BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Bitlis'in Mutki ilçesinde yapılan kazıda bulunan insan kemiklerine ilişkin, “Bu kemikler, bu ülkede işlenen insanlık suçunun, vahşetin bir tablosu olarak gün yüzüne çıkıyor” dedi.

Kışanak, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesinin üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen cinayetin arkasındaki asıl güçlerin halen ortaya çıkarılamadığını söyledi. Kışanak, mahkemelerin yalnızca tetikçilerle uğraştığını, devletin, bu katliamın arkasındaki güçleri koruduğunu ileri sürdü.

TÜRKİYE 10 YILINI KAYBETMEYECEKTİ

Gazeteci Uğur Mumcu'nun öldürülmesinin üzerinden de 18 yıl geçtiğini anımsatan Kışanak, bu dönemde art arda siyasi cinayetlerin işlendiğini kaydetti. Adnan Kahveci, Eşref Bitlis ve 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın şüpheli ölümlerinin aynı döneme rastladığına dikkati çeken Kışanak, “1993 yılındaki bu seri kuşkulu ölümler ve cinayetler, aslında önemli bir şeye işaret ediyor. Çünkü 93 yılı aynı zamanda Kürt sorunun barışçıl yöntemlerle çözme olanağının da ortaya çıktığı, bunun çabasının verildiği yıldı. Eğer o dönem bu barış çabalarının önün kesilmeseydi, Türkiye 10 yılını kaybetmeyecekti” diye konuştu.

15 BİN ASKERİN DE KATİLİDİRLER

“Topyekun savaş” projesinin Türkiye'ye çok şey kaybettirdiğini belirten Kışanak, “Bu çılgın projenin mimarları, sadece Kürtlere, toplumsal muhalefete zarar vermediler, 15 bin askerin de katilidirler” dedi. Türkiye'nin yeniden böyle projelere sürüklenmek istendiğini savunan Kışanak, bu önlemenin yolunun, 1993 yılındaki siyasi cinayetlerin aydınlatılmasından geçtiğini, bunun için de Hakikatleri Araştırma Komisyonun kurulmasının şart olduğunu söyledi.

DEMOKRATİK ÜLKEDE YAŞANSA KIYAMET KOPMUŞTU

Bitlis'in Mutki ilçesinde yapılan kazıda bulunan insan kemiklerinin, bu savaş konseptinin göstergesi olduğunu ileri süren Kışanak, “Mutki'de yaşananlar, herhangi bir demokratik ülkede yaşansa kıyamet kopmuştu. Kazılarda 18 kişiye ait kemik bulundu. Bu kemikler, bu ülkede işlenen insanlık suçunun, vahşetin bir tablosu olarak gün yüzüne çıkıyor” dedi. Kışanak, bu olayların açığa çıkarılması konusunda hükümetin duyarsız davrandığını ileri sürdü.

‘KİM BANA ISLIK ÇALABİLİR BU MEMLEKETTE'

Türk Telekom Arena Stadı'nın açılışında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik yapılan protestoyu anımsatan Kışanak, bunun, Türkiye'nin ana gündem konusu haline geldiğini savundu. Kışanak, şöyle devam etti:

“Mutki'deki toplum mezar, hiçbir kıymeti olmayan bir gündem oldu. 'Başbakan'a kim ıslık çaldı?' Şu anda emniyet, polis, savcı herkes, Başbakan'a ıslık çalanları bulmanın derdine düşmüş çünkü emir büyük yerden. Başbakan talimat vermiş; 'kim yaptı bulun, kim bana ıslık çalabilir bu memlekette' demiş. Ama o Başbakan'ın adalet duygusunda binlerce faili meçhul cinayetin peşine polisi katmak yoktur.

Başbakan'ın tek derdi kendisi, koltuğu, kesintisiz iktidarı. Sayın Başbakan şunu iyi bilmeli ki Başbakanlık makamı dokunulmazlık makamı değildir idare ve yönetim makamıdır. Bu hükümetin icraatlarını beğenmeyen, sesini yükseltme hakkına sahiptir. Bulduğu her türlü demokratik yöntemle bu Başbakan'ı protesto ediyor ve bundan sonra da edecek. İcraatı bu olan bir Başbakan, herhalde güllerle karşılanmayı beklemiyor.”

'EN AZ HASARLA ATLATILMIŞ'

Kışanak, Silopi'deki bir izinsiz gösteride güvenlik güçlerinin müdahalesi sırasında yaralanan Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır'ın, aylardır koltuk değneklerine mahkum olduğunu söyledi.

Konuyla ilgili İçişleri Bakanlığının hazırladığı raporu eleştiren Kışanak, “Rapor tam bir rezalet; 'en az hasarla atlatılmış' diyor. Bir milletvekilinin aylarca koltuk değneğine mahkum olması 'en az hasar' oluyor. Gerçeği böylesine uyduruk raporla gizlemeye çalışan bir iktidar var” dedi.

PROTESTO, DEMOKRASİLERDE EN ÖNEMLİ HAK

Başbakan Erdoğan'ın Batman'a yaptığı ziyarette protestoları engellemek için olağanüstü önlemler alındığını savunan Kışanak, oysa bir Başbakan'ın ancak icraatları ile kendisine yönelik protestoları önleyebileceğini ifade etti. Kışanak, protestonun, demokrasilerde en önemli hak arama araçlarından biri olduğunu dile getirdi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşmeleri tamamlanan ve Genel Kurulda görüşülmeye başlanacak “torba tasarıya” değinen Kışanak, tasarının, emeğin hakkını gasp eden düzenlemeleri de içerdiğini savundu. Kışanak, Genel Kuruldaki görüşmelerde bu düzenlemelerin karşısında olacaklarını ifade etti.

16. BÜYÜK EKONOMİ OLMAKLA ÖVÜNEN BİR ÜLKEDE ÇOCUKLAR AÇLIKTAN ÖLÜYOR

Samsun'un Tekkeköy ilçesinde 2.5 aylık bir bebeğin ailesi tarafından hastaneye götürülürken öldüğünü anımsatan Kışanak, “hastane raporlarının, çocuğun açlıktan öldüğünü gösterdiğini” iddia etti. Kışanak, “21. yüzyılda, dünyanın 16. büyük ekonomisi olmakla övünen bir ülkede çocuklar hala açlıktan ölüyor. Şimdi bu gerçeğin üstünü kapatmak için başka senaryolar uydurmaya çalışıyorlar. Valiliğin aileye verdiğini söylediği yardımda, ayda kişi başı 33 lira düşüyor. Ye ye bitmez. Ayda 33 lira ile insanlar açlıktan ölür. Bu Başbakan'ın, bu gerçeği görmesi lazım” diye konuştu.

Kışanak, “16. büyük ekonomiyiz ama kimin için?” sorusunun yanıtlanması gerektiğini sözlerine ekledi.

Hürriyet