Bir buçuk yıl önce Kemal Kılıçdaroğlu’nun telefonuyla siyasete giren CHP’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, CHP kurultayında Parti Meclisi seçimlerinde en yüksek oyu alarak dikkat çekti.

Selin Sayek Böke, inşaat mühendisi Mert Böke’yle 14 yıldır evli. Çiftin 11 yaşında Can ve 6 yaşında Aksel isimli iki oğulları var.

Peki kimdir Selin Sayek Böke? Hürriyet Pazar’dan Gökçe Aytulu yazdı:

Kıt kaynaklarla sonsuz insan isteklerini karşılamaya çalışan bilim. İktisat eğitimine başlayan her öğrencinin ilk öğrendiği tanım budur. Aslında aynı tanım siyaset için de kullanılabilir. Hatta bazen ikisi bir noktada buluşur.

‘İktisat’tan siyasete hızlı bir geçiş yapan Selin Sayek Böke, geçen haftaki CHP Kurultayı’nda 691 delegenin oyunu alarak birinci olarak Parti Meclisi’ne seçilmesiyle isminden söz ettirdi.

CHP’nin 7 Haziran ve 1 Kasım’daki seçimlerinde çok tartışılan ekonomik vaatleri onun imzasını taşıyordu. Bilkent Üniversitesi’nde çalışırken Kemal Kılıçdaroğlu’ndan aldığı bir telefonla bir buçuk yıl önce siyasete girdi.

Siyasete girme kararını 5 dakikada vermiş. Kılıçdaroğlu’nun telefonunu aldıktan sonra, ailesini aramış. “Biz yanındayız, karar senin” cevabının ardından siyasete atılmış. 42 yaşında CHP’nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak siyaset sahnesine adım atsa da politikaya çocukluktan aşina.

AKTİVİST BİR ROL MODEL

“Rol modelim” dediği annesi Dr. Füsun Sayek, Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) unutulmaz başkanlarından. Uzun yıllar TTB’nin toplantıları evlerinde yapıldığı için küçük yaşlardan itibaren Türkiye’nin sorunlarını geceler boyu dinlemiş.

Akademisyenlik macerası da erken yaşlarda başlamış. “Çocukken bebeklerimi karşıma dizip öğretmenlik yaparmışım. Benim için ders anlatmak çocukluk hayalimi yaşamak oldu” diyor.

Öğrencilik dönemi de akademisyenlik kariyeri de parlak. TED Kolejinin ardından ODTÜ, Amerika’nın saygın üniversitelerinden Duke’de doktora, Dünya Bankası ve IMF kariyerinin ardından Bilkent Üniversitesi’yle Türkiye’ye dönüş…

Hep sınıf birincisi gibi bir hali var. CV’sine baktığınızda, öğretmenin sorduğu soruyu anlamaya çalışırken yan sıradan sürekli parmak kaldıran o çalışkan arkadaşınızı görüyorsunuz. “Hiç tembel oldunuz mu” sorusuna “Çalışmam gereken zamanda çalıştığımı, tembellik etme fırsatını bulduğumda bu fırsatı hiç kaçırmadığımı söyleyebilirim” cevabını veriyor.

Neyse ki bazı şeyler göründüğü gibi değil. Mesela ekonomi, Böke için bilinçli bir tercih değilmiş. İktisat eğitimi hakkında “Hayatımda yaptığım en iyi hataydı” diyor. Annesinin yönlendirmesiyle üniversite tercihlerinde yaptığı bir hatayla kendini ODTÜ İktisat’ta bulmuş. Fakat onu da birincilikle bitirmiş.

Hocalığı için de aynı ciddiyet geçerli. Sınavlarının uzunluğundan ve zorluğundan yakınan öğrencileri var. Ekşi Sözlük’te dertlerini sıralamışlar. Böke’yse “Sıfırcı olduğumu söyleyemem. Kendi işimi ve öğrencilerimi ciddiye aldığım için öğrencilerimden de ciddiyet beklentim olduğu doğrudur. Notun verilmez ama alınır olduğu gerçeğini de unutmamak gerektiğini düşünüyorum. Esasında bunu Ekşi’deki sıfırcı öğrencilere sormak gerek. Yakında onlarla buluşacağım ve kendim soracağım” diyor.

ÖNCE ANNESİNİ İKNA ETTİ

Böke’nin Annesi Füsun Sayek, IMF’nin politikalarına, sosyal etkilerine tepkili bir isimdi. IMF’de göreve başlarken ilk ikna etmesi gereken isim annesi olmuş. “Annem yıllarca IMF ve onun temsil ettiği ekonomik politikalara karşı mücadele vermişti. Türkiye’de herkesin sağlığa eşit erişim imkânı için; kadın hakları, insan hakları için hayatını toplumsal kavgaya vakfetmiş bir mücadele insanıydı. Kendi doğruları için mücadele eden annemin, atacağım her adımda onayını almasam da görüşünü almak konusunda hep ısrarcı oldum. Şu anda da onun görüşünü almak isteyeceğim ve ona yanımda ihtiyaç duyduğum günler yaşıyorum” diyor.

Füsun Sayek 2006’da yaşamını yitirdi. Onu, her yıl Hatay’ın Arsuz ilçesindeki bir törenle anıyorlar. Böke, memleketi Arsuz için “İnsanı insan yapan anılar biriktirdiği coğrafyadır. Arsuz da benim anılarımı yaşadığım önemli bir coğrafya. Çocukluk dostlarımla buluştuğum, ailemle bir araya geldiğim evim” diyor.

Böke’nin IMF’de göreve başladığı dönem Türkiye ekonomisinin en çalkantılı yıllarına tekabül ediyor. Böke, o günlerde çok güzel anılar biriktirmemiş: “Amerika’dan Türkiye ekonomisi çok parlak görünmüyordu. Bir Türk olarak, ülkemde yaşanan bir krizi ekonomist soğukkanlılığıyla takip etmek kilometrelerce uzakta dahi olsam çok ağırdı. Özellikle zor günlerde insanlar sevdikleriyle yaşamını ortaklaştırmak isterler. Benim için de o dönem böyle bir dönem olmuştu. Nitekim 2003 yılında Türkiye’de Türkiye için bir şeyler yapabilmek heyecanı ve umuduyla evime geri döndüm.”

SİYASET NEDENİ GEZİ

Peki, akademisyenliğini başarılı bir şekilde sürdürürken neden siyasete girmeye karar vermiş. Cevap: Gezi Parkı. “Çalışma hayatımın merkezinde hep gençler oldu. Beni aktif siyasete iten de gençlerin Gezi’deki daha iyi yaşam talebi ve bu talebi ifade ediş biçimleriydi. Onların daha iyi bir yaşam talebini üstlenmenin bir sorumluluk olduğu duygusunu daha kuvvetli hissetmeye başladım. Bu nedenle siyasette aktif rol alma kararı kolay oldu” diyor.

Kimileri onu eski başbakanlardan Tansu Çiller’e benzetiyor. CHP’de siyaset yapan bir isim için şanssız bir benzetme olmalı. Belki de bunun için önceki söyleşilerinden birinde “Çiller’le aynı ekonomik dili konuşmuyoruz, aynı siyasi dili de konuşmuyoruz. Aslında bu açılardan hiç benzemiyoruz. Eğer sadece fiziksel olarak bir benzetme yapılıyorsa, bundan da memnun olurum” demiş.

Peki, asgari ücretten, mazot fiyatına ekonomik vaatleriyle ses getiren Böke’ye göre Türkiye’nin en önemli sorunu ne? Özgürlük! “Türkiye’nin en büyük problemi bireysel, toplumsal, ekonomik ve siyasi özgürlüklerin hızla yok ediliyor olması. Siyaset tüm bu özgürlük alanlarını genişletmekle yükümlü bir kurum, halbuki şu anda Türkiye’de AKP eliyle siyaset bütün bu sorunların kaynağı haline geldi” diyor.

Kısa süreli politik yolculuğu göz önüne alındığında Selin Sayek Böke, Türkiye siyasetinin dikkat çeken yeni figürlerinden.  Siyasetteki yerinin ekonominin gidişatına bağlı olarak önem kazanabileceği söylenebilir. Ama özgürlük, eşitlik, hukukun üstünlüğü gibi konulardaki söylemleriyle de sadece ekonomiyle sınırlı kalmadığını gösteriyor. Önümüzdeki dönem ismini daha sık duyabiliriz.

FLÜT SEVEN BİRİ!

Eğitim sistemimiz flüt sayesinde milyonlarca genci müzikten soğutmuş olabilir ama Selin Sayek Böke bu konuda da istisna. Şöyle anlatıyor: Yan flüt benim tembellik hakkım. Vakit buldukça bu hakkımı kullanmaya gayret ediyorum. Müzikle ilgim yalnızca yan flüt çalmakla sınırlı değil. İki hafta önce İzmir’de Notalar Şiddete Karşı etkinliğinde yer aldım, 30 gönüllü kadınla beraber Türk müziğinin sevilen eserleriyle kadına şiddete hayır dedik.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Böke’nin doktora tezi, yabancı yatırımları konusunda. Bugünün Türkiye’siyle şöyle ilişkilendiriyor: “Yabancı yatırımın gelmesinin birinci şartı hukuk devletinin çalışır; bireysel ve toplumsal özgürlüklerin güvence altında ve kurumsal yapıların öngörülebilir olmasıdır. İfadenin özgür olmadığı yerde, düşüncenin özgür olması, düşüncenin özgür olmadığı yerde yeniliklerin ve katma değerli üretimin ortaya çıkması ve yatırım ikliminin oluşması beklenemez.” (Kaynak: Hürriyet)