Kürt siyasi hareketinin çeşitli bileşenleri tarafından Diyarbakır'da günlerdir hazırlığı yapılan deklarasyon açıklandı.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) binası önünde açıklanan deklarasyona, DTK, HDK, KJA, DBP ve HDP eşbaşkanları ile eşsözcüleri, Kürt siyasetinin seçilmiş tüm vekilleri, belediye eşbaşkanları, meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri, sivil toplum örgütü temsilcileri ve kanaat önderleri katıldı.

Halkla birlikte açıklanan deklarasyonu DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle okudu.

Deklarasyonun, temel içeriği 510 gündür haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dı.

Açıklamada "Aramızdan 50 gönüllü arkadaşımız 5 Eylül tarihi itibariyle süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlayacaklardır. Bu açlık grevinin tek talebi vardır; Sayın Öcalan ile hukuk kuralları çerçevesinde görüşme yapılmasıdır" denildi.

Yeni bir dönemin startı verilen ve süresiz dönüşümsüz açlık grevi kararı alınan deklarasyon şöyle:

“Bizler seçilmiş halk temsilcileri, kanaat önderleri ve sivil toplum temsilcileri olarak bugün sizlerle ve sizler aracılığıyla Hükümetle, son derece önemli gördüğümüz bir mesajı paylaşmak için toplanmış bulunmaktayız.

18 yıla yakın bir süredir İmralı Cezaevi’nde tek kişilik hücrede ağır tecrit koşullarında tutulan Sayın Öcalan’dan tam 510 gündür en küçük bir haber dahi alabilmiş değiliz. 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden de 46 gün geçmiş olmasına, bu süreçte darbecilerin İmralı Adası’na dönük fiili bir girişiminin olduğunun kesinleşmesine rağmen Sayın Öcalan’ın sağlık ve güvenlik durumuna dair bir tek objektif bilgi edinebilmiş değiliz.

Erdemli bir barışı sağlamak için, bu toprakların savaş üzerine kurulmuş makus talihini değiştirmek için cesur bir siyaset adamı ve halk lideri Sayın Öcalan 2013 Newrozu’nda güçlü bir inisiyatif aldı.

Evet, Sayın Öcalan “Bu gidişata artık dur demenin zamanı çoktan geldi ve geçiyor” diyerek silahların susması, sözün ve siyasetin devreye girmesi çağrısı yaptı. Devlet ve hükümetin de barışa bir şans vermeye yönelişi ile ortaya büyük bir umut ve heyecan çıktı. Gerçekten de kan durdu, silah sustu. Her gün her birimizi derinden yaralayan ölümler son buldu. Asker, polis, gerilla, korucu, sivil, çocuk ölümleriyle fazlasıyla kanamış olan yüreklere bir anda su serpildi. Yüz yıllık savaş ve ölüm girdabından gerçekten de artık çıkılacağına dair bütün toplumda haklı bir sevinç ve mutluluk hakim oldu. Ne yazık ki, 2014 sonlarında sönmeye yüz tutan barış umudu 2015 yazından beri yerini savaşın kıyıcı ve acımasız hakikatine bıraktı.

Ancak değerli kardeşlerim, işte bu barış ihtimalini güçlü bir diyalog sürecine dönüştüren liderden yani Sayın Öcalan’dan 510 gündür tek bir haber dahi alamıyoruz. Savaş ve çatışma bizlerin arzu ettiği, tercih ettiği bir seçenek değildir elbette. Ancak savaşların ve çatışmaların yaşandığı dönemlerin de bir hukuku, bir ahlakı olmak durumundadır. Türkiye toplumuna tam 3 yıl boyunca barış sürecini yaşatan, daha önceki tarihlerde 8 defa ateşkes ilan edilmesini sağlayan, Ortadoğu siyasetine yön veren, Kürt halkının ve dünyanın dört bir yanındaki dostlarının 10 milyon 328 bin 623 imza toplayarak özgürlüğü için “siyasi irade” beyan ettiği bir halk önderine karşı bu yaklaşımın ne ahlaki, ne hukuki bir mesnedi vardır. Kendisinin aynı zamanda hukuk ve yasalardan kaynaklı hakları da açıkça yok sayılmakta, İmralı’da hiçbir yasa ve hukuk kuralı tanınmamaktadır. Sayın Öcalan son 5 yıldır hiçbir avukatıyla da görüşememiştir. Hükümet Sayın Öcalan’a adeta bir rehine muamelesi yapmakta ve ceza içinde ceza, tecrit içinde tecrit uygulamaktadır.

Değerli arkadaşlar;

Elbette toplumumuz Kürdüyle, Türküyle bütün kimlik ve inançlarıyla hep birlikte barış içerisinde bir arada yaşamayı fazlasıyla hak ediyor. Bu haklı beklentiyi gerçekleştirmek siyasetçilerin temel görevidir. Bizler de bu görev bilinci ve sorumluluğuyla sizlere layık olmaya çalışıyor, çabalıyoruz. Bir yandan baskılara ve saldırılara karşı direnerek ayakta kalmaya, diğer yandan en küçük bir barış umudunu değerlendirerek çözüm arayışlarımıza devam ediyoruz. Ancak bir halkın ve mücadelenin Önderinden 510 gün boyunca haber alınmasının engellenmesi ve özellikle darbe girişiminden bu yana kendisiyle görüşülmesi taleplerinin ısrarla reddedilmesi bütün barış ihtimallerini maalesef ortadan kaldırıyor.

Sayın Öcalan’ın devre dışı bırakıldığı barış arayışlarının nafile bir çaba olduğu geçmiş deneyimlerden anlaşılmıştır. Şimdi Sayın Öcalan’ın siyaseten devre dışı bırakılması niyetini de aşan çok daha ciddi ve tehlikeli bir tutumla karşı karşıyayız. Sayın Öcalan’a dönük bu hukuk ve ahlak dışı uygulamayı sineye çekmemiz beklenemez. Milyonların umut bağladığı bir siyasi Önderi yok saymamızı, kendisinden haber alınmasının bile engellenmesini normal karşılamamızı kimse bizden beklememelidir.

510 gündür sürdürdüğümüz her türlü siyasi, hukuki, diplomatik, insani çaba Hükümet tarafından boşa çıkarılmıştır. Bu nedenle Sayın Öcalan’la avukatları, aile üyeleri veya siyasi bir heyetimiz yüz yüze görüşüp kendisinden sağlıklı bir haber alıncaya kadar yeni bir süreç başlatma kararı almış bulunmaktayız. Bu çerçevede; aramızdan 50 gönüllü arkadaşımız 5 Eylül tarihi itibariyle süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlayacaklardır. Bu açlık grevinin tek talebi vardır; Sayın Öcalan ile hukuk kuralları çerçevesinde görüşme yapılmasıdır.

Bu doğrultuda öncelikle ilk çağrımız hükümetedir; bu talebimizin her açıdan; siyasi, hukuki, ahlaki, insani meşruiyetinin gözetilerek hemen yarın yerine getirilmesini diliyor ve bekliyoruz.

Halkımıza ve demokrasi güçlerine de çağrımız şudur; bu son derece makul çağrımıza karşılık verilmemesi durumunda süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlayacak olan arkadaşlarımızın etrafında büyük ve görkemli bir sahiplenmeyi gerçekleştirmek üzere herkes hazırlığını ve planlamasını yapmalıdır. Gün eylem günüdür.

Üstelik kendisinden gelecek bir tek sesin yeni umutlar yaratabileceği, yeni kapıların açılmasına vesile olabileceği şu günlerde, barışa, sivil çözüme, hukuka inanan herkesin öncelikle bu tecride karşı çıkması gerektiğinin altını çizmek istiyoruz."