HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın vekilliğinin düşürülmesini ön gören Meclis’teki görüşmelerine yazılı olarak bir savunma gönderdi.

Cizre’de sokağa yasağı sırasında yaşananları kamuoyuna duyurduğu için hükümet tarafından hedef alındığını savunan Sarıyıldız, “Rakiplerini demokratik yol ve yöntemlerle alt edemeyen siyasi iktidar zor ve hileyle yenmeye çalışmakta, bu şekilde demokratik siyaseti tasfiye etmeye çalışmaktadır” ifadelerini kullandı.

Sarıyıldız, “Cizre'de 14 Aralık 2015'te ilan edilen ve yetmiş dokuz gün boyunca aralıksız devam eden sokağa çıkma yasakları boyunca Cizre'de bulundum. Bu süre zarfında Cizre'de olan biteni kamuoyuna anlatmayı vekil olmanın görevlerinden biri olarak gördüm. Vahşet bodrumlarında yakılan gençlerin canlı tanığı olduğum için ve yaşanan vahşeti tüm dünyaya elimden geldiğince anlatmaya çalıştığım için AKP Hükûmeti ve Erdoğan'ın hedefi konumuna gelmiş durumdayım” dedi.

Sarıyıldız’ın savunmasını kendi adına 2 saati aşkın bir süre savunma yapan Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, okudu.

‘İŞLEMİN KENDİSİ ANAYASA’YA AYKIRIDIR’

Sarıyıldız’ın yazılı olarak okunan savunmasından bazı satır başları şöyle:

"Öncelikle yapılan işlemin kendisinde Anayasa'ya aykırı bir durum söz konusudur. Bilindiği üzere, Parlamento çatısı altında kurulan komisyonlar yürütmenin siyasi çıkarlarına göre değil, aksine toplum yararı ilkesine göre oluşturulmalı ve buna göre işlem yapmalıdır. Ancak bu Komisyon böyle bir amaca hizmet etmemektedir.

Doksan dört yıllık Parlamento tarihinde ilk defa vekillerin devamsızlığından kaynaklı olarak bir komisyonun kurulması, devamsızlıkla ilgili yüzlerce vekilin sorun yaşadığı ortadayken sadece şahsımın ve Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk'ün vekilliğinin düşürülmesinin Komisyonca gündeme alınması ve bugün Genel Kurula gelmiş olması amacın aslında ne olduğunu ve neye hizmet ettiğini açıkça göstermektedir.

‘SİYASİ OPERASYONLARIN DEVAMIDIR’

Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması için kurulan Komisyondan sonra, milletvekilinin devamsızlığı nedeniyle düşürülmesi için kurulan bu alt komisyonun sadece 2 HDP milletvekilinin düşürülmesini amaç edinmesi, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Halkların Demokratik Partisi milletvekillerine yönelik olarak başlatılan siyasi operasyonların devam ettiğine dair kamuoyunda ciddi endişeler hasıl olmuştur.

Türkiye siyasi tarihinde dengelerin altüst olmasına yol açan 7 Haziran’daki büyük seçim başarısından sonra, AKP Hükümeti ve Anayasa'ya göre tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı Erdoğan sandık sonuçlarını yok sayarcasına hareket etmiş, çatışmalı ortamın yeniden başlamasına zemin hazırlayan politikaları devreye sokmuştur. Türkiye, o günden bu yana tabiri caizse ekonomik ve siyasi olarak bir felaketi yaşamaktadır.

‘İKTİDAR RAKİPLERİNİ HİLEYLE YENMEYE ÇALIŞMAKTA’

AKP iktidarı, devletin polis, asker, mahkemeler, hapishaneler gibi zor aygıtlarının yanında ideolojik aygıtlarından biri olan medya gücünü fütursuzca kullanarak muhalif vekilleri kriminalize etme gayretine düşmüş, hegemonyasını hukuk dış yol ve yöntemlerle pekiştirmeye çalışmıştır. Rakiplerini demokratik yol ve yöntemlerle alt edemeyen siyasi iktidar zor ve hileyle yenmeye çalışmakta, bu şekilde demokratik siyaseti tasfiye etmeye çalışmaktadır.

‘VEKİLLİĞİ DÜŞÜRMEK LİNÇ KAMPANYASININ DEVAMIDIR’

Vekilliğimin haksız ve hukuksuz bir biçimde, tamamen çifte standart uygulanarak düşürülmek istenmesini, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümeti tarafından şahsıma yönelik olarak başlatılan ve hâlen devam eden siyasi bir linç kampanyasının devamı olarak görmek gerekiyor. Dokunulmazlıklar kaldırılmadan önce, bizzat Erdoğan tarafından, Suriye sınırında arabamda silah taşıdığım iddiasıyla başlatılan iftira kampanyası, fezlekeyi hazırlayan savcı tarafından yalanlanmasına rağmen, hakkımdaki linç kampanyası hiç sektirmeden devam etmiştir. Savcılığın bizzat hazırladığı iddianamede böyle bir suçlamaya yer verilmediği açıkça yazılmış olmasına karşın, Erdoğan, bu isnada devam etmiş ve şahsım üzerinden HDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarını sürekli gündeme getirmiştir.

‘CİZRE’DEKİ VAHŞETİ ANLATMAYA ÇALIŞTIĞIM İÇİN HEDEFE KONDUM’

Cizre'de 14 Aralık 2015'te ilan edilen ve yetmiş dokuz gün boyunca aralıksız devam eden sokağa çıkma yasakları boyunca Cizre'de bulundum. Bu süre zarfında Cizre'de olan biteni kamuoyuna anlatmayı vekil olmanın görevlerinden biri olarak gördüm. Vahşet bodrumlarında yakılan gençlerin canlı tanığı olduğum için ve yaşanan vahşeti tüm dünyaya elimden geldiğince anlatmaya çalıştığım için AKP Hükûmeti ve Erdoğan'ın hedefi konumuna gelmiş durumdayım.

‘MİLLETİN İRADESİ KENDİLERİ İÇİN KIYMETLİ’

Benim şahsımda bana oy veren binlerce seçmenin iradesi düşürülmek istenmektedir. Millet iradesinin her şeyin üstünde olduğunu söyleyen, on beş yıldır bunu diline pelesenk etmekten çekinmeyen siyasi iktidar hangi millet iradesinin kendileri için kıymetli olduğunu bir kez daha göstermektedir. Bu durum en çok Parlamentonun saygınlığına zarar vermektedir. Adalet duygusu ağır yara almış durumdadır. Öyle görünüyor ki; adaletin bir gün herkese lazım olacağı inancı Hükûmet tarafından çoktan unutulmuş durumdadır.

AKP UÇURUMUN KENARINDADIR’

Hükümetin ve bugünlerde Hükûmetin siyasi ortağı olanların bilmesi gereken şudur: Adalet ilkesini yitiren bir iktidar kendi ölüm fermanını imzalamıştır. Ve AKP Hükûmeti uçurumun kenarındadır.”

(Kaynak: Dihaber)