Sosyolog Mesut Yeğen BasHaber gazetesinde yer alan yazısında, CHP ve MHP'nin 'çatı adayı' Ekmeleddin İhsanoğlu'na ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yeğen, "CHP’nin bugünkü de dahil bütün bu manevralarının tek bir manası var: Devleti elde tutmak. Devlete sahip olmak, devletin bekası, Kemalizmin bütün ideolojilerden önceki ideolojisi, meta-ideolojisidir. Bunun için solcuymuş gibi de yapılır, faşistmiş gibi de, dindar da olunur ulusalcı da. Şimdi dindarlık zamanı," dedi.

İşte Mesut Yeğen'in "Ters Köşe: Ekmeleddin İhsanoğlu" başlıklı yazısı:

Cumhurbaşkanlığı adaylığı işinde ters köşe malum Ak Parti’den bekleniyordu. Cumhurbaşkanı seçilebilmek ve seçildikten sonra başkanlık benzeri bir cumhurbaşkanlığı yapmasına izin verecek kadar ‘uyumlu’, lakin Ak Parti’yi tek parça ve iktidarda tutacak kadar da dişli bir başbakan bulabilmenin güçlüğünü hissettiği bir anda olsa gerek, Erdoğan uyarmıştı: ‘Ters köşe yapabiliriz’. Erdoğan  ters köşe yapabilirim derken CHP yaptı bile. Ortalama bir CHP’linin kırk yıl düşünse aklına gelmeyecek bir ismi, dindar kimliğiyle bilinen Ekmeleddin İhsanoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak önerdi CHP; MHP’yle beraber.

‘Seçilelebilir mi’, ‘Erdoğan’ı geçebilir mi’ soruları da soruldu doğal olarak ama daha sık sorulan ve daha ‘ağır’ soru, İhsanoğlu’nun önerilmiş olmasının CHP’nin özgül seyri açısından ne manaya geldiği oldu. Soru ağır olmakla beraber verilen cevaplar tumturaklı, fakat zayıf oldu. CHP sevdalıları İhsanoğlu’nun adaylığını CHP’nin Türkiye sosyolojisini tanımaya başlamış olduğunun işareti, Ak Parti muhipleriyse CHP ideolojisinin iflas ettiğinin delili olarak gördü.

Naçizane fikrimse şu: Ne CHP memleket sosyolojisini tanıyan bir siyasetin peşine düşmeye karar vermiş durumda ama ne de CHP ideolojisi iflas etti. CHP’nin doksan senelik tarihini bilenler İhsanoğlu’nun adaylığının bu türden bir iflasın işareti olmadığını, CHP’nin son birkaç senelik siyasetini yakından takip edenler de CHP’nin memleket sosyolojisini kabul etmeye dönük bir siyasetin peşinde olmadığını pekala bilir.

İzah edeyim. Ama öncelikle şunu hatırlatayım. Daha birkaç hafta önce bu köşede CHP’nin önümüzdeki birkaç seçim MHP’nin sıklet merkezi olduğu bir hattın ikincil aktörü olacağını, 30 Mart seçimlerinde başlayan bu eğilimin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de devam edeceğini söylemiştim. İhsanoğlu’nun adaylığı işte tam da bu yeni durumun tezahürü. CHP daha önemli bir süre MHP’yle bir blok siyaseti takip edecek, bu belli ve cumhurbaşkanlığı seçimleri de bunun tecelli anlarından biri olacak. İhsanoğlu’nu işaret eden geometrik/aritmetik formülün müellifinin Devlet Bahçeli olduğunu unutmayalım.

Gelelim büyük değişim ve iflas tezlerine. İflas tezini öne sürenler CHP tarihinde iflas addedilen bu türden manevraların varlığından bihaber görünüyor. Malum, CHP 1920’lerde liberalken, 30’larda devletçi, 40’larda faşizm hayranıyken savaşın ardından aniden hür dünyacı, 60’larda ortanın soluyken, doksanlarda ulusalcı oldu. İflas tezi doğru olsaydı ‘CHP ne çok iflas etmiş’ demek gerekirdi. Oysa bütün bu değişimleri devletin kurucu partisinin ortama uyum sağlama manevraları olarak görmek gerekir. İhsanoğlu adaylığı da bu manevralardan sonuncusu. Üstelik de bir tekerrür manevrası. Malum çok partili rejime hazırlanan CHP 1946’da da dindar kimliğiyle bilinen ilahiyatçı Şemsettin Günaltay’ı başbakan yapmıştı.

Uzatmayayım. CHP’nin bugünkü de dahil bütün bu manevralarının tek bir manası var: Devleti elde tutmak. Devlete sahip olmak, devletin bekası, Kemalizmin bütün ideolojilerden önceki ideolojisi, meta-ideolojisidir. Bunun için solcuymuş gibi de yapılır, faşistmiş gibi de, dindar da olunur ulusalcı da. Şimdi dindarlık zamanı.

Büyük değişim tezi de kof. Aksine, İhsanoğlu’nun adaylığını CHP’nin ‘değişmeden devlet iktidarını bütünüyle nasıl yeniden ele geçiririm’ fikrinin peşinde oluşunun delili olarak görmek lazım. CHP, Türkiye sosyolojisini tanımak, dindarlıkla barışmak gibi dertlere sahip olsaydı Kürtlerin, dindarların hakkına hukukuna sahip çıkan bir siyasetin peşinde olur, bu iki kesimin on yıllardır peşinde olduğu haklara dair liberal bir siyaset takip ederdi. Oysa CHP tam da bunu yapmak istemediğinden, Kürtlerin ve dindarların hakkının hukukunun tanındığı bir Türkiye’yi istemediğinden İhsanoğlu’nu aday göstermek türünden manevraların peşine düşüyor. CHP makas değiştirdi türünden büyük lakırdıları boş verip şunu görmek lazım: İhsanoğlu’nun adaylığı ‘CHP ve MHP’nin % 45’inin yanına bir yüzde beş, on ekleyebilir miyiz’ için yapılan, dindarlıkla barışmış görünme manevrasından başka bir şey değil.

Endişeye mahal yok. CHP bildiğimiz CHP. Geçmişte yaptığı gibi şimdi de şartlara uyum gösteriyor. Milletin hayrı için değil. Devleti (yeniden) ele geçirmek için.