Türkiye hafta sonu yapılacak yerel seçime kilitlendi. Seçim yarışı sonucunun merakla beklendiği yerlerden biri de Şanlıurfa. Eski Diyarbakır Belediye Başkanı şimdi BDP Urfa Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan Adayı oldu. Baydemir aday olunca da Ak Parti le aralarındaki puan farkını indirerek iddialı bir konuma geldi.

Başbakan Erdoğan da merkezi mitinglerinden birini Urfa’da yaparak eski vali olan adayı Celalettin Güvenç için oy istedi.

Osman Baydemir, “Ne ekerseniz onu biçersiniz” diyerek Urfa’nın özgürlüğü, kalkınmayı, etnik ve kültürel kimlikleriyle birlikte yaşamayı tercih ettiğini belirterek, “Seçime daha günler var ama Urfa kazanılmıştır” dedi.

Belediyecilikte 10 yılını geride bırakıp yıpranmayan bir belediye başkanı olmanın “siyasetinin ve yol haritasını belirleyen ekolün doğru olduğunun ispatı” olduğunu belirten Baydemir, Urfa’nın kapılarını kendilerine açmasında Kürt siyasetinin büyük zulümlere rağmen asla ırkçılık yapmamasının etkili olduğunu söyledi.

ANF, Osman Baydemir’le Urfa’yı ve yürüttüğü kampanyayı konuştu:

Urfa'da bu kadar sıcak ilgiyle karşılaşacağınızı tahmin ediyor muydunuz?

Doğrusu Urfa’yı çok uzun bir zamandır tanıyorum. Birebir fiziki olarak Urfa ile tanışmam 1996’lı yıllara, yani insan hakları mücadelesi içinde bulunduğum yıllara dayanmaktadır. Gerek Urfa’nın tüm ilçeleri, gerek merkezi gerekse de Akçakale ve Harran gibi insan hakları ihlallerinin olduğu her yerde bulundum. Ayrıca belediye başkanlığı döneminde de gerek GABB Başkanı olmam hasebiyle bölgeler arası gelişmişlik farkının ortadan kaldırılması çabasında Urfa’mız da kalkınma trendi içerisinde yerini alması konusunda lobi faaliyetleri yürüttük. Aslında Urfa’nın bu kadar büyük zenginliğine rağmen ne kadar derin bir sömürüye tabi tutulduğunu da hayretler içinde irdeliyorduk ve kamuoyuna gücümüz oranında bunu yansıtmaya çalışıyorduk.

Son dört yılda da Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi sıfatıyla Karacadağ Kalkınma Ajansı’nın yönetim kurulu üyeliğini yürütüyorum. Karacadağ Kalkınma Ajansı, Diyarbakır ve Urfa’nın birlikte kalkınma parametrelerini oluşturmaya çalışan bir ajanstır. Dolayısıyla Urfa’nın tüm girdilerini, çıktılarını geleceğe dair perspektiflerinin oluşturulması çabası içinde de karınca kararınca yer alan birisiyim. Yani teknik olarak Urfa’yı ve şüphesiz 1980 sonrası Urfa’nın tarihini bilen biriyim.

Doğrusu Urfa’nın ruhunda, maneviyatında, tarihinde her zaman zalime karşı bir direniş vardır. Zulmün ilk kabul görmediği, dolayısıyla direnişin ilk açığa çıktığı coğrafyalardan biridir Halil’ur Rahman coğrafyası. Bu hem Hz. İbrahim’in Nemrut’a karşı mücadelesi, bana göre İbrahim’den ilham alan Kürt siyasal hareketinin de çıkış noktasıdır. Zalime karşı direnç ve başlangıç noktası Rıha’dır. Bu itibarla Rıha tarihte hep büyük değişikliklere öncülük eden, büyük değişimlere ilham veren bir coğrafyadır. İlham veren bir mirasa sahiptir.

Bu itibarla seçimlerde Rıha’nın ciddi bir hamle yapacağı konusunda inancım vardı. Doğrusu 23 Ocak’ta ilk kampanyayı başlattığımız gün ile bugün arasında geçen her gün artan bir ilgiyle, teveccühle, sahiplenmeyle karşı karşıyayız. Aslında başarmaya inanmak başarının yüzde 50’sini oluşturur. Açık söylüyorum ben Urfa’ya oylarımızı artırmaya gelmedim. Urfa’ya, Urfa halkı ile birlikte kazanmaya geldim. Kazanacağıma dair inancım tamdı. Doğrusu bu kadar kısa zaman dilimi içinde, evladı olarak bağrına basma selinin olmasından da büyük bir heyecan duyuyorum. Bu benim moralime moral katıyor, inancıma inanç katıyor. Bu itibarla beklentimin çok üstünde bir teveccüh, bir sahiplenme oluştuğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

GÜCÜNÜ HALKTAN ALAN SİYASETE SAHİP ÇIKTILAR

Şüphesiz ki bu teveccühün onlarca nedeni vardır. Bir kere 10 yıllık yerel yönetim tecrübemiz, mensubu olduğum siyasetin de paradigmasının, bakış açısının yaşama geçirildiği bir dönem olmuştur. Dolayısıyla bugün belediyecilikte 10’uncu yılını geride bırakmış olup yıpranmayan bir belediye başkanı demek onun siyasetinin ve paradigmasının, yani onun yol haritasını belirleyen ekolün de doğru ekol olduğunun ispatıdır. Bu başarıyı siyasetimizin paradigmasına borçluyuz. Çünkü siyasetimiz tamamen halka dayalı, gücünü ve enerjisini halktan alan bir siyasettir. Ve asla kendisini halkın üzerinde bir güç olarak görmez. Tam tersine bütün erkler halkın eleştirisine, halkın dokunmasına, halkın hizmet görmesinin sadece ve sadece araçlarıdır. Böyle olunca da halkın teveccühü, halkın kendisinde bir parça olarak görmesi kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla hem 10 yıllık yerel yönetim tecrübemde, hem de Urfa’daki iki aylık kampanya dönemi içerisinde halkın bu kadar sahip çıkması ve kendisinden bir parça olarak görmesinin nedenlerinden bir tanesi de siyasetimizin demokratik katılımcılık mekanizmasını ve belediyeleri, bütün siyasal erkleri bir hizmet aracı olarak görmesinden kaynaklanıyor. Bir diğeri de şeffaflık politikasının vazgeçilmezliğinden kaynaklanıyor. Açık söylüyorum bu bir aile meselesi değil, bu bir yandaş meselesi değildir. Bu bir ülkenin, bir toplumun, hatta dillerin, kültürlerin, inançların, bir bütün olarak farklılıkların tümünün, eşitçe ve özgürce, bir arada yaşama felsefesinden ve bugüne kadar üretilen ürünlerden kaynaklandığını düşünüyorum.

KÜRT HAREKETİ ASLA IRKÇILIK YAPMADI

Urfa bana göre felsefemizden en çok heyecan duyan illerin başında geliyor. Çünkü Kürt siyaseti neredeyse 30-40 yıldır büyük bedeller ödüyor, büyük zulümler görüyor. Ama asla ırkçılık yapmadı. Kürt hareketi doğuş gününden bugüne değin asla ırkçılık yapmadı. Mensubu olduğu ve özgürlüğe kavuşturmak istediği halkı bu kadar zulüm görmesine rağmen asla bir başka halka karşı kışkırtmadı. Tam tersine Türkmenlerin, Kürtlerin, Arapların, Farsların, Ermenilerin, Süryanilerin yani bu coğrafyanın kadim halklarının tümünün, dillerinin tümünün, eşitçe, özgürce ve bir arada yaşamasını savundu. Dolayısıyla Urfa bu söylemi gördükten sonra ve 10 yıllık deneyimle bunu buluşturduktan sonra kapılarını, yüreğinin kapılarını açtı. Çünkü Diyarbakır deneyimine baktığımızda Ehmed-i Xani Camisini inşa ettik. Ve kapımızı kapattığımız tek bir medrese yok. 10 yıllık dönemde kapımızı kapattığımız tek bir cemaat yok, tek bir dindar yok. Herkes belediyeye ulaşabildi, herkes belediye başkanına ulaşabildi. Herkes talebini, eleştirisini getirebildi. Ve bunun Urfa’ya yansıması oldu. Çünkü Urfa’daki cemaatler, dindarlar, medreseler telefon açıp Diyarbakır’a soruyorlar. Diyorlar ki ‘Belediye başkanınız nasıldı? Biz yarın öbür gün medrese olarak gittiğimizde belediyenin kapısı bize açık olacak mı?’ Ve Diyarbakır’daki bütün dinamikler referans oluyorlar. Hatta bize daha önce Diyarbakır’da oy vermeyen cemaatler de buradaki cemaatleri arayıp ‘Bu adam kıymetlidir. Bu adam hiç kimsenin hakkına, hukukuna engel olmaz. Kaldı ki bu adamın mensubu olduğu siyaset de zaten böyle bir şeyi kabul etmez. Bunların özgürlükçü anlayışları var’ diye referans oluyorlar. Bu çok önemli ve kıymetli doğrulama aracıdır diye düşünüyorum.

Ayrıca Diyarbakır’da Cemevi inşa ettik. Dolayısıyla ortada somut bir ürün var. Aynı zamanda Diyarbakır’da kilise restore ettik. Yani bütün inançlar özgürce kendini ifade edecek ve yerel yönetimler mekanizması bunun hizmetkarı olacak.

İlk defa bir belediye başkanı adayı Rıha’da bir televizyon kanalında Türkçe, Kürtçe ve Arapça selamlama yapıyor. Bu daha önce Urfa’da görülmemiş bir şey. Hem Akçakale’den, hem Harran’dan hem de merkezdeki Arap kardeşlerimden bu dönem ben çok büyük bir destek bekliyorum. Nedenini de açık ve net söylüyorum. Kürt siyasetinin halkların bir arada yaşaması perspektifinden kaynaklıdır. Rojava’daki deneyim de bu manada katkı sunmuştur. Bu algının oluşmasında, kabul görmesinde ve yerleşmesinde katkı sunmuştur.

Arapların bakış açısı nasıl?

Sokağa çıktığımda, Arap Meydanı’nı gezdiğimde veya telefonlar çaldığında ‘Başkan ben Arabım. İlk defa mitinglerde Arapça selamlama yapan, televizyonlarda Arap, Kürt, Türk halkının kardeşliğinden bahseden ve birlikte yaşamından bahseden bir belediye başkanı figürü görüyoruz. Ben hayatım boyunca BDP’ye ve BDP geleneğine oy vermedim. Söz, bu sefer size oy vereceğim’ diyor. Ya da yolda karşılaştığımızda ‘Ben oyumu MHP’ye veriyordum. Aslında benim akrabam MHP’nin ilçe, il yöneticisi. Ama şeref sözü bu dönem biz oyumuzu sana vereceğiz’ diyor.

Siz, hislerine tercüman olmuşsunuz?

Kesinlikle. Daha doğrusu bir varlığı tanıyorsunuz. Bugüne kadar tanınmamış. Veya tanınsa bile –açık söylüyorum- aşağılanmış, ötekileştirilmiş. Bir kimliği, bir gerçeği bu kentin de aynı zamanda kadim kültürüne ‘Hayır biz eşitiz’ diyorsunuz. Ötekileştirilmiş, reddedilmiş noktadan ‘Hayır sen varsın ve benim eşitimsin. Ve asimile olma’ diyorum ben onlara. Ey Arap kardeşlerim; çocuklarınızla Arapça konuşun diyorum. Ey Türkmen kardeşlerim; çocuklarınızla Türkçe konuşun diyorum. Ey Kürt kardeşlerim; siz de çocuklarınızla Kürtçe konuşun, diyorum. Ey Türkmenler, Araplar, Kürtler ben bu kentte kreş açacağım. Ve bu kreşte Türkçe, Kürtçe ve Arapça birlikte öğretilecek diyorum. Gelecek nesil olan çocuklarımız bir birileri ile tercüman aracılığıyla konuşmayacaklar. Birbirinin dilini, müziğini, kültürünü dinleyip bilecekler. Bu kente bir kez daha Arapça, Türkçe, Kürtçe tiyatro gelecek. Sinemalar gelecek bu kente. Sosyal yaşam inanılmaz derecede çeşitlenecek.

Bakın bir etnik kültürün yaşadığı kent elbette zengin olabilir. Ama üç etnik kimliğin yaşadığı bir kentin kültürel çeşitliliği, sanatı, tiyatrosu, sineması inanılmaz derecede zengin olur.

BİZ URFA’DA AKP BALONUNU SÖNDÜRDÜK

Gözlemleriniz iktidarın hazır oy deposu demek ki yokmuş. Sadece kendisine dokunulmayı bekliyor belki de.

Bana göre iktidarlar, kendilerinin iktidarlarını sürdürebilmek için her zaman güçlerini abartırlar. Aslında olmayan güçlerinden bir heyula yaratırlar. Ve herkesin o gücün peşinden sürüklenmesini isterler. AKP Urfa’da çok büyük bir balon şişirdi. Açık söylüyorum biz Urfa’da AKP balonunu söndürdük. Ve bunu çok kısa bir zaman dilimi içinde başardık. Çünkü AKP’nin dillendire dillendire, ballandıra ballandıra anlattığı GAP’tır. GAP 1976 projesidir. Ve GAP aslında Urfa’ya uygulanırken bölgeler arasında bir farklılığı, bir ayrımcılığı ortaya koymuş.

AKP döneminde GAP projesi ve sulama kanalları bilinçli olarak bazı bölgelere örneğin kod 705 metreyi aştığı ve enerji sarfiyatı fazla olacağı için susuz bırakılmış daha doğrusu sulama projesinden vazgeçilmiş. Yine Siverek-Hilvan arasında neredeyse 40 bin dönüme yakın alan benzer gerekçeyle sulama projesi kapsamı dışında bırakılmış. Karakeçi bölgesi aynı şekilde vazgeçilmiş. Sulama bilinçli olarak belirli bölgelere gönderilmiş. Ve o belirli bölgeler de bu bölgelere karşı kışkırtılmış. Yani Urfa’nın içerisinde etnik kökenlere dayalı bir hoşnutsuzluğun doğumunu hep desteklemiş ki, Urfa’nın içerisindeki etnik kimlikler birbirinden hoşnutsuz olsun ki, Urfa daha rahat bir şekilde yönetilebilsin. Biz bu gerçeği açığa çıkardık ve bu gerçeğin ortaya çıkartılması, Ankara’nın yüzüne ayna tutulmasıyla birlikte aşiretler AKP hükümetinden desteğini geri aldı. Ve hayatı boyunca BDP’ye ve BDP geleneğine oy vermemiş hep sağ partilere oy vermiş kimi ailelerimiz, 60-70 yaşındaki dedelerimiz, rusipilerimiz benden daha fazla çalışıyor. Benden daha fazla kampanya yürütüyorlar. AKP’ye ayna tutabildik.

AKP billboardlarda Urfa’ya 17.8 katrilyon para verdiğini söylüyor. Rakama baktığınızda çok büyük bir para olarak görünüyor. Oysa yine ayna tuttuk ve AKP’nin sadece İstanbul’da Marmaray projesine verdiği kaynak neredeyse 30 katrilyondur. 12 yılda Urfa’nın tümüne vermiş olduğun kaynak neredeyse İstanbul’un bir projesine verdiği kaynağın yarısı kadardır. Bunun onlarcasını bu dilimi içerisinde Urfa halkıyla paylaştık.

EKONOMİ VE KÜLTÜREL SOYKIRIM POLİTİKALARINI DEŞİFRE ETTİK

Açık ve net söylüyorum Urfa’da, hükümetin Urfa’ya dair ekonomik politikalarını, yani sömürme politikalarını, yani yoksullaştırma, nan’a muhtaç ettirme politikalarını deşifre ettik. Ama aynı zamanda kültürel soykırım politikalarını deşifre ettik. Sosyal manada da Urfa’nın bu 12 bin yıllık muazzam kültürel birikimini mutfak kültürüne hapsetmesini mahkum ettik ve bu politikayı da deşifre ettik. Bütün bu deşifreler sonrasında şuan da Urfa’da AKP tek dişi kalmış canavardır.

Seçimin sonucu ne olursa olsun Urfa artık eski Urfa olmayacak diyorsunuz…

Ne ekerseniz onu biçersiniz. Urfa özgürlüğü biçecektir. Urfa kalkınmayı biçecektir. Urfa etnik kimlikleriyle, kültürel kimlikleriyle birlikte yaşamayı biçecektir, örecektir. Urfa kazanılmıştır. Seçime daha günler var. Ama Urfa kazanılmıştır. Hileler olursa, olabilir. Mutlaka tedbirlerimizi alıyoruz. Halkımız mutlaka iradesine sahip çıkacaktır. Ama açık söylüyorum hileyle de olsa ne olursa olsun bütün dünya alem görüyor ki Urfa kazanılmıştır. Urfa yüreğinin kapısını özüne açmıştır ve artık Urfa’nın özünü Urfa’nın yüreğinden bir daha kimsenin söküp almasına gücü olmayacaktır.

URFA’NIN HAKKINI SAVUNACAK AVUKATA İHTİYAÇ VAR

Sayın Baydemir, Urfa'nın en büyük eksikliklerini ve sorunlarını özetleyebilir misiniz?

12 bin yıllık şehrin planlamaya bağlı ciddi sorunları bulunuyor. Kentin bütünlüklü bir imar planlamasına ihtiyacı var. Planlama ve kentsel altyapı sorunlarından kaynaklı arsalar astronomik fiyatlara çıkmış. Orta ve dar gelirlilerin konuta ulaşım hakkı fiilen ortadan kalkmış. Kira fiyatları uçmuş durumda. Kentin gelişim aksları belirlenmemiş. Yatırımcı nereye yatırım yapacağını bilmiyor. Tarım ve tarıma dayalı sanayinin ihtiyaçlarının belirlenmeye ihtiyacı bulunuyor. Yine planlama eksikliğinden kaynaklı olarak ulaşım ve buna bağlı trafik sorunları bulunuyor. Aynı şekilde tarım alanlarının imara açılması ile birlikte ciddi bir doğal israf söz konusudur.

Urfa’nın tarım ve turizm potansiyeline, genç nüfusuna, Kürtçe, Türkçe, Arapça dil avantajına rağmen kalkınma ve dünyaya açılma sorunları bulunuyor. Yani kentin bütünlüklü bir kalkınma programı ve perspektifinden yoksundur.

12 bin yıllık kültürü sadece ve sadece mutfak kültürüne hapsedilmiştir. Sosyal ve kültürel yaşamın çeşitlendirilmesine ihtiyaç bulunuyor. Buna ilişkin altyapının kurulması ihtiyacı var. Kadının kentsel yaşamda içinde esamesi bile okunmuyor.

Bunun yanında Urfa adına hareket edenler verilenle yetinen, deyim yerinde ise el pençe divan duran bir pratik sergilemişler. Dik duran, kent için isteyen, kentin hakkını, hukukunu savunan bir temsiliyete ihtiyaç var. Yani Urfa’nın hakkını savunan bir avukata ihtiyaç var.