HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, 10 Ekim Gar Katliamı sonrası yaptığı açıklama nedeniyle hakkında açılan soruşturmaya ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na SEGBİS yoluyla katıldı.

Sedat Peker'in tehdit içerikli açıklamalarını işaret eden Baluken savunmasında, “Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla bana okumuş olduğunuz konuşma hiçbir hakaret unsuru içermeyen, siyasi eleştiri niteliği taşıyan bir konuşmadır. Yani milletvekili olmam nedeniyle yapmış olduğum bir siyasi faaliyettir. Eleştirilerim yerinde ve doğrudur keşke dikkate alınmış olsaydı bugünkü hadiseler yaşanmayabilirdi. Dolayısıyla benim milletvekili olarak tutuklanmam ve meydanlarda oluk oluk kan akıtacaklarını söyleyenlerin dışarıda gezmesi ayrı bir ironidir” dedi.

Baluken soruşturmaya konu olan açıklamasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Çatışmasızlık’ diye bir ifadeyle, halkı kandırabileceklerini zannediyorlar. Çatışmanın faturasını devlete kesmeye çalışıyorlar. Halbuki çatışmaya kimlerin sebep olduğu ortada” sözlerini işaret ederek, “Cumhurbaşkanının olası çatışmasızlık çağrısına da sonuna kadar savaşla cevap verileceğini açıklaması aslında bugün yaşanılacak olanların işaretiydi” ifadesini kullanmıştı.

Baluken’in açıklamasına, “Türk Milletini ve TBMM'yi aşağılama ile hakaret” iddiasıyla soruşturma açılmıştı.

Bu soruşturma kapsamında açılan davanın Diyarbakır’daki duruşmasına SEGBİS yoluyla bağlanan Baluken şunları söyledi. 

Ben 24-25-26’ncı dönem milletvekiliyim. Halen HDP Diyarbakır milletvekiliyim, Anayasa’ya göre sadece Diyarbakır halkını değil tüm Türkiye’yi temsil ediyorum. Dolayısıyla millet adına TBMM’de yasama faaliyetini yerine getiriyorum. Hakkımda iddia olunan eylemler yasama faaliyeti içerisinde görülmelidir. Ayrıca halen yasama dokunulmazlığım devam ettiğinden tutuklu bulunmakla anayasal suç işlendiğini düşünüyorum.

Mevcut siyasi iktidar, İç Tüzük ve Anayasa’ya rağmen geçici bir madde ile Anayasa’ya aykırı olarak dokunulmazlığımızı kaldırma işlem ve eyleminde bulunmuştur. Fakat dokunulmazlık kaldırma işlemi Anayasa’ya aykırı olduğundan usulsüzdür ve benim halen dokunulmazlığım devam etmektedir.

Bu nedenle bu aşamada yürütülen soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin de hukuksuz olduğunu düşünüyorum. Tutuklanmamıza gerekçe olarak gösterilen ifadeye gitmeme eylemi soruşturma mercilerine yönelik bir tavırdan ziyade, yürütülen soruşturmaların siyasi saik ile başlatıldığını ve devam ettirildiğini düşündüğümüzden dolayı siyasi nedenledir. Yoksa bizim soruşturma mercilerine yönelik bu yönde bir tavrımız yoktur.

‘SİYASİ ELEŞTİRİ SUÇ DEĞİLDİR’

Zira siyasi iktidar bize ve partimize karşı ayrımcı, hedefleştiren tutumlar sergilemiş, bir takım hukuksuz düzenlemelerle siyasi çalışmalarımızı akamete uğratacak şekilde bizi yargısal süreçlere muhatap kılmıştır.

Benim şu anda bulunmam gereken yer Türkiye’nin geleceği açısından anayasal değişikliklerinin görüşüldüğü, çok önemli görüşme ve oylamaların yapıldığı TBMM’nin Genel Kurulu’dur. Şu anda Anayasa değişiklikleriyle ilgili oy kullanma hakkım, Anayasa’yı ihlal edecek şekilde engellenmektedir. Dolayısıyla bu hukuksuzluğun gözden geçirilmesi gerekir.

Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla bana okumuş olduğunuz konuşma hiçbir hakaret unsuru içermeyen, siyasi eleştiri niteliği taşıyan bir konuşmadır. Yani milletvekili olmam nedeniyle yapmış olduğum bir siyasi faaliyettir. Benim bir muhalefet partisi milletvekili olarak yapmam gereken siyasi iktidarın yetkililerini ve sorumlularını denetim adına eleştirmektir, uyarmaktır ve yanlışlarını söyleyerek kamuoyu yaratmaktır. Ne Cumhurbaşkanı ne Başbakan ne hükümet ne de bir devlet yetkilisi eleştirilmez değildir. Kaldı ki, biz siyasi iktidara talip olan ve bu doğrultuda siyaset yapan ve neticede altı milyon seçmenin oyunu almış bir siyasi partiyiz. Eleştirmekle, konuşmakla, sorgulamakla aldığımız oyun gereğini yerine getiriyoruz.

Bir siyasinin yapmış olduğu konuşmadan dolayı gözaltına alınması ve tutuklanması Anayasa’ya, AİHS’ne aykırıdır. Zira bu husus düşünceyi ifade ve örgütlenme hürriyetinin ortadan kaldırılmasıdır.

Milletvekili olarak yanlış bulduğum politikalarla ilgili konuşmaktan ve eleştirmekten başka yapacağımız bir şey de yoktur. Konuşmanın içeriğine bakıldığında, barış çağrısı ve barış vurgusu ön plandadır, barışı istemek suç olmasa gerek.

Çatışmaların sonuçlanması, savaş politikalarının bitirilmesi ve barışın egemen olmasını dile getirdim. Zaten bu konuşma yüze yakın insanın hayatını kaybettiği Ankara Garı saldırısının hemen akabinde yapılmıştır.

O katliamda yaşamını yitiren birçok arkadaşımız bizimle birlikte siyasi çalışma yürüttüğümüz arkadaşlarımızdı. Aralarında benim gibi milletvekili adayı olan arkadaşlarımız da vardı. O atmosfer bile benim savaş politikalarını ve katliamları eleştirmem için bir sebeptir.

Bu ülkenin geleceğinin kaosta, savaşta olmadığını, barışın hakim olmasını savunmak bir milletvekili olarak benim en temel görevimdir. O dönem Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın izlediği politikaların barışa ve demokrasiye katkı sağlamadığını düşünerek, düşüncelerimi televizyonda yüksek sesle dile getirdim. Nitekim o dönemki politikaların ve yapılan açıklamaların çözüm getirmediği şu an ülkenin bulunduğu toplumsal, siyasal ve ekonomik krizden de bellidir.

Bütün bu krizlerin sebebi içeride savaş dışarıda savaş politikasıdır. Çözüm ise içeride barış dışarıda barış politikasıdır. O dönemde bazı mafya liderleri meydanlarda miting düzenleyerek oluk oluk kan akıtacaklarını söylüyorlardı.

Konuşmamda buna izin veren ve destekleyen siyasi iktidara ağır eleştiriler getirdim, yine Ankara katliamını yapan saldırganın Suriye Antep sınırından nasıl girdiği ve Ankara’ya geldiği ve elini kolunu sallayarak katliam yaptığı bugün daha net bir şekilde mahkeme tutanaklarına girmiştir.

‘MİLLETVEKİLLERİ İÇERİDEYKEN “OLUK OLUKKAN AKITACAĞIZ DİYENLERİN DIŞARIDA GEZMESİ İRONİKTİR’

Eleştirilerim yerinde ve doğrudur keşke dikkate alınmış olsaydı bugünkü hadiseler yaşanmayabilirdi. Dolayısıyla benim milletvekili olarak tutuklanmam ve meydanlarda oluk oluk kan akıtacaklarını söyleyenlerin dışarıda gezmesi ayrı bir ironidir. Vekili olduğum Diyarbakır halkının çözüm noktasındaki talep ve düşüncelerini dillendirmemden daha doğal bir şey olamaz. Ben bu düşüncelerimi Meclis kürsüsünden de defalarca dile getirdim.

Ankara katliamı başta olmak üzere Suruç ve Diyarbakır mitingi bombalamalarıyla ilgili Meclis’e defalarca soru ve araştırma önergeleri verdim. Yani dolayısıyla şu andaki soruşturma kürsü dokunulmazlığımla ilgili bir konuya ilişkindir. Kürsü dokunulmazlığı sadece Meclis’te yapılan konuşmalarla sınırlı olmayıp, benzer konuşmaları dışarıda da yapabilmeyi öngörmektedir.

Dolayısıyla makamınız benim bu hususlara ilişkin soru ve araştırma önergelerimi ve konuşma metinlerimi Meclis Başkanlığı’ndan isteyebilir. Konuşmaların içeriği ağır siyasi eleştiri niteliğinde olup hakaret unsuru taşımamaktadır. Siyasi çalışmalarımda hakaret ile eleştiri ayırımını sürekli göz önünde bulunduran bir kişiyim. Barış heyetinin bir üyesi olarak da bu ülkenin tüm kurumlarının barışa katkı yapacak çalışmalarda bulunmasının faydalı olacağını düşünüyorum, suçlamaları kabul etmiyorum.

(Haber Merkezi)