CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, referandum sürecini, Avrupa krizini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet tarafından kendisine yöneltilen eleştirileri değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güç kaybettiğini savunan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın kullandığı siyasi dilin Türkiye’ye zarar verdiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Putin’e, ABD’ye ses çıkaramıyor. YPG’ye destek verdiler, Kuzey Irak’ta, Suriye’de üs kurdular. Türk askerini Suriye’de yalnızlaştırdılar. ‘Ey Almanya, Hollanda’ diyenler korkudan ‘ey ABD’, ‘ey Rusya’ diyemiyor. İsrail’de ezanın yasaklanması ile ilgili bir süreç başladı, ‘ey İsrail’ diyemiyor. Ama, ‘ey Kılıçdaroğlu’ diyebiliyor. Bu, ne kadar güçsüzleştiğini, dünyada nasıl yalnızlaştığını gösteriyor” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’ten Erdem Gül’ün sorularını yanıtladı.

-Propaganda dönemini, kullanılan dili nasıl değerlendiriyorsunuz?

Siyasi parti liderlerinin birbirlerine laf yetiştirecekleri bir süreç değil. Referandumda anayasa değişikliğinin neler getirip götüreceğini anlatan bir süreç. Ama ‘evet’i anlatmakta zorlanan sayın liderler bana saldırarak ‘evet’e puan kazandırmak istiyorlar. Bu doğru bir yöntem değil. Benim liderlerle özel bir tartışma alanı yaratmak gibi bir niyetim yok. Neden ‘hayır’ denilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Onlara da öneriyorum. Bana saldırarak ‘evet’i artıramazlar.

Sayın Bahçeli, Erdoğan, Yıldırım anlatamıyor. Ben değil onlar zorlanıyor. Anlatacakları bir şey olmadığı için bana saldırıyorlar. Tek adam rejimi için Irak’a baksınlar, Suriye’ye, Libya’ya baksınlar. Getirdikleri model dünyanın hangi ülkesinde uygulanıyor, bir örnek göstersinler, öğrenmiş olalım. Olabildiğince düzeyli, saygılı bir dil kullanmaya özen gösteriyorum.

‘Evet’i önerenler, dillerini kontrol edemiyorlar. Namusumuza, haysiyetimize bir sürü laflar ettiler. Allah’a havale ettim. A Haber, ATV var, beni çıkarsınlar, söylediğim yalanları bana kendi televizyon kanallarında sorsunlar, hepsine yanıt vereceğim. Sabah Gazetesi arzu ederse benimle röportaj da yapabilir.

-AB, Almanya, Avusturya, Hollanda ile garip bir kavga var. 16 Nisan’dan sonra oturup ne konuşacaklar, nereye doğru gidiyor? Referanduma endeksli bir kavga mı?

Referandum sürecinde kavga çıkararak ‘bütün dünya bize karşı’ algısını yaratarak ‘evet’ oyunu artırmak istiyorlar. Ama bu doğru bir yol, yöntem değil. Hem Türkiye’ye zarar veriyor, hem yurtdışında çalışan Türklere zarar veriyor. Türkiye’de demokrasinin olmadığı algısını giderek güçlendiriyor. Devletin başında olan kişi yani Cumhurbaşkanı’nın üslubuna dikkat etmesi gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bütün devlet başkanları dikkatli bir dil kullanılır, çünkü ülkelerini temsil ettiklerini bilirler.

-16 Nisan’dan sonra...’ içi boş bir tehdit mi?

Kendisi zaman kazanmaya çalışıyor. “Ben şimdi çok ağır şeyler söylüyorum, daha sonra yumuşacağım merak etmeyin, nasıl Putin’le kavga ettim, sonra gidip el etek öptüysem benzer şeyi sizin için de yaparım” mesajı olabilir.

-Suriye’deki PYD varlığı, ABD ve Rusya’nın tutumu...

Putin’e, ABD’ye ses çıkaramıyor. YPG’ye destek verdiler, Kuzey Irak’ta, Suriye’de üs kurdular. Türk askerini Suriye’de yalnızlaştırdılar. ‘Ey Almanya, Hollanda’ diyenler korkudan ‘ey ABD’, ‘ey Rusya’ diyemiyor. İsrail’de ezanın yasaklanması ile ilgili bir süreç başladı, ‘ey İsrail’ diyemiyor. Ama, ‘ey Kılıçdaroğlu’ diyebiliyor. Bu, ne kadar güçsüzleştiğini, dünyada nasıl yalnızlaştığını gösteriyor. Ülkesinin çıkarlarını düşündüğü yok, sadece kendi çıkarları için çalışan birisi. THY’ye getirilen kısıtlama ve Türkiye’nin güvensiz ülke olduğu algısını ABD’nin pekiştirmesi, Türkiye’nin itibarı açısından çok önemli bir olay, hiçbir hükümet yetkilisi ses çıkarmıyor. Zamanı gelince umudu Trump’a, zamanı gelince umudu Putin’e bağlı. Geleceğini başka ülkenin liderlerine bağlayanlar bir süre sonra biterler.

-Ekonomide kriz alarmları var, nereye gidiyor?

Türkiye’yi bu hale parlamenter sistem mi, kötü yönetim mi getirdi? Tamamen kötü yönetim ülkeyi bu hale getirdi. Beni asıl üzen, işçi sendikalarının sessizliği. Hak-İş ve Türkiş’i ben gerçekten anlamıyorum. İşçinin haklarını mı, yoksa bu hakları bir kişiye teslim etmeyi mi savunuyorlar? Şimdi konuşmayacaklar da ne zaman konuşacaklar?

-Oğlunuzla ilgili askerlik tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çocuk okuyor, okurken askere gitmiyor ki normal, tecil ettiriyor. Kore’de doktora öğrencisiydi. Askerlik şubesine başvurdu, askerliğini yapacak. Askerlikten kaçmıyoruz ki biz. Beni eleştirmeyi bıraktılar şimdi çocuklarımla uğraşıyorlar. İnsanda biraz ar edep olur.

-Büyük bir mağduriyet alanı var. AKP bunda başarılı olur mu?

Bu sürecin tek mağduru hayırcılardır. ‘Evet’ diyenler devletin forsunu, devletin arabalarını, uçaklarını, paralarını, televizyonlarını kullanıyor. Dönüp millete diyorlar ki ‘biz mağduruz’. Peki hayır oyu kullanmayı öneren partiler, sivil toplum kuruluşları, aydınlar, meslek kuruluşları bunların hiçbirini kullanmıyor.

-Ülkücü taban size nasıl yaklaşıyor?

Milliyetçi-ülkücü taban; gerçek anlamda vatansever, demokrat, bayrak sever ve inanarak ‘hayır’ diyor. Milliyetçi ülkücü taban tuzağa düşmedi.

-‘Evet’ diyenler RTE desteklediği için destekliyoruz diyorlar?

Erdoğan’ı sevdiği için ‘evet’ diyen, başka biri geldiğinde ne diyecek? ‘Keşke ellerim kırılsaydı da ben evet oyu kullanmasaydım’ mı diyecek? Geleceği düşünerek oy vermesi lazım, bugünü değil.