuz bu bileşkeyi genişletme çabası içinde olacak. Birleşik Haziran Hareketi’nin de ÖDP başta olmak üzere bizle ortak hareket etmesi için ne gerekiyorsa üzerimize ne düşüyorsa sonsuz bir sorumluluk anlayışıyla yerine getirme kararlılığındayız.

Siz aday olacak mısınız?

Partimiz karar verecek. Tabii benim niyetim ve iradem de önemli. Benim niyetim ve iradem şu, partimizin çok az oy aldığı ve bir milletvekili çıkarma şansının neredeyse olmadığı bir ilden aday olup seçim kampanyasını o ilden yürütmek istiyorum. Kendi niyetim bu. Ama bu partimiz karar verecek.

Çözüm süreciyle ilgili konuşmama kararı aldığınızı biliyoruz ama yine de sormak istiyorum. Barışa ne kadar yakınız?

Çok uzun bir diyalog ve anlama sürecinin sonunda, nitelikli ve derinlikli bir müzakere sürecinin başındayız. Böyle diye bilirim. Barışa her zamankinden daha yakınız.