KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu 6-8 Ekim Kobani protestoları sonrası başlatılan gözaltı ve tutuklama furyasına, AKP'nin "çözüm süreci" yaklaşımına ve kendi tutumlarının ne olacağına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Karasu, tutuklamalar karşısında HDP'nin tutumunu ise eleştirdi.

"İmralı'ya heyetlerin gidip Önder Apo'yla görüşme yapması önemlidir," diyen Karasu, "İmralı’ya bir heyet giderse ya da birileri giderse sanki olumlu bir şeyler oluyormuş, çözüm süreci gelişiyormuş, çözüm olacakmış gibi bir yaklaşım içinde olmak da yanlıştır," diye belirtti. AKP'nin İmralı'ya bu gidişleri bir "tehdit" ya da "tehlike" olarak görmediğini söyleyen Karasu, AKP Hükümeti’nin 6-7 yıldır "görüşme yap, git gel ama hiçbir adım atma politikası" uyguladığını savundu.

Karasu, "Hiç kimse AKP'nin bir çözüm politikası olduğunu düşünmesin. AKP'nin şu andaki tek derdi seçimlere kadar nasıl giderim, nasıl oyalarımdır," dedi.

"KCK operasyonları yeni biçimde sürdürülüyor," diyen Mustafa Karasu, HDP'ye eleştiri getirerek, "Bu kadar tutuklamalar varken, her gün insanlar tutuklanırken Kürt demokratik siyaseti sokağa çıkmıyor, toplum sokağa çıkmıyor. HDP ciddi bir tutum geliştiremiyor. Bu olabilir mi? Bu, yanlıştır. Bu, kanıksamaktır, bu sömürgeciliği meşru görmektir. Sömürgecilerin uygulamaları meşru değildir. Anayasası da, yasaları da meşru değildir," dedi.

İşte Mustafa Karasu'nun ANF'ye yaptığı açıklamalardan bazı başlıklar:

"AKP 6-8 OLAYARINDA GİDİP HDP'YE YALVARDI"

* AKP 6-8 Ekim olaylarında ilk defa iktidarını kaybetme korkusu yaşamıştır. Öyle ki, AKP'nin bir bakanı HDP’lilere başvurarak “Bu akşam olaylar olmasın, sakin geçsin, Hükümetimiz belirli adımlar atacak, belirli gelişmeler olur” biçiminde yalvarırcasına bir istekte bulunmuştur. Yine hemen derhal İmralı’ya koşmuşlardır. HDP’liler üzerinden Özgürlük Hareketi'ne başvurarak bu olayların durdurulmasını istemişlerdir. Tüm bunlar AKP'nin 6-8 Ekim olayları karşısında nasıl sıkıştığını göstermektedir. Ancak olaylar kısmen durulunca hemen psikolojik savaşı arttırmışlar, olaylar sırasında HDP’ye gidip yalvaran, HDP'den olayların durdurulmasını isteyen ve İmralı’ya gidenler bu defa da HDP’yi suçlamışlardır. Hatta Önder Apo'yu bile suçlamışlardır. Hükümetin bir bakanının “Bu olaylar İmralı’nın çağrısıyla ortaya çıktı” demesi, nasıl bir panik yaşadıkları ve buna dayanarak nasıl bir saldırganlık içine girdiklerinin en somut ifadesidir.

"SERHİLDAN BÜYÜK OLDUĞU İÇİN TUTUKLAMALAR DA FAZLA OLUYOR"

* 6-8 Ekim serhildanları Kürt tarihinin en büyük serhildanlarından biri olduğu için saldırılar da, tutuklamalar da daha fazla olmuştur. Yaşanan tutuklamaların yoğun olmasını 6-8 Ekim serhildanlarının büyüklüğü, AKP politikalarının boşa çıkarılması ve içte ve dışta AKP'yi zayıf düşürmesiyle bağlantılandırmak gerekmektedir.

"HÜKÜMETLE GERİLİM KOBANÊ'YLE BAŞLAMADI, ÖNCESİ VAR"

* AKP Hükümeti’yle Hareketimiz arasındaki gerilim Kobanê olaylarıyla başlamadı. Daha yerel seçimler öncesi biz AKP'nin politikalarını değerlendirerek bazı sonuçlara vardık. Çatışmasızlığın anlamsız hale geldiğini, Hükümetin de süreci bitirdiğini ve mevcut haliyle ne çatışmasızlığın sürebileceğini ne de ortada bir çözüm süreci olduğunu vurguladık. AKP'nin Önderlik ve Hareketimiz tarafından bir çözüm sürecine sokulmak istendiğini, ama AKP'nin ısrarla çözüm sürecine girmediğini, çözüm sürecinin gerekleri olan adımları atmadığını, oyalama ile zaman kazandığını belirttik. Zaten AKP, Hareketimizin bu değerlendirmeleri ve tespitleri sonucu paniğe girdi. Kendisinin şimdiye kadar yürüttüğü politikaların artık kabul edilmeyeceğini, bu politikaların sonunun geldiğini görerek telaşa düştü.

HDP ÜZERİNDEN BASKI YARATILMAK İSTENİYOR

* Erdoğan’ın, Arınç’ın ya da başkalarının “Çözüm sürecine mahkum değiliz” gibi ifadeleri de psikolojik savaş argümanı olarak kullanılmaktadır. Böyle yaparak sanki bir çözüm süreci varmış ve Kürt Özgürlük Hareketi de bunu kötüye kullanmıyormuş biçiminde bir algı yaratmaya çalışmaktadırlar. Ama gerçek şudur, yıllardır sürdürülen görüşmelerin müzakere ve adıma dönüşmeden sürmesini çok istiyorlar. Zaten yürüttükleri psikolojik savaş ve bu temelde yarattıkları baskılarla bir buçuk yıldır süren ve hiçbir sonuç almayan görüşmeleri devam ettirmek, zaman kazanmak ve 2015 seçimlerine ulaşmak istiyorlar. Bütün bu psikolojik savaşın, şantajın, tehdidin, HDP üzerinde yaratılmak istenen baskının amacı budur.

"AKP'NİN YAPTIĞI 'GÖRÜŞME YAP, GİT GEL AMA HİÇBİR ADIM ATMA' POLİTİKASI"

* Kuşkusuz İmralı’da Önder Apo’yla devletin bazı heyetlerinin gidip görüşmesi, HDP’den bazı heyetlerin gidip görüşmesi, bu görüşmelerin Kürt sorununun çözümü temelinde yapıldığını kamuoyuna yansıtması olumlu bir gelişmedir. .. Bu açıdan İmralı’ya gitmek çok önemliymiş gibi, İmralı’ya bir heyet giderse ya da birileri giderse sanki olumlu bir şeyler oluyormuş, çözüm süreci gelişiyormuş, çözüm olacakmış gibi bir yaklaşım içinde olmak da yanlıştır. Sanki heyet İmralı’ya giderse her şey düzelecek, olumlu gelişmeler olacak, işler iyi gidiyormuş, çözüm süreci tıkandığı yerden yeniden başlıyormuş gibi bir değerlendirme, bir yaklaşım içinde olmak doğru değildir.

AKP Hükümeti, devlet bir yıl değil, yıllarca oraya heyet gönderebilir, görüşme yaptırabilir. Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi bunu kabul etse amiyane deyimle öper başına koyar. Çünkü bu gidiş gelişleri kendileri için bir tehlike olarak görmüyorlar. Bunu bir oyalama aracı olarak yıllarca da kullanabilirler. Zaten şimdi de arzuladıkları budur.

Ortada kriz olarak bahsedilen konu, AKP'nin İmralı’ya gidiş gelişleri eski biçimde sürdürmek istemesi sonucunda yaşanmaktadır. Yapılan görüşmeleri müzakereye evriltmemek, Kürt sorununun çözümünde adım atmamak konusunda ısrar ettiği için mevcut gerilim yaşanmaktadır. Yoksa İmralı’ya gidiş için de, İmralı’ya birkaç kişinin gönderilmesi konusunda da ortada bir sorun yoktur. AKP bunu her zaman gönderebilir. İmralı’ya giden heyet üç kişiyse bunu beş kişi yapabilir; oradaki tutukluları değiştirebilir. Bunlar başlı başına diyalogdan müzakereye geçildiği anlamına gelmiyor. Bu bakımdan böyle görmemek de gerekiyor. Oraya üç kişi değil de beş kişi gidecek, bu çok olumludur ya da oradaki tutuklular değiştirilecek bu çok olumludur gibi bir yaklaşım içinde olmak tarihi bir olay, yüz yıllık bir olay açısından hafif ve yüzeysel bir yaklaşım olur. Kuşkusuz heyet de genişlemeli, tutuklular da değişmeli, sekreterya ve izleme komisyonu kurulmalı, yine tarafsız insanlardan, şahsiyetlerden uluslararası alanda ve Türkiye içindeki itibarı olan aydınlardan, Birleşmiş Milletlerin kurumlarının temsilcilerinden teşkil edecek bir üçüncü göz de olmalıdır.

* AKP Hükümeti’nin bir buçuk yıldır sürdürdüğü, hatta 6-7 yıldır sürdürdüğü görüşme yap, git gel ama hiçbir adım atma politikasını kabul edecektir.

Nitekim şimdi seçimden önce biraz yumuşak götürüp, seçimden sonra da 2011 seçimleri öncesi nasıl yumuşak götürüp seçimlerden sonra bir imha saldırısı başlattıysa, 2015 seçimlerini kazandıktan sonra da şunu bunu bahane yaparak Kürt Özgürlük Hareketi'ni tasfiye etme saldırısı başlatacaktır. AKP'nin şu andaki planlaması budur. Hiç kimse AKP'nin bir çözüm politikası olduğunu düşünmesin. AKP'nin şu andaki tek derdi seçimlere kadar nasıl giderim, nasıl oyalarımdır.

"KCK OPERASYONARI YENİ BİÇİMDE SÜRDÜRÜLÜYOR, HDP TUTUM GELİŞTİREMİYOR"

* 6-8 Ekim olaylarından sonra ortaya çıkan psikolojik savaşı ve tutuklamaları tamamen Kürt halkının örgütlülüğünü ve iradesini kırma ve Kürtlere kendi istedikleri politikaları kabul ettirme zihniyetinin, politikasının, hedefinin bir parçası olarak görmelidirler.

* KCK operasyonları yeni biçimde sürdürülüyor. O zamanki sessizlik nasıl yanlıştıysa şimdi de yanlıştır. Kürt Halk Önderi o zaman bu KCK operasyonlarına sessiz kalınma konusunda hem Kürt demokratik hareketini, hem Kürt Özgürlük Hareketi'ni nasıl eleştiriyorsa şimdi de aynı eleştiriler geçerlidir. Bu kadar tutuklamalar varken, her gün insanlar tutuklanırken Kürt demokratik siyaseti sokağa çıkmıyor, toplum sokağa çıkmıyor. HDP ciddi bir tutum geliştiremiyor. Bu olabilir mi? Bu, yanlıştır. Bu, kanıksamaktır, bu sömürgeciliği meşru görmektir. Sömürgecilerin uygulamaları meşru değildir. Anayasası da, yasaları da meşru değildir. Zaten Kürtler on yıllardır bunları meşru görmedikleri için mücadele yürütüyorlar. Meşruiyeti olan bir anayasa ve yasalar ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Bu açıdan meşruiyeti olmayan anayasa, yasa ve ceza yasalarına dayandırılan tutuklamaları Kürt halkı kabul etmemeli, bunlara karşı direnerek gerçekten demokratik bir anayasanın, yasaların ortaya çıkması için mücadele etmelidir.

"OPERASYONLARA TUTUKLAMALARLA KARŞILIK VERİLECEK"

* Kürt Özgürlük Hareketi AKP'nin, Türk devletinin siyasi soykırım operasyonları karşısında Kürt halkının özgürlük ve siyasi iradesi olarak suçlu olan devlet görevlilerini de, AKP’lileri de tutuklayacak, evrensel hukuk ve insan hakları çerçevesinde yargılamasını yapacaktır. .. Kürt Özgürlük Hareketi'nin bu tutuklamaları yapma hakkı vardır. Türk devletinin tutuklamaları meşru olacak, öldürmeleri, yargılamaları meşru olacak, ama Kürt halkının özgürlük iradesi olan Kürt Özgürlük Hareketi'nin adalet kurumlarının yargılaması meşru olmayacak, buna karşı çıkılacak! Bu kabul edilemez.

(ANF'den derlenmiştir)