BDP Milletvekili Sırrı Sakık, Sabah gazetesi yazarı Hasan Celal Güzel ile İnternet Haber’in yazarı Gökhan Kopuz’un kendisi hakkında “nefret söylemiyle ırkçı, hakaret ve aşağılama” içerikli köşe yazıları nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Önümüzdeki hafta da manevi tazminat davası açacak olan Sakık’ın avukatı Zeynep Ceren Boztoprak, Kürt halkına ve Kürt hareketine yönelik nefret söyleminde bulunan basının yaklaşımının, Kürdü “ilkel” olarak görmekte ısrar eden kafatasçı zihniyetin de “Kürdistan” sözüne tahammülsüzlüğün de tezahürü olduğunu vurguladı.

BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın TBMM Genel Kurulu’ndaki “Kürdistan” sözcüğüne yönelik tepkileri ele aldığı konuşmasında Başbakan ve AKP’liler için  “Diyarbakır’a gideceksiniz, Kürdistan diyeceksiniz…” sözlerini sarf ettiği sırada cümlesini bitirmemişken AKP Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın “Öyle demedi, yalan atma, Irak’ı kastetti” sözleriyle verdiği karşılığa, “Acının keyfini yaşayan kadın sen sus” demişti. 11 Aralık’ta ise Sabah gazetesi yazarı Hasan Celal Güzel ile İnternet Haber yazarlarından Gökhan Kopuz da Sakık ve Eronat arasında geçen bu diyalogu konu alan köşe yazıları yazdı.

Güzel ve Kopuz, Sakık’ı hedef gösteren köşe yazılarında hakaret, aşağılamaya varan sözcükler kullandı. Sakık, kendisi hakkında “terörist”, “katil”, “sapık”, “insan değil, eğitilmiş hayvan değil”, “yaratık” gibi pek çok aşağılayıcı ve hakaret içerin sözcükler kullanan Güzel ve Kopuz hakkında suç duyurusunda bulundu.

Sakık, avukatı aracılığıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusunda Güzel hakkında "Halkı kin ve düşmanlığa teşvik ve aşağılama" ve “hakaret ettiği”, Kopuz hakkında da yine basın yoluyla aleni “hakaret ettiği” gerekçesiyle şikayetçi oldu.

Sakık’ın avukatı Zeynep Ceren Boztoprak, Kopuz’un yazısının hakaret ve sövmeyi içkin bir saldırı teşkil ettiğine dikkat çekerek, “İçeriği hakaret, sövme ve saldırı teşkil eden bu yazının sahibi açısından bilmek, istemek ve tasarlamak hususlarının varlığı tartışmasız olduğundan suçun maddi unsurları ile birlikte manevi unsurlarının da teşekkül ettiği aşikar. Sayın Sakık, kırk yıllık siyaset  yaşamı içinde düşünce ve ifade özgürlüğünün herkese, her alanda tanınması adına mücadele etmiş, bu özgürlüklerin tehditkar bir şekilde sınırlandırılmasına ilişkin ‘yasal’ düzenlemelere, muktedir eylem ve söylemlere karşı durmuştur. Bu özgürlüklerin özellikle siyaset biliminde ve basın alanında daha da esnek uygulanması gerektiğini daima savunmuştur. Bu doğrultuda özgürlüklerin kullanılmasının da karşısında olmamıştır” dedi.

‘GAZETECİLİKLE VE ETİKLE İLGİSİ YOK’

“Ancak esasen açık olmakla birlikte vurgulamak gerekir ki, söz konusu yazı hukuksal olarak ‘düşünce ve ifade özgürlüğü’ bağlamında ele alınacak nitelikten yoksundur” diyen Boztoprak, şunları ifade etti:

“Akademik, politik ya da edebi kaygılarla ‘eleştiri’ niteliğini haiz bir yazı olduğunu söylemek mümkün değildir. Söz konusu yazı sayın Sakık’ın ‘onur, şeref ve saygınlığını rencide etmek’ suretiyle ‘yazı’ değeri taşımayan birtakım hakaretlerden ve sövmeden hareketle saldırı teşkil etmektedir. Bunu ‘basın alemi mensubu’ kimliğini ve bağlı olduğu yayın organını kullanarak gerçekleştirmiştir. Saldırı ve hakaret niteliğindeki bu yazıyı servis eden kurumu da yayın organı olarak tanımlamak mümkün değildir. Zira sayın Sakık’ın itham edildiği gibi misalen ‘katil’ olduğunu doğrulayacak bir mahkeme kararı yoktur. Bir yazar bir konuyu kaleme alırken ortaya koyacağı somut iddiaların doğruluğunu araştırmak ve kanıtlayabilir olmak ile mükelleftir. Aksi halde hakaret ve beraberinde iftira suçu da işlemiş olacaktır. Aynı husus, servis eden yayın organı açısından da geçerlidir. Söz konusu yazı düşünce ya da ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmekten uzak biçimde saldırı ve nefret söylemi ile açıkça ve doğrudan hedef göstermiştir. Kişilik haklarının ihlal edilmesi ile birlikte güvenliği de tehlikeye düşürülmüştür.”

‘ALENİ HAKARET İÇERİYOR’

Av. Boztoprak, Sabah gazetesi yazarı Güzel’in ise Sakık’a istinaden açıkça ve doğrudan “yaratık” sözünü sarf ettiğini belirterek, bu sözün hakaret teşkil ettiği ve mahkumiyet kararı açısından yeterliliğinin de tartışmasız olduğunu söyledi. Güzel’in, Sakık için kullandığı "neandanter" kavramının "günümüzden yaklaşık 200 bin ila 28 bin yıl önce yaşamış insan türü" biçiminde tanımlandığını ifade eden Boztoprak, “Devamla ‘mağaralarda yaşayan bu türün çirkin olduğu bilinmektedir’ şeklinde bilgiler de yer alıyor. Yazı sahibi, sayın Sakık ve kendisiyle birlikte Kürtleri hedef alıyor. Yani ‘neandanter yaratıklardan böyle bir davranış beklemiyorum’ derken en azından sayın Sakık ve beraberindeki aynı siyasi parti grubu mensuplarını kendisinden farklı bir ırka, farklı bir coğrafi bölgeye dahil oldukları nedeniyle ve esasen özetle ‘iptidai’ oldukları iddiasıyla alenen aşağılamaktadır” dedi.

‘NEFRET SÖYLEMİYLE AŞAĞILAMA VE ŞİDDETE TEŞVİK SÖZ KONUSU’

“Nefret söylemi ile düşünce, ifade özgürlüğü arasında var olduğunu düşündüğümüz sınır, söylemin bütünü dikkate alınarak yapılacak bir  değerlendirme sonrasında çizilmeli ve bu söylemin hedef alınanın aleyhinde bir durum yaratma ihtimalinin varlığı gözetilmelidir” diyen Boztoprak, Sakık’ın Kürt ve BDP milletvekili olduğunu hatırlattı. Boztoprak, “Bu kimliği ile yaptığı bir konuşmadan dolayı Güzel’in saldırısına maruz kalmıştır. Yazının sahibinin, müvekkilin şahsında bir kesimi, bir halkı, bir seçmen kitlesini hedef alarak, kin ve nefret içeren bu yazısıyla hem aşağılama hem de şiddeti teşvik etme tutumu içerisinde olduğunu düşünmekteyiz” ifadelerinde bulundu.

‘KÜRDİSTAN’ SÖZCÜĞÜNE TAHAMMÜLSÜZLÜKTEN İBARET

“Varlığını, düşünce ve ifade özgürlüğünün uygulanmasına ve geliştirilmesine adamış bir politik geleneğin temsilciliğini yürüten bir milletvekilinin, bir gazeteci-yazar hakkında suç duyurusunda bulunmak durumunda kalması hem gazeteci-yazar hem de bağlı olduğu yayın organı adına büyük bir talihsizliktir” diyen Boztoprak, “Zira bir ‘neşriyyat adamının’, ‘yazı yazma işini icra ettiğini’ iddia ederek bir politikacıya ‘sövmesi’, ‘hakaret etmesi’, bir halkı ‘ilkel’ olmakla itham etmesi ardından bu türlü bir yazının yayımlanması, Türkiye’de gazetecilik ilkelerinin aslında hiç de ilkesel işletilmediğini gösteriyor. Türkiye’de medyanın kullandığı provakatif, ırkçı ve ayrımcı dil, toplumda düşmanlık ve ayrımcı duyguları tetikleyen, kalıp yargıları güçlendiren bir araca dönüşmüş durumda. Özellikle 30 yıllık savaş sürecinde Kürt halkına ve Kürt hareketine yönelik olarak nefret söyleminin basın eliyle ‘sistematik’ ve ‘disiplinli’ bir şekilde zihinlere yerleştirildiğini görüyoruz. Kürdü ‘ilkel’ olarak görmekte ısrar eden kafatasçı zihniyetin ‘Kürdistan’ tanımına olan tahammülsüzlüğü de bu zihinsel kodlamanın bir tezahürüdür aslında. Bu tarafgir, ırkçı söylemden uzak duran pek az gazeteci, yazar sayılabilir” ifadelerini kullandı.

‘MEDYANIN DİLİ BARIŞA KURULMALI’

Dördüncü kuvvet olarak adlandırılan medyanın  en etkin kültürel araçlardan biri olduğunu dile getiren Boztoprak, “Kürt halkının mücadele sürecinde öğrenilen bir şey de şu ki; medya, farklılığı ve çeşitliliği teşvik etmeye gücü olduğu kadar ayrımcılığı ve şiddeti sıradanlaştırma ve yaygınlaştırma konusunda da son derece etkili ve yönlendirici olabiliyor. İçerisinde bulunduğumuz ‘barış süreci’nin ‘selameti’ açısından yalnızca yasama, yürütme ve yargı organlarının değil, medyanın da sorumluluğuna ilişkin pek çok söz söylenmiş durumda. Medyanın sürecin ruhuna uygun bir dil oluşturarak yaygın dili terk etmeyi zorunlu kılmasının önemine dair söylenen tüm sözleri tekrar ediyoruz” dedi.

Av. Boztoprak, önümüzdeki hafta da Sakık’ın kişilik haklarına hakaretten ötürü Güzel ve Kopuz hakkında manevi tazminat davası açacaklarını belirtti. (ANF)