HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kobani eylemleri sonrasında başta Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere iktidar sözcüleri tarafından ağır biçimde suçlandı.

Demirtaş kendisinin hedef seçildiğini, psikolojik bir savaş ile karşı karşıya olduğunu söyledi.

Cumhuriyet'e konuşan Demirtaş'ın açıklamalarının bir kısmı şöyle:



"Ben çözüm sürecinin selameti açısından bugüne kadar sustum. Yalan yanlış sözler, hakaretler karşısında sustum ama başbakan yanlış bilgilendirirse bu doğru olmaz.

Doğrusunu anlatayım. Birincisi benim hiçbir zaman ‘Bundan böyle her yer Kobani olacak’ şeklinde bir açıklamam olmadı. Yapılan açıklama benim değil HDP MKYK’sinin açıklamasıdır. İnsanların sokağa çıkmaya başladığı saatlerde hükümetle telefon trafiği kurduk. ‘Sokaklar ısınıyor. Dışarıdan haberiniz var mı? Ne yapılacaksa acil yapılması lazım. Yarın sabaha çok geç kalınabilir’ dedik. Bu uyarımız ciddiye alınmadı. Hafife alındı.

Açıklamanın MKYK’den yapıldığını bilmelerine rağmen ısrarla ‘Demirtaş yaptı’ demeleri büyük bir algı operasyonudur. Hedefte özel olarak ben varım. Sanırım aday olduğum Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası HDP’ye yönelik ilgiyi dağıtmak üzere yapılan bir fırsatçılık bu.

İkinci olarak başbakanla Kobani’ye nasıl yardım yapılacağını biz kesinlikle görüşmedik. Sanki seçenekler bize sunulmuş da biz kabul etmemişiz şeklindeki açıklamalar ve yorumlar yüzde yüz yanlıştır, yalandır. Seçenekleri masaya yatırmadık. Bizim tek söylediğimiz ‘Bu konuda yetkili PYD’dir. Davet edin konuşun’ demekten ibaretti. Onlarla uzlaşırsanız iyi olur, dedik. Asla seçenekler peşmergenin ya da Türk askerinin karadan havadan girişi konuşulmadı.

KOBANİ DÜŞERSE SÜREÇ BİTER LAFI ÖCALAN'A AİT

‘Kobani düşerse süreç biter’ lafı ne bana ne de Kandil’e aittir. O söz Öcalan’a aittir. Bu bile manipüle ediliyor. O da bu konuyu başından beri önemsiyordu. Sanki o önemsemiyor da biz manipüle ettik gibi algı yaratmaya çalışıyorlar. Oysa heyetimizin İmralı dönüşü açıklamasında bu var. Süreç ve Kobani’nin birbirine nasıl bağlı olduğu hem orada hem de o görüşmelerin tutanaklarında var.

Peşmergenin PYD’ye silah yardımı yapması veya bizzat Kobani’ye koridor ile ulaşması hususunda ben ve İmralı heyetimiz hükümet için aracılık yaptık. Bunu da hükümet istedi bizden. ‘Ne derler’ diye teyit almak istediler. PYD ve ‘diğer yetkililerle (Demirtaş bu ‘diğerleri’ grubunun kimliğini açıklamaktan kaçındı)’ temas kurup olumlu bakıldığını belirttik, aracılık yaptık.

Tüm bu yaptıklarımız çarpıtılırsa, yalan yanlış yazılır, iftira atılırsa doğru olmaz. ‘Ölümlerden, yaşanan tüm şeylerden Demirtaş sorumlu’ deyip tüm hataları halı altına süpürürlerse o halının altından daha büyük patlama çıkar. Öfkenin ve toplumsal patlamaların kaynağını doğru tespit etmek lazım. O kaynak ne Demirtaş ne de HDP’dir.

BİZE TASLAK VERİLMEDİ

İşin bir de çözüm süreci tarafı var. Haber ve yorumlarda hükümetin bize yol haritası taslağı sunduğu ve bizim bunu engellediğimiz ima ediliyor. Bu kesinlikle doğru değil. Heyetimize taslak verilmedi. Yalan bu. Bunu yazan yalan söylüyor. Bize taslak verilmedi. Sadece gösterildi. Onun da tamamını göremedik. Not bile alamadı arkadaşlarımız. Şunu yaptılar: Bir sayfa gösterip bunun üzerine çalışıyoruz dediler. Olan budur. Evet Abdullah Öcalan yol haritası dedi ama ne HDP ne de Kandil bunu görebilmiş değil. Bu yalana kimse bizi alet etmesin. Ellerindeki tutanakları açıklasınlar.

Hükümet içinde iki kanat var. Biri bizi istemiyor, çiğlik yapıyor. Bizden rahatsız. Ona şüphem yok. Bir de aklı başında bir ekip de var. Onlar yaptığımız dürüst çalışmaların farkında. Özellikle şahsımı hedef alıyorlar. Amaçları sadece benim siyaset dışı bırakılmam değil, benim şahsımda tabanımıza karşı da psikolojik savaş yürütüyorlar. Büyüme potansiyeli gösteren partinin önü kesilmek isteniyor. Müzakere sürecinde bizi takatsiz bırakmaya çalışıyorlar.

CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKAN HEPSİ BİR TELDEN ÇALIYOR

Demirtaş, ABD’nin PYD’ye havadan yaptığı silah yardımı konusunda da şu değerlendirmeleri yaptı: “Biz de, milyonlarca kişi de ‘Yardım yapılacaksa Türkiye üzerinden yapılmalı’ dedik. Çünkü sorunları çözme açısından en makul olanı buydu. Silah ulaşmasını sağlansa barış kardeşlik adına çok güçlü bir mesaj olacaktı. Çünkü IŞİD oradan eninde sonunda gidecekti. Ben istedim ki bu Türkiye üzerinden yapılsın. Fırsatı kaçırdılar. Şimdi de mecburen yapılan açıklamalarla durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Türk’üyle, Kürt’üyle milyonlarca vatandaş ‘Kobani’ye yardım edilsin’ diye çağrı yaptı. Hükümet bizi dinlemedi ama sonunda ABD’nin sözünden çıkmadığını da gösterdi. ABD onları mecbur bıraktı. Bizim sözümüzün kıymeti yok ama ABD’li dayatınca oluyor.”

Hem Kobani meselesi, hem de çözüm süreci toparlanmayacak bir noktada değil. Siyaset, kapris, kin, intikam işi değil. Küserek, kızarak siyaset yapılmaz. Her iki konunun da doğru yöne gitmesi için hükümetin doğru adımlar atması gerekiyor. Kırılan güven yeniden geri gelmeli. Çözüm süreci sözlerle değil, adımlarla yürümeli.

Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı hepsi başka telden çalıyor. Karmakarışık bir politika. Bir yandan IŞİD ile PYD’yi eş görüyorlar, diğer yandan Salih Müslim Türkiye’ye çağrılıyor. Ankara’nın politikası hangisi, doğrusu biz bilmiyoruz.”