Taraf yazarı Amberin Zaman, Diyarbakır'da seçimin nabzını tuttu. HDP'nin seçimlere parti olarak girmesine ilişkin görüşler alan Zaman, STK temsilcileriyle biraraya geldi. 

Amberin Zaman'ın 'Diyarbakır'dan bakınca: HDP ne yapıyor' başlıklı yazısı şöyle:

HDP’nin seçim stratejisinin onca spekülasyon konusu olduğu bugünlerde meseleyi bir de bölgede araştıralım dedik: İlk durağımız Kürtlerin fahri başkenti Diyarbakır/ Amed oldu. Duyduklarımın bir kısmını aktarmakla yetiniyorum. Zira sağa sola koşturmaktan yazımı yarım saat gibi kısa bir sürede yetiştiriyorum.

Kentte görüşlerine uzun yıllardır başvurduğum ve analizlerine güvendiğim kişilerden biri tanınmış bir STK temsilcisi. Bu kişiye göre HDP ve Kandil birlikte hareket ediyor. Seçime parti olarak girmek onların fikri, Öcalan’ın değil. “Öcalan’dan önce muazzam bir hamle yaptılar” diyor.

HDP’nin “iktidarla asla uzlaşamayacak” sol gruplarla ittifak yaparak seçime gireceğinin altını çizen temsilci, HDP barajı aşarsa bunun doğal olarak AK Parti’nin hiç işine gelmeyeceğine dikkat çekiyor. HDP’nin, baraj altında kaldığı takdirde ise TBMM’nin meşruiyetini tanımadığını ilan ederek Türkiye’yi uluslararası toplum nezdinde “çok zor durumda” bırakacağına inanıyor.

Kürt Siyasal Hareketi’nin (KSH) öngörülmez hâle geleceğini ve dolayısıyla “tüm parasını seçim sürecine yatırmış” olan hükümetin “kafasının karışık ve panikte” olduğunu savunuyor. Kandil ve Apo arasında görüş ayrılığına örnek olarak, Mart 2013 Newroz’unda Öcalan ile Cemil Bayık’ın gönderdikleri mesajlar arasındaki net ton farkına işaret ediyor. “Öcalan yumuşak ve uzlaşıcı, Bayık zehir zemberek.” Kasımda Urfa’da Başbakan Davutoğlu’yla 5,5 saat boyunca biraraya gelen STK temsilcileri arasında yer alan bu kişi, iktidar “Öcalan kartını çok hor kullanıyor ve kontörler bitme sinyali veriyor” diyor. “Sanki Kandil ve HDP yaramaz çocuk ve Öcalan da onların kulaklarını bükmek için habire devreye sokulan öğretmen.” Barış müzakerelerinin acilen yeniden formatlanması gerektiğine inanan temsilci Kandil’in ve HDP’nin müzakerelere artık doğrudan katılmaları lazım diyor. Bu görüşlerini “çok samimi ve rahat” bulduğu Davutoğlu’na aktarmış. Davutoğlu’nun tepkisi ne oldu peki? Bunu paylaşmıyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kobani ile ilgili tutumunu sert dille eleştiren kişi, “Artık bölgede savunulacak durumu kalmadı, ve sırf bu yüzden AK Parti’nin oyları bölgede önemli ölçüde azalabilir” diyerek sözlerini tamamlıyor.

Bir diğer kaynağım ise PKK’yi son derece yakından izleyen biri. “IŞİD’in sayesinde” Türkiye, Irak ve Suriyeli Kürtler arasında “duygudaşlıkta büyük sıçrama” yaşandığını “Kobani’den dönen her YPG’li cenazesiyle birlikte” aradaki bağların “daha da güçlendiğini” vurguluyor. Üstelik Kobani’de çatışan güçlerin önemli bölümünün “gerilla” yani PKK’li olduğunu savunuyor. Türkiye’nin Rojava’ya yönelik politikalarının barış denkleminin artık ayrılmaz parçası hâline geldiğine dikkat çeken kaynağım Öcalan’ın örgüt üzerindeki hâkimiyetinin azaldığı tezini “gülünç” buluyor. “Bunu her kim iddia ediyorsa PKK’yi hiç tanımıyor. Kandil ve Öcalan arasında çatlak tek bir kez yaşandı o da 99’da Öcalan Kandil’e Türkiye’den güçlerini geri çek dediğinde oldu. Üç bin kadar gerilla koptu örgütten ama PKK yine dipdiri ayakta duruyor, son derece köklü bir yapı,” diyor.

Kaynağım sözlerini şöyle bağlıyor: “Öcalan’ın talimatlarını doğrudan uygulayan bir yapı var. Adı Hezen Parastina Parti yani ‘Parti’yi koruma gücü’. PKK’nin Başkanlık Konseyi’ne bağlı ancak Konsey üyelerini denetleme gücüne sahip. HDP’nin seçime parti olarak girip girmeyeceğine Öcalan karar verecek. İktidarla şu an çok sert pazarlıklar sürüyor. Eğer iktidar Öcalan’ın taleplerine karşılık verirse o hâlde baraj altında kalacaklarını bilseler dahi parti olarak girerler, başkanlık sisteminin yolunu açarlar. Meclis’te olmadıkları için bunun sorumluluğunu da üstlenmemiş olurlar. Ama iktidar tatmin edici adımlar atmazsa HDP bağımsız olarak girer. (KCK yöneticisi) Sabri Ok neden şubatın ortasına kadar müddet tanıdı hükümete? Her an kararlar değişebilir. Ne Öcalan ne PKK kolay lokma.”