AKP Antep Milletvekili Şamil Tayyar, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istifasını istediği belediye başkanlarına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Bursa ve Balıkesir’in dahil olduğu bazı belediyelerin ‘FETÖ’ ile mücadelede yetersiz kaldığını söyleyen Tayyar, Ankara Belediye Büyükşehir Başkanı Melih Gökçek’in “metal yorgunluğu” kapsamında değerlendirildiğini söyledi.

Tayyar ayrıca, Şaban Dişli’nin istifa etmediğini,istifasının istendiğini ifade etti.

“Melih Başkan sevdiğim, değer verdiğim ve başarılı bulduğum bir siyasetçidir. Ama patronum Recep Tayyip Erdoğan’dır” ifadelerini kullanan Tayyar, “Bursa ve Balıkesir gibi bazı belediyelerin FETÖ ile mücadelede gerekli hassasiyeti göstermediğini biliyoruz. Ama Ankara’da durum öyle değil. Melih Başkan, hem Gezi olaylarında hem de 15 Temmuz’da ciddi bir mücadele verdi. Ancak uzun süre görevde kalmış olmasını Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği “metal yorgunluğu” kapsamında değerlendirebiliriz” dedi.

Şamil Tayyar, Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularını yanıtladı.

AK Partili belediye başkanlarıyla ilgili istifa tartışmasıyla başlayalım. Bu röportajı yaptığımız saatlerde, istifası istenen 3 belediye başkanının direneceğine dair söylentiler dolaşıyor. Siz, belediye başkanların­dan bu şekilde istifa tale­binde bulunulmasını şahsi olarak nasıl karşılıyorsunuz?

Partiler seçimde aday gösterir fakat son sözü millet söyler. Son sözü millet söylemişse, alırken de milletin söylemesinde fayda var. Bu kararlar seçim atmosferinde uygulansa belki daha şık olurdu ama lider ve genel merkez iradesi böyle oluşmuşsa doğru olanı karara uymaktır. 16 Nisan referandumu, AK Parti’de çok yönlü bir değerlendirmeyi zorunlu kıldı. Özellikle büyükşehirlerde oy kayıpları dikkate alınarak 2019’a yönelik yeni bir çalışma sistematiği belirlendi. Hem 2019’a hazırlık hem de farklı iddialarla ilgili tartışmaları sonlandırmak maksadıyla böyle bir yola gidildi.

Tek sebep referandum sonucu mu yoksa FETÖ’nün siyasi ayağıyla mücadelenin bu kararlarda payı var mı?

Bursa ve Balıkesir gibi bazı belediyelerin FETÖ ile mücadelede gerekli hassasiyeti göstermediğini biliyoruz. Ama Ankara’da durum öyle değil. Melih Başkan, hem Gezi olaylarında hem de 15 Temmuz’da ciddi bir mücadele verdi. Ancak uzun süre görevde kalmış olmasını Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği “metal yorgunluğu” kapsamında değerlendirebiliriz.

Bir saniye, bu önemli bir iddia... Balıkesir ve Bursa belediye başkanlarının FETÖ’yle yeterince mücadele etmediğine dair somut gös­tergeler var mı bildiğiniz?

Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Erol Kaya, bununla ilgili ciddi bir hazırlık yaptı. O rapor kapsamında bu değerlendirme­nin yapıldığını düşünüyorum.

Melih Gökçek’i ayrı bir yere koyuyorsunuz. Bunda Beyaz TV’de program yapmanızın payı var mı?

Hiçbir ilgisi yok çünkü ben o kanalda program yapmaya başladığımda adı Beyaz TV bile değildi. Program için kanal sorunu yaşayan biri değilim. Melih Başkan sevdiğim, değer verdiğim ve başarılı bulduğum bir siyasetçidir. Ama patronum Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Peki şimdi ne oldu da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Melih Gökçek’e bu kadar kızdı?

Kızdığını düşünmüyorum. Melih Bey, 20 küsur yıldır belediye başkanı. Normal şartlarda, 2019 Mart’ında muhtemelen başkan adayı gösterilmeyecekti. Metal yorgunluğu aslında tam da bunu ifade ediyor. Ne kadar güzel iş yaparsanız yapın, ne kadar iyi hizmet ederseniz edin, artık yüzünüz eskimeye başlıyor ve toplum bir şekilde sizin değişmenizi düşünüyor.

Toplum, değişmesi gerektiğini düşünüyorsa seçimde oy vermez ya da o kişi tekrar aday gösterilmez. Yıllarca “Seçimle gelen seçimle gider” diyen AK Parti, savunduğu bu değerle çelişen bir tavır içerisinde değil mi?

Görevden alınması planlanan belediye başkanlarıyla ilgili cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmayı gerektirecek bir dosya varsa, görevden almayla birlikte bu dosyalar savcılığa verilecekse, bunun kendi içinde izahı mümkündür. Daha önce 4 belediye başkanıyla ilgili benzer bir yol izlendi; önce soruşturma yapıldı, rapor hazırlandı, o rapor savcılığa intikal ettirildi. Aynı zamanda da partiden ihraç edildiler. Eğer böyle bir yoldan gidilseydi demokratik açıdan bir tartışma olmazdı. Hiçbir şey olmamış gibi yola devam etme kararı alıp istifayla yetinmek, ister istemez zihinlerde soru işareti bırakıyor.

Melih Gökçek’i ayrı yere koyuyorsunuz ama okurların aklına “Parsel parsel sattı” lafı gelebilir...

Eğer meseleye arkeolojik kazı yaparak bakacaksak, en son konuşması gereken kişinin Bülent Arınç olması gerekir. FETÖ diye tarif ettiğimiz bu yapı, yaklaşık 50 yıllık bir hareket. Burada bize yöneltilebilecek en ağır suçlama, bu yapının devlete hızlı bir şekilde çöktüğü süreçte bu riski görememek olabilir. Bunu bir basiretsizlik ya da ihmalkârlık olarak değerlendirebilirsiniz. Ama şu bir gerçek, 7 Şubat MİT operasyonundan sonra AK Parti bu konuda tavır koydu. Bu arada, “Geçmişte Türkçe Olimpiyatları’nda görüntüsü vardı. Şu konuşmayı yaptı” gibi konuşmaya kalkarsak bunun altından hiç kimse kalkamaz.

Ya Kadir Topbaş?

Kadir Topbaş’la ilgili çok fazla iddia vardı. Bu iddialardan birisi FETÖ ile mücadeleyi iyi yapmadığı yönündeydi. Ayrıca damadı etrafında dönen tartışmalar bu konudaki kamuoyu algısını daha da güçlendirdi. Dolayısıyla, Kadir Topbaş’ın Büyükşehir Belediye Başkanı olarak göreve devam etmesi parti açısından da bir problemdi. İstifası doğru bir yol oldu. Zaten toplum da buna hazırdı. Bir yerde onun istifa ihtimalini satın almıştı. İstifa edince de kimseye sürpriz olmadı.

‘ŞABAN DİŞLİ KENDİSİ İSTİFA ETMEDİ, İSTİFASI İSTENDİ’

Şaban Dişli, genel başkan danışmanlığından istifa ettiğini açıkladı. Açıklamasında parti içindeki birtakım eleştirileri de gerekçe gösterdi. Sizce bu göreve getirilmesi mi hataydı yoksa istifa etmesi mi?

Göreve getirilmesi hataydı. Ama zararın neresinden dönülse kârdır. AK Parti içerisinde kendisine çok fazla tepki vardı. Bu tepkiyi gösterenlerden birisi de benim. Hukukta suçların bireyselliği esastır. Şaban Dişli suçlu olmayabilir ama kamuda binlerce kişi yakınları sebebiyle yerlerinden olurken genel başkan danışmanı olması sıkıntıydı. İstifası çok doğru bir karar ama benim bildiğim kadarıyla kendisi istifa etmedi, istifası istendi.

Şaban Dişli’nin istifasını kim istedi?

Cumhurbaşkanı istemiştir, onun dışında bir irade yok.

 ‘GENELKURMAY BAŞKANI’YLA İLGİLİŞÜPHE VAR’

15 Temmuz gecesine ait son görüntülere ilişkin açıklamanız ilginç. “Genelkurmay Başkanı’nın derdest edildiği görüntü nerede kardeşim?” demişsiniz. Görüntülerle ilgili kafanızda bir soru işareti mi var?

Genelkurmay Başkanı’yla ilgili şu ana kadar kamuoyuna yansıtılan iki görüntü var: Birisi fotoğraf, diğeri de canlı görüntü. İlk fotoğrafa baktığımızda, Genelkurmay Karargâhı’nın basamaklarından inerken arka­dan çekilmiş olduğunu görüyoruz. O fotoğrafta elinin kolunun bağlanmadığını, elinde kepiyle rahat bir şekilde yürüdüğünü görüyoruz. İkinci görüntü ise dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler Paşa ile ilgili. Güler’in koridorda derdest edilmiş görüntüsü ve bir de uzakta başka birinin silüeti var. Bütün televizyon kanallarında başlık, “Hulusi Akar ile Yaşar Güler’in derdest edildiği görüntüler ortaya çıktı” şeklindeydi. Dikkatlice baktığımda oradan birinin geçtiğini, o kişi geçerken de o anda nöbette olan askerin ona selam verdiğini gördüm. Yani öyle rehin alınmış gibi bir hava yok. Diğer paşalarla ilgili her türlü görüntü net bir şekilde kamuoyuna yansıtılırken, Genelkurmay Başkanı’yla ilgili görüntüleri de verelim ki insanla­rın zihinlerinde soru işareti kalmasın diyorum.

Söyleşinin tamamı burada.