CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Oyuncular Sendikası Genel Başkanı Mehmet Ali Alabora ve beraberindeki sanatçılar Aliye Uzunatağan, Celile Toyon, Can Başak, Sezai Aydın, Arda Aydın ile Meclis'te basın toplantısı düzenledi.

 

Nazlıaka, İstabul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Yönetmeliği'nde değişiklikle sanatçının, sanatın içinden kovulduğunu söyledi.

 

Sanatın, toplumun aynası; sanat ve sanatçının, demokrasinin, özgürlüğün, eleştiri kültürünün, hoşgörünün toplumdaki teminatı olduğunu belirten Nazlıaka, ''Vinci, 'Sanat asla bitmez, sadece terk edilir' demiş. Türkiye'de sanatın terk edilmesine izin vermemeliyiz'' dedi.

 

Oyuncu Mehmet Ali Alabora, bugün TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve bütün partilerin grup başkanvekilleriyle görüşeceklerini, görüşmelerde, 98 yıllık kurumun ne anlama geldiğini, 2 yıl sonra 100 yaşına gelmesinin dünya açısından ne ifade ettiğini, sanatın neden gerekli olduğunu, sanatın kamu finansmanıyla desteklenmesi gerektiğini anlatmaya çalışacaklarını söyledi.

 

Alabora, ''Başta İstanbul ve diğer şehirler olmak üzere, yaratıcı zekayı kente çekmek istiyorsak, olimpiyatları istiyorsak, ekonominin, yaratıcılığın başkenti olmak istiyorsak, Paris, Londra, New York gibi şehirlerle yarışmak istiyorsak, yaratıcı, özgür sanata ihtiyacımız var. Sanatın ekonomiye katkısı normal bir işletmedeki gibi hesaplanan bir şey değil. İngiltere'deki meslektaşlarımız hesaplamışlar sanatta 1 poundun, 2 pound getirdiğini bulmuşlar. Biz de bu tür araştırmalar yapacağız. İçinde yer aldığımız bu gemiyi hep birlikte suyun üstüne çıkarmak için hareket etmeyi teklif edeceğiz. Bugün, bunun için buradayız'' diye konuştu.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşüp görüşmeyeceklerinin sorulması üzerine Alabora, ''Cumhurbaşkanı, Hükümet, Başbakan'ı da muhatap almayı, ilk günden beri dile getirdiklerini'' belirtti.

 

''DAĞITIRSANIZ, YENİLERİNİ KURAMAZSINIZ''

Oyuncu Aliye Uzunatağan ''muhafazakar sanat'' diye bir sanat tanımadığını kaydetti.

 

Bir derdi, topluma, evrene söyleyecek sözü olmayan insanın zaten oyun yazamayacağını ifade eden Uzunatağan, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

''Bizim oyunlarımızda, her eser kamuoyuna, dünyaya bir şey anlatır ya da paylaşır. Onun için muhafazakar sanatı tanımıyorum. 50 yıldır bu kurumun içindeyim. Sanatın, sağı solu, öylesi, şöylesi olmaz. Muhsin Bey, bütün roman yazarlarına, 'bir de oyun yazın' demiştir. Bu disiplin halen sürüyor. Herkesin oyunu değerlendirilir ama tiyatro yazmak, roman yazmakla bir değildir. Tiyatro tekstlerinde aranan tek şey; doğru aksiyon, diyalog, yapı, doğru matematiktir. 98 yıllık bir kurum, Türk tiyatrosunun beşiğidir İstanbul Şehir Tiyatroları. Revizyona ihtiyacı varsa revize edilebilir, bunlar büyük patırtılarla değil, bir masa etrafında oturulur, konuşulur. Biz niye bir masanın başında bir şeyi halledemiyoruz, 50 yıl sonra en büyük şaşkınlığım bu. Bu kurumların içi boşaltılmamalı. Biri 98, diğeri 90 yıllık bu iki kurumun içindeki gelenekler, hiçbir iş koluna benzeme, dağıtırsanız yenilerini kuramazsınız.''

 

Oyuncular Sendikası Genel Başkanı Alabora ve beraberindeki sanatçılar, daha sonra TBMM Başkanı Cemil Çiçek'i ziyaret etti ve temaslarını sürdürdü.

 

BDP'DEN DESTEK

Alabora ve beraberindekiler  BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan ile de bir araya geldi.

 

Ziyarette konuşan Alabora, tiyatroların özelleştirilmesi yerine, oyuncuların da görüşlerinin alındığı bir ortak zeminde konunun tartışılıp çağdaş ülkelerdeki modellere göre bir çözüm yolunun bulunması gerektiğini söyledi.

 

Şu anda kamuoyunda çok büyük bir bilgi kirliliğinin bulunduğunu dile getiren Alabora, bir diyaloğa ihtiyaç olduğunu ve kendilerinin de bu diyaloğu başlatmak istediklerini anlattı.

 

Kaplan da tiyatrocular başta olmak üzere bütün sanatçıların yanında olduklarını belirterek, ''Her renkte, her seste özgürlük olsun istiyoruz. Bu bizim parti programımızda da var. Devletin mutlak suretle sanata desteği şart'' diye konuştu.

 

Eğer her şeyin özelleştirilmesi düşünülüyorsa buna önce Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan başlanılması gerektiğini söyleyen Kaplan, ömrünün, yasaklanan Kürtçe şarkılar ve Yılmaz Güney filmlerini savunmakla geçtiğini anlattı. Kaplan ayrıca ilkokul 4. sınıftan üniversiteye kadar tiyatro oyunlarında oynadığını ve ''eski bir tiyatrocu'' olarak görülebileceğini söyledi.