Demokrasi ve Barış Konferansı’nın üçüncüsü bugün İstanbul’da gerçekleşti. Daha önce Mayıs 2013 ve Ekim 2014’te Ankara’da çözüm sürecinin devam ettiği dönemlerde düzenlenen Konferans, çatışma sürecinin hakim olduğu bir ortamda acil gündemle toplandı, müzakere ve barış talebi ve çözüm için çıkış yolları konuşuldu.

Açılış konuşmasını Rakel Dink’in yaptığı toplantıda Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Sebahat Tuncel, CHP eski milletvekili Rıza Türmen, akademisyen Nükhet Sirman ve HDP grup başkanvekili İdris Baluken konuşma yaptı.

DİNK: AMASIZ, KOŞULSUZ SİLAHLARI SUSTURUN 

Kürtçe, Ermenice ve Türkçe ‘Dostlar, hepimiz hoşgeldik’ diyerek açılış konuşmasına başlayan Rakel Dink şunları söyledi:

‘Ne mutlu barışı sağlayanlara. Tanrının yüzünü görmek istiyorsak barışı sağlayanlar olmalıyız, savaşı körükleyenler ve destekleyenler değil. Yaşatmaktan keyif almayı öğrenmeliyiz, öldürmekten değil. Bu nasıl bir hafıza ve zihniyet? 1980 12 Eylül, 35. yıl. Bu eylül çok şey hatırlatabilir bize. 1955 6-7 Eylül, 60. yıl. 1915 bu yıl 2015, Ermeni soykırımının 100. yılı ve aralarda da daha neler neler. Gerçekten bu nasıl bir zihniyet ve hafıza? Polisi askeri, sünnetlisi sünnetsizi, PKK’lısı gerillası… Hepsi bu ülkenin, bu toprakların, ülkemizin çocukları değil mi? Kaybettiklerimizin değeri hangi ölçekle ölçülebilir? Nasıl bir ölçekle ölçeceğiz? Barış öldürmeyle olmaz. Öyle öğretildiği gibi vatan toprağı kanla sahiplenilmez. Alınteri ve emekle, doğruluk ve adaletle mülkün temeli oluşturulur ve pekiştirilir. Aslında söylenmemiş, yazılmamış hiçbir söz yok. Ne yazık ki hiçbir şey değişmiyor. Hak hukuk içinde, esenlik bereket içinde yaşamak varken, bu ne vahşet, bu ne öfke, bu ne bitmeyen kin ve nefret. Bu ne kan dökme doyumsuzluğu. Rab insanlığa tekrar ve tekrar merhamet etsin. Mesih’in adıyla iki tarafa da sesleniyorum, aslında yalvarıyorum: Amasız, koşulsuz silahları susturun. Yeter bu kadar acı, yeter bu kadar ölüm. “Artık yeter!” diye bağırmak istiyorum. Edi bese! Al gı pave! Yutkunamıyoruz.”

TUNCEL: ERDOĞAN ÇÖZÜMÜ, VATANDAŞLARIMIZIN ÇOCUKLARINI BUZDOLABINA KOYDU

Rakel Dink’in ardından söz alan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Sebahat Tuncel, 9 günün ardından sokağa çıkma yasağının bu sabah kaldırıldığı Cizre’de yaşananları aktardı. ‘Erdoğan çözümü buzdolabına koyunca vatandaşlarımız da çocuklarını buzdolabına koymak zorunda kaldı’ diyen Tuncel, vatandaşlardan aldıkları bilgilere göre Cizre’de 24 sivilin hayatını kaybettiğini söyledi. Hükümet ve devlet yetkilileriyle defalarca görüşmelerine rağmen Cizre’yle ilgili bir sonuç alamadıklarını, bu yüzden heyet olarak yola çıkma kararı aldıklarını söyleyen Tuncel, ‘Umudumuzu kırmak, bizi korkutmak istiyorlar. Biz de direneceğiz. Müzakereye dönülmesi için çaba harcayacağız. Cizre halkına selam olsun’ ifadelerini kullandı.

BALUKEN: BARIŞIN SESİNİ TOPLUMSALLAŞTIRMAMIZ GEREKİYOR  

1990’lı yıllardan bugüne yaşanan ateşkes süreçlerini aktararak söze başlayan İdris Baluken, Dolmabahçe mutabakatı sonrası yaşananlara değindi; “Türkiye’ye karşı silahlı mücadelenin devreden çıkması iki aşamalıydı. Birinci aşamada niyet beyanı olacak – ki bu Dolmabahçe Mutabakatıydı – ikinci aşama da onarma aşaması olacaktı. 10 başlıkta mutabakat sağlanırsa onarma aşamasına geçilecekti. AKP de sürecin böyle olacağını biliyordu.”

Suruç katliamı ve sonrasında gerçekleşen Ceylanpınar ve Adıyaman’da yaşanan infazların tek elden yapıldığını düşünüklerini belirten Baluken, şunları söyledi:

“Ceylanpınar’da 4-5 yıldır devlet bilgisi olmadan kuş uçmuyor. El Nusra, IŞİD hücrelerinin olduğunu biliyoruz. Kimse bize, birtakım insanların elini kolunu sallayarak polisleri öldürdüğüne inandıramaz. Bu olayların tamamı tek merkezden yapılmış olma ihtimali yüksektir.”

Barış süreçlerinin dünya örneklerinde de müzakere ve direniş süreçleriyle iç içe geçtiğini vurgulayan Baluken, “AKP’nin savaş politikaları müzakereyi tıkamıştır. Öyleyse toplumsal direniş mekanizmaları yürütülmeli. Barışın sesini toplumsallaştırmamız, görünür kılmamız gerekiyor” dedi.

İmralı’dan yapılacak olası bir açıklamaya da değinen Baluken, “Savaş politikası devam ederken, İmralı’dan bir beklenti olması doğru değil. Öcalan müzakere aktörü olarak kabul edilip yasal koşullar sağlanırsa İmralı devreye girebilir. Müzakere süreçleri diyalog, müzakere, anlaşma ve normalleşme aşamalarından oluşur. AKP, hep birinci aşamada kaldı. Şimdi de 2. Ve 3. aşama olmadan 4. aşamaya geçmek istiyor” ifadelerini kullandı.

TÜRMEN: KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ YENİ BİR DEMOKRASİ ANLAYIŞINDA YATIYOR

Konferansın “Barış İçin Yaşama Hakkı” bölümünde konuşan Rıza Türmen, çözüm sürecinde AKP’nin temel hatasının ateşkesle çözümü karıştırmak olduğunu vurguladı, “çözüm için ateşkesin mutlaka devamı lazım, barışın sağlanmasıysa savaşın bitmesi demek değildir. Bunun için bir anayasa gerekir” dedi. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’nin demokratikleşemeyeceğini söyleyen Türmen, çoğulcu ve eşitlikçi bir anayasanın hazırlanması ve yerel yönetimlerin gücünün arttırılmasının önemini vurguladı: “İktidarın halka devredildiği bir demokrasi anlayışına ihtiyaç var. Kürt sorunun çözümü yeni bir demokrasi anlayışında yatıyor. Ulus devletin kavramlarıyla Kürt sorununun çözümünü beklemek gerçekçi değil. Yeni bir demokrasi anlayışını Gezi’de gördük. Peki bu anlayış siyasi partilerden gelir mi? Bu noktada Hdp’ye önemli bir iş düşüyor.”

SİRMAN: KADINLAR BARIŞ MASASINA OTURMALI     

‘Barış İçin Kadın Girişimi’ adına söz alan Nükhet Sirman’sa, savaşın kadınlar üzerindeki yükünün hem daha ağır olduğunu, hem de 30 yıllık savaş sürecinde kadınlar daha fazla özne haline geldiğini vurguladı. Çözüm aşamasındaysa kadınların müzakere süreçlerinden uzak tutulduğunu vurgulayan Sirman, ”Kadınlar barış masasına oturmalı. Güvenlik süreçlerinde de kadın talepleri dinlenmeli” dedi.

Kadın Özgürlük Meclisi olarak Silopi, Varto, Lice gibi bölgelere heyetler gönderildiğini söyleyen Sirman, Yarın saat 13.00’te Cezayir’de bu heyetlerin tanıklıklarının kamuoyuyla paylaşılacağını söyledi. (AGOS)