Eşitlik ve Demokrasi Partsi Şişli İlçe Örgütü tarafından Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nde "12 Eylül ve Ermeniler" konulu söyleşi düzenledi. EDP Şişli İlçe Başkanı Kayuş Çalıkman Gavrilof, "Hiç Ermeni sosyalist yok. Ermeni solcular nerede?" eleştirisinden yola çıkarak böyle bir söyleşi düzenlediklerini belirterek, "Ermeni solcular var ve 12 Eylül'de onlar da postal yedi" diye konuştu.

 

'GREVLERDE KOL KOLAYDIK'

Agos Gazetesi yazarı Pakrat Estukyan ise, Türkiye'de ana akım medyada bu konunun çok yer almadığını belirterek, "Türkiye'de yaşayan Ermeniler de 12 Eylül zulmünden etkilendiler. Ermenilerle 12 Eylül bağlantısından bahsetmemiz için daha geri zamanlardan başlamak zorundayız" dedi.

 

"1908 yani Meşrutiyet'in ilanı, Hrant Dink'in ifadesiyle aynı trende ama farklı kompartımanlarda yolculuk eden halkların ortak kaderi taşıdıklarının farkına vardıkları tarihti. Farklı kompartımanlarda yolculuk eden halklar 1908'de koridorlarda birbirleriyle temas edip, birbirlerini gördüler" diyen Estukyan, farklı etnik kökenlerden gelen insanların ülkeyi daha ileriye götürme amacıyla biraraya geldiklerini belirtti. Estukyan, o dönemde bütün sosyal ve siyasi faaliyetlerin içinde Ermeni ve Rumları görmenin mümkün olduğuna işaret ederek, "O zaman gerçekleşen Tramvay işçisi grevi dediğimiz zaman hem Rumları hem Ermenileri görebileceksiniz. Daha o dönemki küçük sanayide grevler, 1 Mayıslar, kadın hareketleri vardı. Bunların içinde hem Rumları hem Ermenileri görebiliriz" diye konuştu.

 

'SOLCULAR ANALİZ YAPMAKTA GEÇ KALDI'

Osmanlı'nın yıkılmasından sonra ulus devletin kuruluşuna da değinen Estukyan, "Osmanlı yıkıldı, küllerinden ulus devlet algısı olan bir cumhuriyet kuruldu. Ulus devletin asıl unsuru, daha 20 yıl önce esamesi okunmayan bir unsur yani Türklerdi. Türkler, Osmanlı için en gereksiz unsurdu. Türk kelimesi o dönemde cahil anlamında kullanılıyordu" dedi. Estukyan, sadece Toroslar'daki Türkmenler'in kendisini Türk olarak tanımladığını ifade ederek, şunları ifade etti: "Birçok insan kendini Osmanlı olarak tanımlıyordu. Tek tip bir yapının inşa edilme süreci travmatik bir süreçti."

 

Solcuların bu sürecin analizini yapmakta oldukça geç kaldığı değerlendirmesinde bulunan Estukyan, "12 Eylül tokadını en ağır yiyenler işin bu yönünü geç algıladılar" diye belirtti.

 

'ERMENİLER DE DARBEYİ ALKIŞLADI'

"12 Eylül'de Türkiye'de yaşayan Ermeni toplumu da Türkiye'de yaşayan sıradan insanlar gibi darbeyi alkışladı. Darbeyi alkışlamak çok aşağılık bir şeydi, ama bu aşağılıklık Ermenilere özgü bir şey değildi. Darbeden sonra her şey sakinleşti zannedildi. Ancak darbe bütün bir Türkiye'yi terörize etti" diyen Estukyan, cuntanın Ermenilere de bir "sürpriz" hazırladığını dile getirdi. Estukyan, "Ermenilerin bir kısmı yurtdışına çıkmıştı. Bunları yapamayanlar zindandaydı. Bunlarla hiç ilgisi olmayan kişilerin kapısını çalıp 11 kişiyi tutukladılar. Rahip, papaz, cenaze levazımatçısı, öğretmen, diş hekimi olan 11 kişinin ortak özellikleri apolitik oluşları ve her Ermeni tarafından tanınıyor oluşlarıydı" dedi. 3 hafta sonra serbest bırakılan 11 kişinin birkaçının, birkaç gün içinde öldüğünü bir tanesinin ise akli dengesini kaybettiğini belirten Estukyan, "Devlet 80 binlik ermeni toplumu üzerinde amaçladığı korkuyu bu şekilde yarattı" diye konuştu.

 

'KÜRT TOPLUMUNA ÇOK ŞEY BORÇLUYUM'

Estukyan, "Bir insan sosyalist olduğu için dayak yer, ama Ermeni bir solcuysa bu dayak katlanır. Bu kadar ötelenmek günahın en ağırıdır, Ermeniler bu günahı taşırken zorlanıyorlar. Ermeniler arasında Türkçe isim takmak yaygınlaştı. Öldürülen asker Sevag'ın diğer adı da Şahin'di" diyerek, Ermenilere yönelik baskıları anlattı. Kürtlerin mücadelesine de değinen Estukyan, "Ben Türkiyeli bir Ermeni olarak, uluslaşan Kürt toplumuna çok şey borçluyum. Kürtler ulus olurken, 'ana dil' dediler, 'kimlik' dediler" dedi. (Yüksekova Haber)