Özgür Gündem yazarı Ragıp Zarakolu, gazetedeki köşesinden PKK lideri Abdullah Öcalan'a bir mektup yazdı. Zarakolu'nun "Başkan Öcalan'a mektup" başlığını taşıyan mektubu şöyle: 

Türkiye bu hafta sonu, geleceğini belirleyecek olan, belki de yeni kırılma ve kopuşlara neden olacak, son derece önemli bir seçimle bir anlamda geleceğini, kaderini belirleyecek.

Böylesi bir dönemde iyi ki varsınız.

Sadece Kürt halkının değil, Türk halkının da geleceğini ve bu inanılmaz kültür ve uygarlık mirasına sahip olan ülkenin tüm sağ kalmış otantik etnik ve inanç grup ve toplumlarının veya bu coğrafyaya sığınıp, burayı vatan bilmiş Balkanlar ve Kafkasya’dan, Orta Asya’dan gelmiş farklı toplumlarının da geleceği, kaderi bakımından ve hak ettikleri, onur ve saygı ve eşitlik içinde barış içinde birlikte yaşamaları bakımından bir güvencesiniz.

1991 yılından bu yana, barışçıl, adil ve eşitlikçi bir çözüm için size uzatılan eli hiçbir zaman boşta bırakmadınız.

Bundan dolayı, Türkiye size olan borcunu asla karşılayamaz.

Tek karşılık, adil bir çözüm olabilir.

Ve o tarihten bu yana kaç cumhurbaşkanı, kaç başbakan, bakan ve üst düzey bürokrat,  kaç genel kurmay başkanı ve komutan değişti, sayısını ben bile unuttum.

Ama siz hala, bölgesel ve ülke içi barışın bir garantisi olarak, o adadasınız.

Belki orası bir gün, Barış Adası olarak anılacak, Mandela’nın adası gibi…

Barışçıl, adil, eşitlikçi ve gerçekten demokratik bir çözümden yana olmak, bir aşkınlık ve büyük bir cesaret  ister.

En zor anlarda ve en riskli anlarda bile, siz bunu kanıtladınız. Ve inanın tüm Kürt halkı ve dostları, onca tecrit altında olmanıza karşın, 1999 yılında sizin bu mesajınızı aldı.

Çünkü siz aynı zamanda iyi bir öğretmensiniz. Ve sizin felsefenizi özümsemiş, en zor anlarda gerekli çözümlemeleri yapıp karar alma becerisinde olan talebeleriniz var.

Zor anlar olmadı mı. Oldu. Ama aşılabildi.

Ve en önemlisi en zor anlarda kenetlenmeyi, dik durmayı öğrenmiş olan, sizi seven, sayan ve size inanan, soylu bir halkınız var.

Bugün Ortaçağın cihat  felsefesini, dünyayı dehşete düşürerek sergileyen sözde İslamcı falanjistlerin karşısında, ‘üç kitabın’ vatanı olan kadim Suriye topraklarında, gerçek inananların tek sığınabildiği özgür alan, sizin felsefenizden ilham alan özgür Rojava toprakları.

Orada kurulmuş halk konseylerinde, bütün toplumların temsil edilmesi, bütün Ortadoğu’nun geleceği bakımından, önemli bir örnek oluşturuyor.

Ve bu yaklaşımınızın açtığı yolla, İstanbul’da, bu kentin 2 bin yılı aşkın tarihini temsil eden farklı siyasetler, inanç toplumları ve milliyetler, ortak listelerde yer alarak, bu kadim kentin kaderini belirlemek için, biz de varız diyerek aday olabiliyorlar. Böylece Türkiye’nin 1908 yılında kaçırdığı o büyük şans ve bütün Balkanlar ve Ortadoğu’da, daha insani ve herkesi kapsayan bir demokratik devrim şansı bir kez daha ufukta  beliriyor.

Otonomi, federasyon, konfederasyon gibi çözümler, çare olarak bir kez daha tartışma platformuna geliyor. Hem de sadece tek tek egoist milliyetçiliklere mahkum olmuş, bölgenin o çok renkliliğini yüzyıla yakın bir süredir tek renge indirmeye çalışan bütün Balkan, Anadolu, Kafkasya ve Mezapotamya, Levant coğrafyası bakımından, 1908 öncesi sonrası tartışılan federasyon ve ademimerkeziyet tartışmalarına yeniden hayatiyet kazandırarak.

Siz Mülkiye mezunusunuz. Artık o Mülkiye yok. 1980 darbesi oranın da boynunu vurdu. O Mülkiye modern devlet felsefesinin öğreniminde önemli bir odak olmuştur. Sadece devletin yönetiminde yer alanlar açısından değil, muhalifler açısından da. 1961 Anayasası’nın görece demokratik olmasının nedeni, 1955-60 yılları arasında Anayasa konusunda yoğun bir akademik inceleme ve tartışma platformu olmasıdır. Mülkiye, aynı zamanda bu sistemi dönüştürmeye aday olan, yoldaşınız Mahir Çayan’ın okuludur. Mülkiye aynı zamanda, Osmanlı devlet erkanının eğitildiği Enderun’un devamıdır. O Enderun ki, Modern Romanya’nın kurucusu kabul edilen, batıda yükselen ‘aydınlanma’dan da etkilenmiş, aynı zamanda müzisyen ve tarihçi olan Dimitri Kantemir’in okuduğu mekteptir.

Sözde “liberal”, ama 12 Eylül’ün 30 yıldır devam etmesini sağlayan zemini oluşturan Turgut Özal’ın, Mülkiye’den nefret etmesi boşuna değil. Bu bakımdan, siz Türk devletini tanıma ve yorumlama bakımından da, sözde bu devleti yönetenlerden sayısız kat daha önde oldunuz her zaman.

Kimler geldi, geçti. Siz hala dimdik ayaktasınız ve halkların ortak, güvenli, adil, eşitlikçi, birbirine saygılı, demokratik geleceği açısından proje üretmeye devam ediyorsunuz.

Halkların birlikteliğinin güvencesisiniz.

Saygı ve sevgiyle.