Süryani, Asuri, Keldani ve Arami halkının ortak iradesini açıklayan Bethnahrin Ulusal Konseyi (MUB) Başkanlık Kurulu, AKP hükümetinin başlattığı savaş sürecini ve bu süreci destekleyenleri kınadıklarını bildirdi.

Türkiye halklarının 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin ortak yaşam projesi çerçevesinde el ele vererek attığı adımın, inkar siyasetini yenilginin eşiğine getirerek Erdoğan'ın saltanatını sarstığını ifade eden MUB Başkanlık Kurulu, savaş siyasetinin korkunun eseri olduğunu vurguladı ve dünya kamuoyunu Mezopotamya ve Anadolu'nun ezilen halklarının yanında yer alarak demokratik değerleri desteklemeye, savaşa karşı barışı savunmaya davet etti.

MUB Başkanlık Kurulu, özgür ve demokratik bir Türkiye’ye kavuşmak için, Türkiye halklarının güçlerini birleştirerek  AKP ve MHP faşizmine karşı direnmesi, savaş sürecine karşı barışı savunması gerektiğini ifade etti.

MUB Başkanlık Kurulu’nun açıklaması şöyle:

DÜNYA KAMUOYUNA VE ORTADOĞU HALKLARINA

Osmanlı imparatorluğunun kanlı mirasını devralan Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, tekrar halklara karşı topyekün bir savaş başlatmıştır. T.C Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın savaş kabinesine dönüşen AKP’nin devrik ara hükümeti bu kirli savaşın baş sorumlusudur. Çünkü 7 Haziran seçimlerinde aldıkları yenilginin intikamını halklardan almayı amaçlamaktadırlar. Erdoğan'ın bugün temsil ettiği zihniyet İttihat Terraki’nin soykırımcı zihniyetidir. Enver, Talat ve Cemal paşalar Balkan halklarının 1912’de kazandıkları özgürlük zaferlerine, 1915’te Süryani, Ermeni ve Helen halklarına karşı  intikam amaçlı yaptıkları soykırımla cevap vermişlerdir. Mezopotamya ve Anadolu'yu halkların ve medeniyetlerinin mezarlığına dönüştürmeyi amaçlayan Türkiye Cumhuriyeti devletinin egemen güçleri, insanlığa karşı suç işleme pahasına tek tip bir ulus yaratma stratejisinden vazgeçmedikleri, uyguladıkları militarist politikalarla ortaya çıkmıştır. Türkiye halkları ve toplumun ayrımcılığa uğrayan, dışlanan kesimleri HDP’ye oy verdikleri ve kimliklerine sahip çıktıkları için cezalandırılmaktadırlar. 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta halkların dayanışma ruhuna ve geleceğine karşı bir katliam yapıldı. Yapılan bu katliamla halklara ve özgürlükten, demokrasiden yana olan herkese gözdağı verilerek devletin inkarcı ve imha siyaseti tekrar devreye sokulmuştur. AKP hükümeti 23 Temmuz 2015 tarihinde dünyayı kandırarak ve kendini aklamak  amacıyla IŞİD’e karşı göstermelik bir hava operasyonu yapmıştır. Asıl hedef ise Türkiye halkları, Suriye'de kurulan Kantonlar ve Medya savunma alanlarıdır. 24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren onlarca F 16 savaş uçakları ile birçok alan bombalanmaktadır. Halklara ve tabiata karşı büyük tahribatlara yol açan operasyonlar sırasında binlerce kişi gözaltına alınmış, çok sayıda kişi ya katledilmiş ya da yaralanmış ve yüzlerce hektarlık yeşil alanlar yakılmıştır.

Recep Tayyip Erdoğan, Ortadoğu ve bütün İslam aleminin padişah ve halifesi olma hevesiyle, IŞİD ve diğer radikal gurupları desteklemiştir. Ancak Gozarto (Rojava)'da ABD önderliğindeki koalisyon güçlerinin hava desteğiyle, halkların ortak direniş güçlerinin başarı kazanması ve IŞİD çetelerini birçok alanda yenilgiye uğratmaları, Erdoğan ve AKP’nin planlarını bozmuş ve politikalarını değiştirmeye zorlamıştır. Ortadoğu'da, kimin demokratik değerleri, özgürlük ve barışı temsil ettiği çok açıktır. Halkların demokratik yönetimi, kuzey Suriye’de yeni bir model ve çözüm alternatifi olarak yükselirken, bu gelişmenin önüne geçmek için harekete geçen gerici, statükocu ile Türkiye'deki ırkçı, fundementalist, faşist güçler arasında bir ittifak kurulmuştur. Avrupa, ABD ve dünyanın gelişmiş demokratik toplumları da bazı çıkarlar uğruna, söz konusu ittifağın suç ortağı yapılmak istenmektedir. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, NATO, ABD ve diğer gelişmiş çağdaş ülkeler Erdoğan'ın kirli oyunlarına gelmemeli ve insanlık düşmanı IŞİD vahşet örgütünü güçlendirecek politikalar reddedilmelidir. IŞİD çeteleri, Ortadoğu'da başta Hıristiyan ve diğer ezilen, etnik dinsel kimliklerin ve bütün insanlığın düşmanıdırlar. 

Dünya kamuoyu, Mezopotamya ve Anadolu'nun ezilen halklarının yanında yer alarak demokratik değerleri desteklemeye, savaşa karşı barışı savunmaya davet ediyoruz.

Türkiye halkları 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin ortak yaşam projesi çerçevesinde el ele vererek attığı adım, inkar siyasetini yenilginin eşiğine getirerek Erdoğan'ın saltanatını sarsmıştır. Savaş çılgınlığı, yenilgi korkusunun bir sonucudur. Halklar güçlerini birleştirerek savaşı engellediklerinde özgür ve demokratik bir Türkiye’ye kavuşacaklardır. Bu nedenle halklar AKP ve MHP faşizmine karşı direnerek Türkiye ve Ortadoğu'yu kanlı bataklıktan kurtarmalıdırlar.

Süryani-Asuri-Arami-Keldani halkı, Erdoğan’ın IŞİD çetelerinin eline verdiği soykırım kılıcının kendisine karşı etnik temizlik planının bir parçası olduğu bilinciyle ve var olma iradesiyle hareket ederek gücünü örgütlemelidir. Halkın gücünü parçalayan kim olursa olsun, IŞİD çetelerinin işbirlikçisi ve halk düşmanı olarak ilan edilmelidir. Süryani halkı, Mezopotamya ve Ortadoğu'da büyük bir tehlike ve tehdit altında yaşamaktadır. Dünyadaki halkımız bütün dostlarını harekete geçirerek, soykırımcı, tecavüzcü ordusuna dur demelidir. Dönem, kurtuluş savaşımızın yükseldiği ve insanlık düşmanlarıyla yoğun bir mücadele içerisine girildiği olağanüstü bir dönemdir. Bu dönemin kahramanları, tarihin şafağındaki kahramanlar kadar geleceğin öncüleridirler. Halkımız Ortadoğu'nun direniş savaşında, tarihini yeniden yazmalıdır.

Bethnahrin Ulusal Konseyi (MUB) olarak, Ortadoğu'da ezilen halklar, demokratik özgürlükçü hareketler ve dünyanın ilerici çağdaş güçleriyle birlikte, gericiliğe karşı mücadelemize kararlı bir şekilde devam etmekteyiz. Halkımızı mücadelemizin öncülüğünde ülkesine ve değerlerine sahip çıkmaya, şehitlerin izinde yürümeye çağırıyoruz.

AKP hükümetinin halklara karşı başlattığı topyekün savaşı ve bu barbarca savaşı destekleyenleri şiddetle kınıyoruz.

Yaşasın halkların onurlu direnişi.

Yaşasın halkların Ortadoğu'da demokratik ortak yaşamı inşa mücadelesi.

Kahrolsun soykırımcı faşist zihniyetin temsilcileri.''

(Demokrat Haber)