BDP milletvekili Kürkçü, HDP ile yeni dönemde halk egemenliğini somutlaştırmaya çalışacaklarını belirterek, özerk yerel yönetimlerden oluşan yeni bir devlet yapısı için mücadele edeceklerini açıkladı.

“Özerkliğin herkes için gerektiğini göstereceğiz. Eğer İstanbul özerk olsaydı Taksim'in ortasına Topçu kışlası dikmenin; Mersin özerk olsa Akkuyu'ya nükleer santral dikmenin akla bile getirilemeyeceğini şimdi herkes daha iyi görüyor. Yerellerin özerkliğini bilince çıkaran bir yerel yönetim hattında kararlıyız” dedi.

BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, 27 Ekim’de Ankara'da yapılacak Halkların Demokratik Partisi (HDP) 1. Olağanüstü Kongresi'nde tartışılacak olan ve partinin önümüzdeki dönem için yoğunlaşacağı gündemleri ANF'ye anlattı...

'HALK EGEMENLİĞİ ÇERÇEVESİNİN SOMUTLAŞMASI ANA MESELE'

BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, olağanüstü kongrede HDK ve HDP’nin ortak koordinasyonunca mutabakatla belirlenecek PM ve Eşbaşkanlık adaylarının kongrenin onayına sunulacağını bildirdi.

Kürkçü, "Elbette tartışacağız ama bir ihtilaftan kaynaklanan bir tartışma beklemiyoruz. Gergin bir kongre olacağını düşünmüyoruz ancak karara bağlanması gereken konular olacak. HDK Meclisi bir gün önce toplanacak ve burada tartışmalar sonuçlanacak. HDP Kongresi prosedür açısından kurucu üyelerin oy kullanacağı bir kongre olacak" dedi.

Kongre ve HDP'nin gündemine alacağı konu başlıklarına değinen Kürkçü, AKP'nin tek parti rejiminin karşısına konulacak seçeneğin çerçevesini oluşturmanın öncelikleri olacağını belirterek, şöyle devam etti: "Çünkü bu seçenek, yerel seçimlerin de üzerinden cereyan edeceği tartışmanın, mücadelenin asıl zemini. Bu açıdan bizim her zaman genel hatlarıyla konuştuğumuz üçüncü kutup, üçüncü seçenek, yani; halk egemenliği çerçevesinin somutlaşması ana mesele... Bunun elbette içinde ve bununla eşit önemdeki özerklik konusu da birinci sırada. Hem Kürdistan'ın özerkliği hem de özerk yerel yönetimlerden oluşan yeni bir devlet yapısı. Bu, başlı başına tartışma konusu olacak. Genel olarak demokrasi söyleminin ötesine geçen; demokrasinin yapısını ve kurgusunu somutça tanımlayan ve bunu bir program hedefi haline getiren bir adımı kongrede atıyor olmamız gerekir. Çünkü her şeye 'demokrasi' diyebilirsiniz ya da demokrasinin pek çok biçimi olabilir ama Kürt halkının özerkliğini tanımayan ve buna dayalı olarak bütün idari yapıyı yeniden kurmayan, siyasi yapıyı buna göre belirlemeyen bir demokrasi olamayacağına göre bizim bunu somutlaştırmamız ve halk için değerlendirilebilir ve elde edilebilir bir hedef olarak ortaya koymamız gerekecek."

'GEZİ'DEKİ ÖZGÜRLÜK DİNAMİĞİNİ BARIŞ DİNAMİĞİ HALİNE GETİRECEĞİZ'

'Çözüm süreci'nin karşı karşıya kaldığı tıkanıklık açısından da HDP'nin görev üstleneceğine dikkat çeken Kürkçü, bu görevi şöyle tarif etti:

"Kürt halkının özgürleşmesine eşlik etmek ve bu barış mücadelesinde hükümetin tek yönlü ve kendi inisiyatifinde tutmak istediği; aslında egemenliği paylaşmamaya dayalı ve çözümsüzlüğü sürdüren tutumuna karşı halkın çözüme taraf kılınacağı yeni dönemi yaratmak... Kürtlerin mücadelesine eşlik etmek ve Gezi'de ortaya çıkan özgürlük dinamiğini aynı zamanda barış dinamiği halinde bu sürece eklemlemek."

Kürkçü, Rojava'daki devrimi "barışın önemli parametrelerinden biri" şeklinde ele alarak, Türkiye'nin Suriye karşısındaki tutumuna karşı da mücadele edeceklerini belirtti. Barışçı, demokratik, özgürlükçü; hegemonyacı olmayan Orta Doğu siyasetini önemsediklerini ifade ederek Türkiye, ABD ve bütün büyük devletlerin Suriye'den elini çekmesi ve halkların kendi geleceklerini belirlemede önlerinin açılması için Rojava devrimine destek vereceklerini açıklayan Kürkçü, "Suriye'de ABD ve Türkiye'nin besleyip palazlandırdığı çetelerin oluşturduğu yeni tehdit açısından devrimin savunulması ve demokratik, özgürlükçü, özyönetimci, laik bir yeni düzenin kurulması mücadelesinde Arap ve Kürt halklarıyla ortaklaşmak en önemli dış politika olarak karşımıza çıkıyor" dedi.

Türkiye'nin 2013 yılının sonundan itibaren, uluslar arası yeni malı kriz dalgasıyla karşı karşıya kalabileceğini belirten Kürkçü, bunun, ekonomiyle ilgili bakanların açıklamalarından da anlaşılabileceğini vurguladı.

HDP'nin gündemlerinden birinin de sermayeye dönük muhalefet olacağını, "Kriz karşısında emekçi sınıfların kendilerini korumaları ve krizin yükünün işçi sınıfı değil kar, sömürü mekanizmaları tarafından taşınması için, daha basitçe; 'krizin bedelini sermayenin ödemesi' için gerekecek çetin bir mücadele var. Bu da, bizim gündemimizde esaslı bir yer tutacak" şeklinde özetleyen Kürkçü, ezilen inanç ve kimliklerin kendi kendilerini korumaları ve geliştirmeleri; hükümetin hakimiyetine karşı mücadelelerini örmeleri için de HDP'yi politik ve toplumsal bir seçenek haline getireceklerini kaydetti. Kürkçü, bunun, yerel yönetimler düzleminde sürdürecekleri faaliyetlerin de ekseni olacağını kaydetti.

'YERELLERİN ÖZERKLİĞİNİ BİLİNCE ÇIKARMADA KARARLIYIZ'

Türkiye'nin batısında uygulanacak yerel yönetim programına dair bir genel hat çizilmesinin Kongre'nin başlıca konjonktürel görevi olacağını duyuran Kürkçü, özerkleşmenin önemine ise şu örneklerle değindi:

"Yerellerin merkezden özerkleşmesi ve kendi kaderini tayin etmesi yönündeki arayışlara cevap vermek ve bu yönde politika ortaya koymak, yerel yönetimlerin özerkliğinin sağlanacağı siyasi çerçeveye halktan onay istemek de politik görevimiz olacak. Özerk bir Marmara Bölgesi, özerk bir İstanbul, özerk bir Mersin, Çukurova'nın halk tercihi haline gelmesi bizim için önemli. Özerkliği sadece Kürdistan için istediğimizi düşünen ve bunu da bir çeşit 'bölücülük' olarak algılayanlara özerkliğin herkes için gerektiğini göstereceğiz. Eğer İstanbul özerk olsaydı Taksim'in ortasına Topçu kışlası dikmenin; Mersin özerk olsa Akkuyu'ya nükleer santral dikmenin akla bile getirilemeyeceğini şimdi herkes daha iyi görüyor. Yerellerin özerkliğini bilince çıkaran bir yerel yönetim hattında kararlıyız."

Kendileri açısından en önemli görevin "halkın kendi sözcülerinin, halkı temsil edeceği bir kaldıraç sağlamak" olduğuna dikkati çeken Kürkçü, özellikle Gezi sürecinde ortaya çıkan dinamizmi siyasete tercüme etme ve dolayısıyla yerel olarak öne çıkmış mücadele insanlarına kendilerini ifade etme imkanı sunacaklarını kaydetti. Eşitsizliklerin mağdurlarını ön plana çıkartacaklarını söyleyen Kürkçü, kadın temsilini en az yarıda tutacaklarını ve ezilmekte olan kimliklerin, toplumsal yönelimlerin de görünür kılması adına çalışacaklarını belirtti.

Kürkçü, Alevilerin kendi bildikleri gibi yaşama, ibadet etme ve kültürlerini sürdürme çabası için yerel yönetimlerin imkan olarak ortaya çıkmasının gerektiğine vurgu yaparak, "Yerel yönetim seçimlerinin bu açıdan Alevilerin merkezi idareyle karşı karşıya kaldıklarında koruyacak bir mekanizma olmasını sağlayacağız. Burada sol-sağ siyasetler arasında mücadeleden çok aslında toplumsal kesimlerin hakları için mücadele ve sosyal ittifaklar için mücadeleyi örmek bizim için daha önemli. Tabii bu siyasi güçlerin önemini ortadan kaldırmıyor ama siyasetlerle masa başında yapılan ittifaklardan ise toplumsal güçlerin birbirleriyle ortaklaşmasına hizmet etmek daha hayati görünüyor" dedi.

'İTTİFAKLAR YAPACAĞIZ AMA...'

Kürkçü, ittifaklar meselesine ise şu sözlerle açıklık getirdi: "HDP, halkların, ezilenlerin yararına olacak, onları doğrudan temsil edecek ve ileriye taşıyacak ittifaklara kapısını açarken sermayeye payanda anlamına gelebilecek noktadan ise uzak duracak ve kimseye alan açmakla ilgilenmeyecek. Ama halkın kendi açtığı alanları genişletmesi için esnek davranacak. Nerelerde, hangi noktalarla ve kimlerle, nasıl yürüyeceğini daha somut olarak gelecek günlerde göreceğiz. Kongre'de böyle bir karar vermeyeceğiz. CHP ile ittifak konusunda verilmiş hiçbir karar yok. Esasen CHP'nin kendisini son günlerde, genel başkanının ağzından giderek kuvvetlenen şekilde Türkçü parti olarak ortaya koyması, MHP tabanının desteğine oynama siyaseti bizi bu yönden ihtiyatlı kılıyor. CHP ile ilgili bu anlamda kendimizi olumlu olarak bağlayıcı söz edecek durumda görmüyorum. Bu; şartların elvermesi halinde ne olur ne olmaz, bilemiyorum... Öyle bir şartı da henüz görmüyorum. Kişileri aşan, ortak değerlendirme sonucunda varılacak şeydir ama medyada yer alanlar afakidir, niyeti yansıtır gerçeği yansıtmaz."

Kent hakkı bilincinin öne çıkartılması ve kent toprağının özel çıkara; ranta konu olmayacak şekilde ve kamusal kılınmasını da gündemlerine alacaklarını bildiren Kürkçü, şöyle konuştu: "Hükümetin kentsel dönüşüm siyaseti aslında tıkanmış bulunan kapitalist üretim mekanizmalarının önünü açmak ve böylelikle kamusal olan her şeyi kentte ranta dönüştürmek; ekonomiyi de bunun etrafında döndürmek diye karakterize oluyor... Bu, Türkiye'de hakimiyet, sömürü mekanizmasında neredeyse aktüel temel. Bu açıdan kent hakkı bilincini yükseltmek, kentsel dönüşüm projelerine karşı kamu alanlarını kamunun kılma, halkın ihtiyaçlarını da kar değil ihtiyaç merkezli olacak şekilde ve onları da planlamaya katacak şekilde mobilize etme yönünde bir temek siyasetimiz olacak. Bunda ısrarlı olacağız çünkü Gezi mücadelesinin de, Kürdistan'daki mücadelenin de gösterdiği gibi hepsinde kentsel hayatın yeniden örgütlenmesi ve kent toplumunun ezilen sınıflarının kentin toprağına, havasına, suyuna tasarruf etmesi mücadelesi son derece önemli. Burada geriye adım attığınız zaman aslında bütün alanı sermayeye terk ediyorsunuz, demektir. Temel slogan da 'kendimizi de kendimizi de yöneteceğiz' şeklinde ortaya çıktı sayılır."

HDP’YE GEÇİŞ İKİ AŞAMALI SÜRECİN BAŞLANGICI

Kürkçü, milletvekili olarak da HDP'ye geçecekleri bilgisini verdi: "HDP'ye geçişimiz, daha doğrusu Kürt özgürlük mücadelesiyle sosyalistlerin oluşturduğu HDK'nin görüş birliğiyle olan iki aşamalı sürecin başlangıcı. Yerel seçimlerin yakınlığı dolayısıyla ve kısa vadede ortak partiyi tanıtmada güçlük çekileceği için bazı arkadaşlarımız henüz geçmediler. Biz birinci adım olarak geçiyoruz. HDP'nin tek parti olarak 2015 seçimlerine girmesinin başlangıcı olacak. Kimi hükümet yanlısı yada konunun ayrıntısına vakıf olmayan habercilerin söylediği gibi ayrılık, farklılaşma dolayısıyla bir geçiş değil. Seçim ve Partiler Yasası gereğince bir kişinin iki partiye üye olamaması dolayısıyla. Çukurova ve İstanbul'dan 4 vekil olarak HDP'ye geçiyoruz. Şu aşamada yeni katılım olmayacak ancak yerel seçimlerden hemen sonra bu süreç yeniden başlayacak, arada başka geçişler de olabilir."

HDP Kongresi'nin 27 Ekim’de Ankara'daki Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu'nda düzenleneceğini bildiren Kürkçü, katılım çağrısı yaptı: "Türkiye'nin her tarafından ve ezilen halkın her kesiminden katılanlar olacak. Ben bütün halklarımızı, devrimcileri, sosyalistleri, eşitlik ve özgürlük için mücadele eden herkesi, gençliği, öğrencileri bu kongreye katılarak şenliği mücadeleye, mücadeleyi şenliğe dönüştürmeye davet ediyorum. (ANF)