"Şiddet devam ederken görüşmeler olmaz. Ama şiddetin bitmesiyle görüşmeler (PKK ile) yeniden başlayabilir. Sorunun sona ermesi için yapılması gerekenler varken o silahları susturmaları gerekmiyor mu?"

Bu açıklamalar Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı'ya ait. Gündemi sarsan MİT-PKK görüşmesinin ses kayıtlarıyla başlayan tartışma Yazıcı'nın sözleriyle daha da alevlenecek gibi. Çatışmaların hız kazandığı dönemde "cesur" bir çıkış yapan Yazıcı'ya muhalefetin nasıl tepki vereceği merak ediliyor.

Taraf gazetesinden Lale Kemal'e konuşan Yazıcı'nın açıklamaları büyük yankı uyandıracak. "Müzakekere yolu açık" başlığıyla manşetten verilen haberde Yazıcı, BDP’yi, PKK ile bağları varsa kesmeye, kesmiyorsa bu bağı çözüme katkı için kullanmaya çağırdı.

Yazıcı, BDP milletvekillerinin, 1 Ekim’de parlamentoya gelmemeleri halinde halkın onları vekalet görevinden azledeceğine işaret ederek, BDP’yi, İmralı, Avrupa ve Kandil arasında sıkışıp kalmakla suçladı. İşte Taraf gazetesinde yer alan o röportaj:

Önceki gün Sabah gazetesinde size atıfla yer alan ve “...terör örgütü eline silah alıp masum insanları öldürmeyecek duruma indirgenecek. Bunun için ya silahı bırakacak ya da silahtan arındırılacak,” yolundaki sözleriniz, hükümetin silahsızlandırma projesi, yol haritası olduğu anlamına mı geliyor?

Bu meselenin sahibi olan bakanlar var. Ben hükümet üyesi olarak görüşlerimi açıkladım. Bir yol haritası yok. Bu meselenin, Türkiye’nin en önemli konusu olduğu konusunda herkes ittifak halinde. 30 yıldır mücadele ediyoruz. Biz AKP olarak, terörün ortadan kaldırılması, insan ölümlerinin önüne geçilmesi için iyi niyetle baktık, muhtemel riskleri göz önüne alarak kompleks içine girmeden, çözelim diye bir yaklaşım içine girdik. Bazıları, “Sanki hükümet proje oluşturmuş’, diye baktı. Doğru değil. Bu sorunla ilgili, ‘Kafasında en küçük bilgi kırıntısı olan dahil herkes katkı versin’ dedik. Sürecin kırılma noktası Habur’dur. Belki hem devlet tarafından hem de örgütle ilgili Meclis’te olan gruplar (BDP) daha itinalı olabilirdi. Görüntüler herkesi ürküttü. Sanki PKK tarafından bir zafer kazanılmış görüntüsü oluştu. O görüntüler çözüm sürecinde duraklamaya yol açtı. ‘Demokratik Açılım’ projesiyle, terör örgütünün istismar ettiği argümanlar ellerinden alındı, TRT 6 yayına girdi. Terör örgütüne müzahir unsurlar, bu açılım projelerini, sanki kendilerinin ya da AB’nin desteği ile olmuş gibi istismar etmeye çalıştılar.

Silahları susturma projeniz var mı?

Şiddet devam ederken görüşmeler olmaz. Ama şiddetin bitmesiyle görüşmeler (PKK ile) yeniden başlayabilir. Sorunun sona ermesi için yapılması gerekenler varken o silahları susturmaları gerekmiyor mu? BDP’nin de sorunların çözümü için özgürce konuşulması için PKK’nın silahlarını bıraktırması şart değil mi? Habur’dan sonra Silvan bir diğer kırılma noktası oldu ve şiddet artarak devam etti. Kızılay’da sivillere yönelik saldırıyı TAK üstlenmiş. İyi adam, kötü adam stratejisi uyguluyor.

Bu taktik çıkar yol değil. Bu tür unsurlara hiçbir şekilde taviz verilemez. Bu eylemlere güvenlik unsurları seyirci kalamaz. Devletlerin, teröristlere karşı uluslararası hukuktan kaynaklanan mücadele hakları vardır.

BDP, silahsız çözüme nasıl bir katkı sunabilir?

BDP, PKK ile bağı varsa kessin ya da terör sorununun çözümüne katkı için örgüt ile görüşsün. BDP aktör olsun, çözüme katkı sunsun. Gelinen noktada kendilerini Kürt olarak ifade eden arkadaşların süreçleri böyle yönetmesi yanlış.

BDP Meclis’e gelmezse ne olur?

1 ekimde parlamentoya gelmeleri gerekir. Biz 550 vekil, halkın verdiği vekaletle buradayız. Bu arkadaşların konuya böyle bakmaları gerekir. Vekillik görevini müvekkilleri adına yapmak zorundalar. Nasıl avukat müvekkilinin vekaletini alıp, mahkemeye gidiyorsa onlar da parlamentoya gelmek zorundalar. Ama avukat, müvekkilli adına üstlendiği görevi yapmaz ise ya bırakır ya da müvekkil kendisini azleder. Vatandaşın vekaletiyle parlamentoda temsil edilen vekiller de, beş oturuma katılmazlarsa görevlerinden azledilirler.

BDP, tehdit altında mı?

BDP, şu üç noktada sıkışmış olmalı; 1-Çok özgür değiller, 2- Ada, Avrupa ve Kandil arasında sıkışmışlar, 3- BDP Başkanı Selahattin Demirtaş, Kızılay olayından sonra şiddeti kınadıklarını açıkladı. Keşke tüm BDP’liler, topluca yüksek sesle böyle bir söylem içine girse, terörün azalmasına çok büyük katkıları olur. Sıradan mantık ile değerlendirildiğinde gerek referandum gerekse 12 Haziran seçimlerindeki BDP tavrının arka planında, bu partinin sanki bir silahlı tehdit altında olduğu gibi bir durum var.

Türkiye’nin kara harekatı söz konusu mu?

Türkiye’nin yıldızının parladığı, coğrafyada aktör olarak tavır sergilediği dönemlerde, çok karmaşık yapıdaki farklı inançları, farklı milletlerden kişileri barındıran terör örgütü, uluslararası güçlerden destek alıyor, korunuyor. Kuzey Irak yönetimi, Türkiye’ye dost ise bölgesindeki PKK varlığına izin vermez. Türkiye’ye yönelik PKK faaliyetlerini önlemek zorunda. Önlemezse Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları var, o hakları gerektiğinde kullanmak zorunda.

KCK’ya yönelik operasyonlarda, Şırnak dahil bazı illerin belediye başkanları gözaltına alındı. Silvan olayından sonra seçilmiş Kürt kökenli kişilere karşı adli işlemlerin sıklaştırılıyor olmasının sebepleri nelerdir?

KCK yapılanması hakkında toplum yeterli bilgiye sahip değil. KCK sanıklarının kelepçelenmiş olması algısı çok şık bir algı değil. Devletin bu alanlarıyla ilgili birimlerinin halkı bilgilendirmesi gerekiyor. Son göz altılarla ilgili yargıyı etkileme durumunda değilim. Ama bu yapı o çevrelerle bağlantılı, seçilmiş görev yapan kurullara talimat veren yapı. Gerektiği zaman onları sorgulayan, gerekirse racon kesen; yani para vermediğinde para verdirten yapı. Bu, hukuk devletinin absorbe edeceği bir yapı değildir. Kelepçe görüntüleri algısı ile ötelenmiş, tolere edilmiştir. Belki bunu anlamadı o çevreler. Son KCK tutuklamaları; kelepçe görüntüleri algısı ile ötelenmiş, tolere edilmiş kimi hukuk dışılıkların artık tolere edilmeyeceği mesajıdır...