Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Sorumlu Yazı işleri Müdürü olarak künyede ismi bulunan “Military Diplomat Dergisi” son sayısına konuşan KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık'ın Ortadoğu ve bölgeyi değerlendiren kapsamlı röportajına yer verdi.

RUSYA VE ABD DEĞERLENDİRMESİ

'Rusya ve Amerika’nın Kürt ve Ortadoğu politikasını nasıl yorumluyorsunuz?' sorusunun da sorulduğu Bayık'ın uzun söyleşisinde Rusya'yı ve ABD'yi değerlendirdiği bölüm şöyle: 

"Kuşkusuz reel sosyalizm döneminde Rusya’nın Ortadoğu'da bir etkisi vardı. Amerika’nın da vardı, bir mücadele sürüyordu. Reel sosyalizmin dağılmasından sonra Rusya’nın geçirdiği sarsıntı ortamında Rusya’nın bıraktığı boşluklar iki biçimde doldurulmaya çalışıldı. Birincisi, El Kaide gibi kesimler tarafından doldurulmaya çalışıldı. Diğer taraftan ABD Körfez savaşıyla müdahale ederek kendini etkin kılıp yeni bir Ortadoğu düzeni kurmaya yöneldi. Amerika’nın Ortadoğu politikası, reel sosyalizmin dağılmasından sonra Büyük Ortadoğu Projesi ile Ortadoğu'ya hakim olmaktı. Birinci ve ikinci Körfez savaşları bunun için oldu. Irak bunun için işgal edildi. Irak’ın işgal edilmesi temelinde Ortadoğu'yu kendi çıkarları doğrultusunda dizayn edeceklerdi. Ama bu gerçekleşmedi. Çünkü Ortadoğu'nun tarihsel, siyasal, toplumsal ihtiyaçlarına uygun bir politika üretemediler. Yine kendi çıkarları ve bölgedeki işbirlikçileri üzerinden bir Ortadoğu yaratmak istenilince bu sonuç vermedi. Bu gerçekliğin görülmesi gerekiyor.

5 BİN YILLIK DÜZEN İFLAS ETTİ

Şunu vurgulayabiliriz; Ortadoğu'da sadece mevcut Suriye rejimi, Irak rejimi, Mısır rejimi, şu rejim, bu rejim iflas etmemiştir; siyasi kriz ve kaosla karşı karşıya gelmemiştir; beş bin yıllık devletçi sistemin krizi yaşanmaktadır. Yine iki üç yüzyıllık kapitalist modernitenin, özellikle Avrupa’nın, daha sonra ABD'nin bölgeye yaptığı müdahalelerin ortaya çıkardığı krizler yaşanmaktadır. Yani bir devlet ve ülke yönetiminin krizi olarak görmemek lazım. Kriz derindir. Bu açıdan çözümünü de köklü ele almadan geliştirmek mümkün değildir. Ama Amerika’nın Ortadoğu politikaları bu gerçekliği görmekten uzaktır. Kendi çıkarları doğrultusunda bir Ortadoğu şekillendirmek istemektedir.

ABD ÇOK PRAGMATİST...

Kürt politikasında da ABD kendine bağlı işbirlikçi Kürtleri hakim kılmak istiyor. Zaten Önder Apo'ya 1999 yılında yapılan komplonun bir amacı da buydu. Güçlenen PKK tasfiye edilip, etkisizleştirilip onun yerine KDP gibi, YNK gibi diğer örgütlerinin önü açılmak istendi. Hala da ABD'nin böyle bir politik yaklaşım içinde olduğunu görüyoruz. Kendine bağlı işbirlikçi Kürtlerle Ortadoğu politikasında etkin yer almak istemektedir. Ama bu konuda bir çıkmazı yaşamaktadır. Çünkü Kürt düşmanlığında öncü olan güç ABD'nin müttefiki Türkiye’dir. Türkiye Kürt inkarcılığı yapıyor; Kürtlerin Ortadoğu'da kesinlikle hak kazanmasını istemiyor, Ortadoğu'da 20. Yüzyıl dengeleri yıkılmış, yeni dengeler kuruluyor, Kürtlerin bu yeni dengelerde yer almasını istemediği için Kürt düşmanlığı yapıyor. Amerika böyle bir Türkiye'yi Ortadoğu'da kullanmak istiyor. Türkiye'yi Ortadoğu'da kullanmak istedikleri için Türkiye'nin Özgürlük Hareketimize yönelik savaş politikalarına bazen göz yumarak, bazen onaylayarak, bazen açıktan destek veriyor. Şu anda ABD'nin Kürt politikalarını böyle görüyoruz. Rojava’da YPG ve PYD’ye karşı belirli bir yumuşak yaklaşım olsa da, Türkiye ilişkilerinden dolayı bu tutarlı, uzun vadeli bir yaklaşım olmuyor. Bu nedenle yeni Suriye'nin oluşmasında Kürtlerin yeri ne olacak konusunda ABD'nin tutumu net değildir. Bu açıdan ABD'nin Ortadoğu politikasında olduğu gibi Kürt politikasında da çok pragmatik, çıkarcı, özellikle de Türkiye ile ilişkileri çerçevesinde tutarlı olmayan bir politika izlediğini söylemek mümkündür.

ABD VE RUSYA'NIN YANLIŞLARINI TELAFİ VAKTİ...

Rusya, Sovyetler Birliği döneminde de çeşitli devletler üzerinden Ortadoğu politikasında etkili olmak istiyordu. Ancak son yirmi yıldır Ortadoğu politikasında etkisi sınırlanmıştı. Şimdi yeni yeni Ortadoğu'ya ilgisi artmaktadır. Kuşkusuz Avrupa ilgileniyor, Amerika ilgileniyor, Çin ilgileniyor, herkes ilgileniyor, bu yönüyle Rusya’nın da Ortadoğu’yla ilgilenmesinin herhangi bir anormalliği olamaz. Türkiye Rusya’nın Ortadoğu'da ne işi var diyor. Herkesin yeri oluyor, onu eleştirmiyor, ama Rusya’yı eleştiriyor. Bu açıdan Rusya’nın Ortadoğu'da bir politik aktivitesi olacaktır. Doğru politika yürütülürse Ortadoğu ile aktif ilgilenmesinin Ortadoğu halkılarına katkıları olacaktır. Ortadoğu'da tek bir büyük gücün hakim olması yerine, çok farklı güçlerin Ortadoğu'da uzlaşarak, anlaşarak sorunları çözmeye gitmeleri yanlış değildir. Biz tabii ki Ortadoğu'nun çıkar çatışması alanına dönüşmesini istemiyoruz. Herkesin kendi çıkarına göre Ortadoğu'ya hakim olup halkları da bu çatışmanın parçası haline getirmesini istemiyoruz. Ama bir gerçeklik var, uluslararası birçok güç Ortadoğu'da etkin olmak istiyor, politika yürütüyor, o zaman bu politikaların Ortadoğu halklarının çıkarını dikkate alan, daha demokratik ve özgürlükçü bir yaklaşımla ve uzlaşmalar temelinde Ortadoğu'daki sorunların çözümüne katkı sunan bir yaklaşım içinde olmasını bekleriz. Bunu hem Rusya için, hem ABD için, hem Avrupa için söyleyebiliriz. Örneğin, biz Amerika’ya defalarca şunu söyledik; uluslararası komploda yer aldınız, önderliğimizi esaret altına aldınız, yanlış bir şey yaptınız, haksız bir şey yaptınız. Şimdi bunu düzeltmenin zamanı gelmiştir. Doğru politikalar izlenerek o yanlış politikalar telafi edilmelidir diyoruz.

RUSYA'NIN ORTADOĞU'YLA İLGİLENMESİ ANLAŞILIR

Rusya Ortadoğu'ya ABD'den de yakındır, Avrupa’dan da yakındır. Öte yandan Türkiye bu kadar yakından ilgilenirken Rusya’nın da ilgilenmesi anlaşılırdır. Çünkü Türkiye de hegemonik bir yaklaşımla Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Asya’da kendine göre Rusya’yı sınırlama, kendini etkin kılma politikası izlemektedir. Türkiye böyle bir politika izlerken Rusya’nın da Ortadoğu'da kendi aleyhine olacak politikaları dengeleyecek yaklaşımlar içinde olması da anlaşılır bir durumdur.

RUSYA KÜRTLER KONUSUNDA DEMOKRATİK POLİTİKA İZLEYEBİLİR

Rusya’nın reel sosyalizm döneminde de Kürt politikalarında yanlışlıklar vardı. Sovyet Rusya dünyanın birçok yerinde ezilen halkları, toplulukları desteklerken, özgürlük ve demokrasi mücadelelerine güç verirken, Ortadoğu'da buna çok fazla dikkat etmedi. Özellikle soğuk savaş döneminin sertliği içinde Kürt halkının özgürlük mücadelesine gereken ilgiyi göstermedi. Devletleri çok fazla esas aldı. Bu yönüyle gerçekten reel sosyalizm döneminde Sovyetler Birliği’nin belirli ilkeler çerçevesinde izlediği politika Ortadoğu'da fazla yansımasını bulmadı. Gelinen aşamada Rusya Türkiye'de, İran'da, Irak'ta, Suriye'de ezilen, hakları inkar edilen Kürtler konusunda daha özgürlükçü, demokratik bir politika izleyebilir. Rusya’nın tarihi buna imkan sunmaktadır. Rusya özellikle Sovyetler Birliği tarihi boyunca diğer halkların özgürlüğü açısından çok pozitif roller oynamıştır. Şimdi de oynayabilir. Biz gerçekten mevcut aşamada ne Türkiye'de, ne Rojava’da, ne İran'da, ne de Irak'ta ayrılalım, ayrı bir devlet olalım yaklaşımı içinde değiliz. Bizim ideolojimiz, felsefemiz, paradigmamız budur. Biz Kürtlerin demokratikleşmeyle daha fazla kazanacağına inanıyoruz. Bu açıdan Ortadoğu'nun demokratikleşmesi herkese kazandırır. Biz Ortadoğu'nun demokratikleşmesinin Rusya’ya da, Avrupa ve ABD'ye de, tüm insanlığa da kazandıracağına inanıyoruz. Ortadoğu'da yaşanan ağır sorunlar ancak demokrasi ve özgürlükler temelinde aşılabilir. Bu yönüyle biz ABD'nin de, Rusya’nın da, Avrupa’nın da Ortadoğu politikalarının ve Kürt politikalarının demokratikleşme temelinde çözülmesi üzerine kurulmasının daha doğru olduğunu düşünüyoruz.

DOĞRU YAKLAŞAN HERKESLE İLİŞKİ KURARIZ

Biz zaten mevcut durumda sorunlara kesinlikle soğuk savaş mantığıyla bakmıyoruz. Çeşitli devletler, ülkeler arasında çıkar çatışması olabilir, ama bunların soğuk savaş döneminde olduğu gibi ele alınmasının yanlışlık olacağını düşünüyoruz. Bu açıdan biz kendi politikalarımızda illa da şu kamptan yana olalım, ya da bu kamptan yana olalım gibi bir yaklaşım içinde değiliz. Bu yaklaşımların eskide kaldığını düşünüyoruz. Doğru yaklaşım içinde olan herkesle ilişki içinde olmak istiyoruz. Rusya’nın da bu çerçevede bizimle de, tüm Kürtlerle de ilişkilerini geliştirebileceğini düşünüyoruz. Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesinden yanayız. Rusya’nın Kürtlerle ilgilenmesinden yanayız. Biz bütün insanlığın, demokrasi güçlerinin Ortadoğu'nun demokratikleşme sorunlarıyla ilgili olmasından yanayız. Şu devletle ilişkili olalım, şu devlete karşı olalım gibi bir yaklaşım içinde değiliz. Doğru politikalar çerçevesinde doğru yaklaşan herkesle ilişki kurabiliriz.

GİDEREK İLİŞKİLERİMİZİN DÜZELECEĞİNİ UMUYORUZ

Ancak yakın zamana kadar Rusya’nın da Türkiye'yi dikkate alarak, başka ülkeleri dikkate alarak Kürtlerle yeterince ilişki kurmadığını söyleyebiliriz. Örneğin yakın zamanda bizim arkadaşlarımız Türkiye'ye teslim edildi. Bunlar doğru politikalar değildi. Türkiye'yi memnun etme politikalarıydı. Bunların aşılması gerektiğini düşünüyoruz ve giderek Rusya ile ilişkilerimizin gelişeceğine inanıyoruz. Birbirimizi anlama temelinde Kürtlerle Rusya’nın ilişkilerinin sağlıklı temelde gelişeceğine inanıyoruz."