KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, Cenevre toplantılarına Kürtlerin katılmaması durumunda bir sonuç çıkmayacağını belirtti. Ok, “Şimdi Cizre ve Sur’da ve hatta bütün Bakur'da (Kuzey), Kobanê ruhuna yakışır onurlu bir direniş yaşanmaktadır. Direniş AKP’nin bütün ahlaksız, kuralsız ve tanklı, toplu saldırılarına karşı yürütülüyor” dedi.

Fırat Haber Ajansı’nda (ANF) yer alan habere göre; Stêrk TV’de yayınlanan “Rojeva Welat” programına katılan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, iptal edilen Cenevre toplantısı, Cizre ve Sur direnişlerini, Erdoğan ve AKP’nin saldırılarını değerlendirdi.

Soruları cevaplayan Sabri Ok’un açıklamları şöyle:

KOBANÊ’NİN KURTULUŞ YIL DÖNÜMÜ

“İlk olarak Kobanê direnişinin bir başarı kazandırmasının mimarları olan isminilerini bir bir sayamayacağımız kahraman şehitlerin önünde saygı ile eğiliyoruz. Kobanê direnişinde yer alan ve büyük emek sahibi tüm insanları buradan selamlıyorum. Kobanê’de kazanılan zafer sadece Kürt halkı için değil bütün dünya halkları için onurlu ve anlamlı bir kazançtır. Kobanê saldırısı ile amaçlanan insanlığı yok etmekti, DAİŞ (IŞİD) çeteleri tarafından teslim alınmaktı ve AKP hükümeti ve Türk devleti tarafından Kürtlerin iradesini kırma ve tasfiye etme girişimiydi. Bütün insanlık için bir hakikat mücadeleyicisiydi bu zafer. Bugün de hakımız bu büyük zaferi coşku ile kutlamaktatır. İnsanlık bu zaferin şahididir ve bu çok önemlidir. Fakat direniş hala sürmektedir. Suriye’nin sorunları hala çözülmedi. Rojava’da bir statüko var, bir irade var ve bunun üzerinde yapılan konuşmalar da devam etmektedir. Bu Abdullah Öcalan çizgisindeki zafer bundan sonra özgürlük mücadelesi yolunda Kürt halkının özgürlüğünü ve statükosunu kendisi ile getireceğini ve kabul ettireceğini görmekteyiz. Kuşkusuz bu sonuç olacaktır ve kazanacaktır da.“

CENEVRE

“Bilindiği gibi bundan öncede Cenevre 1-2 toplantıları yapıldı ve iki toplantıdan da bir sonuç çıkmadı. Neden? Bu toplantıya katılanların Suriye’de yaşananları çözmek için bir projesi yok. Birleşmiş Milletler’e herkes kendi çıkarları çerçevesinde bir yön vermek istiyor Suriye’ye. Genel olarak demokratik bir Suriye nasıl inşaa edilir, buna ilişkin somut bir perspektif ve proje yoktur. Fakat gerginlik konusunda, var olan sorunları daha fazla deşme noktasında hepsinde bir proje vardır. Başta Türk devleti olmak üzere Suudi Arabistan ve Katar, Kürtlerin Suriye’yi inşa etme masasında oturmasını istemiyorlar ve müzakerelerde bulunmalarını da kabul etmiyorlar. Bu da büyük sorun ve bütün dünya da şahittir. Suriye de DAİŞ (IŞİD), El-Nusra ve bütün çetelere karşı kahramanca savaşan ve direnen tek gerçek Kürt halkıdır.

Bugün Suriye’de en güvenli alan Rojava’dır ve bunu bütün dünya görmektedir. İradeli ve statüko sahibi olarak kendini yönetebilmektedir.

Cenevre’de yapılan toplantılardaki kirli siyaset ve kirli çıkarlarından dolayı Kürtlerin temsilini istemiyorlar. Mesele askeri konu olunca, YPG ve YPJ birçok kesim ile ilişiki içinde olduklarını basından görebiliyoruz. Yine ABD ve Rusya dahil bir çok itifak kurulmakta ve ABD ve Rusya, DAİŞ karşısında tek sonuç alabilen gücün YPG ve YPJ olduğunu söylüyor. Bunları kabul ediyorlar ve YPG ile ilişki içinde olmak istiyorlar. Siyasi meselelerde ise görmemezlikten geliniyor, bu da ahlaktan uzak bir anlayıştır. Türkiye de bu politikaların öncülüğünü yapıyor.

Türk devleti ve AKP ne diyor, ‘PYD ve Rojavalılar Cenevre’de temsillerini bulurlarsa biz protesto ederiz’ diyorlar. AKP değil miydi ‘Kobanê düştü düşecek’ diyen. Bugün de Cizra Botan’da, Amed’te ve Bakur genelinde ahlaksızca katliam yapan AKP değil midir.

Uluslararası siyesetin kişiliksizliğini görüyoruz, Türk devletinin ahlaksız ve dürüst olmayan şiddetine karşı çıkarlarını gözeterek boyunlarını eğmektedirler. Bunu için Rojava iradesini doğrudan kabul etmediler ve onu için de Cenevre’de temsiliyetini bulamadı. Bundan sonra nasıl olur.“

CİZRE VE SUR DİRENİŞİ

“Şimdi Cizre ve Sur’da ve hatta bütün Bakurda Kobanê ruhuna yakışır onurlu bir direniş Kobanê kurtuluş haftasında yaşanmaktadır. Direniş AKP’nin bütün ahlaksız, kuralsız ve tanklı, toplu saldırılarına karşı yürütülüyor. Esasta Kobanê’de verilen mücadele ve direniş ruhu nasıl kazandı ise, Sur’da, Cizra Botan’da ve Silopi’de de bu ruh kazanmıştır. Kürdistan tarihine baktığımızda, en büyük ayaklanmaların 2-3 ay sürdüğünü görebiliriz. Şeyh Said ve Ağrı ayaklanmaları öyledir. Bugün Bakure Kürdistan’da (Kuzey Kurdistan) sivil halkımız hiçbir askeri gücümüzün olmamasına rağmen öz savunma ile Türk devletinin tank ve toplarına karşı mücadele etmektedir ve devlet güçleri hiçbir şekilde şehir merkezlerine giremedi, sivil savunma güçlerini zayıflatamadı. Bize göre bu direniş çizgisi şimdiden başarılıdır ve kazanmıştır. Bu onurlu insanlar direniyorlar, Cizre her zaman ayakta kalacak ve sonuç alacaktır. AKP kış koşullarından faydalanıyor, o gün dinledim Davutoğlu “Bu bahar eylemsizlik baharı olacak” diyordu ve PKK hiçbir şey yapamayacakmış. Ey Davutoğlu bunu her kesi duysun ve biz hepimiz de baharda neler yaşanacağını göreceğiz. Bir Kürtlerin baharı gelsin Davutoğlu görecek. Cizre’ye ve Sur’a mutlaka sahip çıkmalıdır. AKP’nin sömürgeci siyaseti hiçbir zaman sonuç almayacağı biliniyor. Kuşkusuz Kobanê ruhu ile sonuç alacaz ve kazanacağız.

‘GEZİ RUHU İLE CİZRE RUHU BİR OLABİLMELİDİR’

Mehmet Tunç konuştuğu zaman, nerede sınır tanımayan doktorlar, nerede aydınlar ve siyasetçiler diyordu. Tabiki toplumun vicdanı burada mühimdir. Uluslararası siyaset kapitalis modernite gibi insanlık duygularını öldürdüğünü her zaman beliritiyoruz. Biz insanlıkta umut kalmamış demiyoruz, ama gerçekler göz önünde. Katliam tum dünya insanlarının gözü önünde yapılıyor ve her kes sesiz. Şimdilerde Avrupa da Kürt siyasetçilerini gündemlerine alıyorlar, toplantılar yapıyorlar, BM, ABD, Avrupa ve Avrupa Parlamentosu temsilcileri bunlar hakında bir karara gidemezlermiydi. Ya da Türk devleti üzerinde bir baskı oluşturumazlarmı. Yani burada siviler var, katliamla yüz yüzeler. Bunları hastahanelere götürün ve tedavi edin diye baskı kuramazlarmı ya da istemiyorlar mı? Bunların vicdanı kararmış ve tepkileri de yok. Kuşkusuz Türkiye’de bazı çabalar var, iyidir ama o da yetmiyor. Erdoğan kimseye şans vermiyor, hatırlarsak Erdoğan Taksim ve Gezi olaylarında da “Gidin üstlerine ve bitirin” diyordu. Gerçekten de bunları yaptılar ve çocukları öldürdüler, 6 insanın gözlerini kör ettiler. Onlarca insan şehit düştü. Aynı zihniyete sahip olan Erdoğan bugün Cizre’de, Kürdistan’ın genelinde ve Suriye’de aynı kararları veriyor. Fakat tercübeler var ve yapılması gerekenler gözler önündedir. Gezi ruhu ile Cizre ruhu bir olabilmelidir. AKP faşizmi karşısında ve direnmelidir.’’

AKADEMİSYENLER

‘’Zihniyetle alakalı bir durumdur. Faşizmin zihniyetinde tahammüle yer olmadığını belirttik. Her şey bir, tek, ben yani tek ses üzerine tek irade üzerine kurulu bir zihniyetir. Faşizm bunun üzerine kuruludur, duymak ve görmek istemez. Tek gerçek ve doğru benim, ben ne dersem odur ve anladığın gibi uygulanmasını istiyor. Akademisyenler biraz Türkiye’de sesini çıkardılar, bir irade ortaya koydular ve bu mühimdi. Çoğunlukla geri adım atmadılar ve söylediklerinin arkasındalar. Fakat onlar da kendilerini iyi örgütlemelidir. Bunu halkın vicdanı, sesi, hakikati ve iradesi olarak ortaya koydular. Sorumluluk sahibi insanlar olarak tavırlarını ortaya koydular. Fakat öyle kaldı, bugün farklı çaba içinde olanları görüyoruz. Akademisyenler ve aydınlar toplanıyorlar ve bir toparlanma var. Yönlerini Kürdistan’a veriyorlar, AKP’ye karşı bir duruş sahibidirler bu iyidir. Bu duruşları onurludur, fakat çok çabuk kendilerini bir örgütlülüğe kavuşturmalıdırlar. AKP’de belidir, Erdoğan’ın etrafında bazı arkadaşları var ve zamanı geldiğinde Saddam gibi onu da bir kenara iteceklerdir. Saddam, kız da, oğlu da, yakını da olsa ona karşı geleni yok etmiyor muydu. AKP ve Erdoğan’ın zihniyeti de odur. Belki asmaz ama siyasi ve cezalandırma zihniyeti bakımından aynıdır. Erdoğan’ın sinirlenmesi aslında neden onun iki yüzülülüğünü, zülmünü, faşizan zihniyetini akademisyenler ve aydınlar ortaya çıkardılar ondandır.’’