CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu konuşmasında Davutoğlu'na yüklendi.

Davutoğlu'nun vesayet altında olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Gel milletvekillerini milletin kendisi seçsin. Gelir mi? Abisi izin vermez. Vesayet altında başbakanlık yapılamaz. Türkiye’nin gündemi bu mudur, bu mudur? Budur" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

Devlette hangi kurum nasıl çalışacak Anayasa belirler. Güçler ayrılığı ilkesi vardır. Anayasada çok açık bir şekilde bunun tanımı yapılmıştır. Şimdi geliyorum Türkiye gerçeğine. Uygulama nedir. Önce isterseniz yasama organıyla başlayalım. İçinde bulunduğumuz yasama organı, yani TBMM. Az önce Davutoğlu diyor ki, “CHP’nin Türkiye gündemine dair hiçbir bir sözü yoktur.” Daha yalancı bir adam görmedim. Sen de duy, abin de duysun. Söylüyorum. Gel, gel seninle beraber Türkiye’nin temel gündemiyle ilgili bir öneri yapıyorum. Gel milletvekillerini milletin kendisi seçsin. Gelir mi? Abisi izin vermez. Vesayet altında başbakanlık yapılamaz. Türkiye’nin gündemi bu mudur, bu mudur? Budur. Temel gündem. Milletvekilini kim seçmeli, milletin kendisi seçmeli. Niye izin vermiyorsun?

Bunu kim getirdi? Lider sultasını 12 Eylül darbesi getirdi. Bunlar demiyor mu “biz darbeye karşıyız.” Adam gibi çağrı yapıyorum, demokrasiyi istiyorsan, millete inancın varsa, oyuna güveniyorsan, saygın varsa, gelirsin siyasi partiler yasasını adam gibi değiştiririz ve demokrasiyi getiririz. Getirir mi? Abisi izin vermez. O nedenle diyorum, vesayet altında başbakanlık yapılamaz. Bak ben millete güveniyorum, ön seçim diyorum, siyasi partiler yasasını değiştirelim diyorum. Millete inanıyorsan, oyuna inanıyorsan, sağduyusuna inanıyorsan, gel liderlik sultasını değiştirelim, 12 Eylül darbe hukukunu hep beraber değiştirelim.

Yargıyı siyasallaştırdılar. Şimdi bakın, çok acıdır ama bir gerçeği paylaşmak isterim. Yargıda şöyle bir tablo çıktı, gazeteler yazdılar. HSYK’da görev yapan hakimlerin tanımına bakın: Sosyal demokratlar, ülkücüler, cemaatçiler ve AKP’liler. Bana söyler misiniz, böyle bir yargı sistemine dünyanın neresinde saygı duyulur? Bir hakimi siyasi görüşüyle sınıflarsanız kim güvenir? Bunu bu hale kim getirdi? Bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. Adalet çok önemli bir kavramdır, adaleti dağıtacak kişinin namuslu bir insan olması, bütün kaygılardan arınması, vicdanının sesini dinleyip öyle karar vermesi lazım. Siyasi, dinsel inancına göre karar verirse adalet dağıtamaz. Adaleti de bunlar bozdular. TBMM’de parlamento sınıfta kalmış vaziyette, yargı da sınıfta kalmış vaziyette.

Şimdi yaptıkları düzenlemeden kendileri şikayet ediyorlar. İyi de yapan sendin, niye şikayet ediyorsun şimdi? Çünkü senin istediğin gibi karar vermiyorlar diye. Bir diktatörün beklentisine uygun karar verirse ona yargı denmez. Diktatörün yan organı denir. Hitler gibi. Führer hangi beklentide olursa yargı da öyle karar verir. Avucunuzu yalarsınız.

Yasama organı için ne diyorlardı? Seçimle, milletin oyuyla gelmiş. Çıktı vekillere tuzluk dedi. Ben de bu kursudan kendilerine tuzluk denen AKP grubuna seslendim. Siz gerçekten tuzluk musunuz, milletvekili misiniz? İtiraz edin. Tek cümle çıkmadı. Bu nedir? Yasama organı yürütmenin vesayeti altında demektir. Yani bağımsız özgür iradesiyle yasama faaliyetini yapamıyor demektir. Böyle bir tablo olamaz.

Sonra son yolsuzluk olaylarında 50’ye yakın AKP vekili “burada yolsuzluk vardır, Yüce Divan’a gitsinler.” Yanında oturan arkadaşı, “içimizdeki hainleri temizleyeceğiz” dedi. Hain diyen kişi yasama organına hakaret ediyor. Asıl hain odur. Ve son karar, yasama organına AKP milletvekillerinin oylarıyla 4 bakanın Yüce Divan’a gitmemesi yönünde karar alınmasına yol açtı. Bu ne demektir? AKP grubu bir kişinin sözünden çıkmıyor.