Gülay ÖZEK/VAN/Milliyet

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, son günlerde BDP’nin hedef gösterildiğini öne sürerek, "Kim ki bu ölümlerden mutluluk duyuyorsa, insanlıktan çıkmıştır. Ama bizi ölümler karşısında katil ilan ediyorlar. Biz hangi ölümü alkışladık bugüne kadar" dedi.

BDP Van İl Örgütü bugün 2’nci Olağan kongresini gerçekleştirdi. Beşyol Mevkii’nde bulunan spor salonunda yapılan kongreye, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP Van Milletvekilleri Özdal Üçer, Nazmi Gür, BDP’li Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, BDP İl Başkanı Cüneyt Caniş, CHP’li yöneticiler ve yaklaşık 500 kişi katıldı.

"Demokratik özerklikle, demokratik cumhuriyeti selamlıyoruz", "Askeri ve sivil operasyonlara karşı demokratik direnişimizi yükseltelim" yazılı Kürtçe ve Türkçe pankart ve afişler asıldı. Kongrede konuşma yapan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye’de siyasetin yalan üzerine kurulduğunu belirterek, bir siyasetçinin çıkar gözetmeksizin halk için, özgürlük için siyaset yapabileceğini kavrayamadıklarını söyledi. Demirtaş, şöyle konuştu:

"Kafa bunu almıyor. Alışmış çünkü 80 yıldır halkın sırtına bine bine siyaset yapmış alışmış. Şimdi karşısındaki BDP’nin siyaset anlayışını algılama sorunu yaşıyor. Bize bu kadar saldırmalarının nedeni budur. 2007 seçimlerinde bağımsız girdik. Neden? Siyaset güçlensin silahlar devre dışı kalsın, projelerimizi halka anlatalım diye. Ve projelerimizi, çözüm önerilerimizi anlattık. Bu akan kan nasıl durur, bıkmadan usanmadan anlattık. Çünkü yüzyıllık tarihi bir sorundan söz ediyoruz. Yetmedi, yürüyüşler, canlı kalkan eylemleri yaptık. Barış sözcüğünü ağzımızdan düşürmedik. Hepsine de hükümetin emriyle saldırdılar. Biz onları niye yapıyorduk? Başbakana sesleniyorum. Biz onları niye yapıyorduk? Biz o barış yürüyüşlerini, çözüm çadırlarını, mitingleri niye yapıyorduk? Senin şu kadar vicdanın Allah korkun varsa çıkar itiraf edersin dersin ki, bunlar yıllardır sokaklarda akan kanın durması için çalışıyor. Ben de onları copluyorum, gazlıyorum, tutukluyorum. Peki hükümet neyi engellemeye çalışıyordu? Biz savaş daha da büyüsün diye mi sokaklardaydık? Ama bu beyefendiler, tuzu kurular çocuklarını Amerikalarda okutanlar, trilyonlarca servetin üzerine yatıp, gariban halk çocuklarının canı kanı üzerinden siyaset yapanlar, bugün bizi savaş kışkırtıcılığıyla kan üzerinden rant elde etmekle suçluyorlar. Ahlaksızlığın dikalası."

Başbakan Erdoğan’ın medyayı toplayıp ’ayar verdiğini’ öne süren Demirtaş, "Gerçeklerin üstünü örte örte böyle bir sürece geldik. Medyayı toplayıp, BDP’nin sesini kısacaksın, onları televizyonlara vermeyeceksin diyor. Fakat biz senin saltanatın, kara kaşın gözün için mücadele etmiyoruz. Biz halkımızın özgürlüğü için mücadele ediyoruz. Senin dünya görüşün bunu algılayamıyorsa, bu bizim sorunumuz değil. Biz AKP’li değiliz kusura bakma başbakan. Biz senin emrin altındaki kullar değiliz. Biz özgürlüğe sevdalı barış ve demokrasi partisinin neferleriyiz. Bunu anlayacaksın" dedi.

KANDİL’E GİREMEYENLER, BDP’NİN ALTINI ÜSTÜNE ÇEVİRİYOR

Partilerinin günlerdir hedef haline getirildiğini ileri süren Demirtaş, şöyle devam etti:

"Sanırsın ki bu savaşta eline silah almış BDP’lilerdir. Kandile giremeyenler, bütün BDP teşkilatlarına girip altüst ediyorlar. Bütün faturayı barış isteyen BDP’ye yüklüyorlar. Bu mudur intikam anlayışınız, bu mudur kardeşlik anlayışınız. Böyle bir kardeşlik zihniyeti olabilir mi? Milyonlarca oy almış bir partiyi tutuklama ve hedef göstermeyle uğraşıyor. Elbette ki devletsin devletin bütün olanakları sen de. Ama bir şey eksik yüreğin yok yüreğin. Sana boyun eğmeyecek bu halk. Senin emrin de olmayacağız bunu böyle bil başbakan. Partimize gelen tehdit ve hakaretleri bin defa misliyle sahiplerine iade ediyorum. Böyle bir hakkınız asla ve asla olamaz. Hiçbirinizin haddine değil, bizim nasıl siyaset yapacağımıza siz karar veremezsiniz."

ASKERİYLE, POLİSİYLE, GERİLLASIYLA BU HALKIN EVLATLARIDIR

BDP Genel Başkanı Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bakın çocukların cenazeleri Türkiye’nin her tarafına geliyor; Askeri, polisi, gerillasıyla. Hepsi bu halkın evlatları, hepsi ana kuzusudur. Kiminin elektriği kesik, evleri yok. Sanki bu ölümler karşısında yürekleri paramparça olmuş gibi bütün bu olanlardan BDP’yi suçluyorlar. ’Bu gençler ölmesin’ diyen BDP’yi suçluyorlar. Neden? Çünkü biz konuştukça deşifre oluyorlar. Daha bir ay olmadı tezkerenin mürekkebi kurumadı. Kim çıkarttı bu tezkereyi? İşte bu timsah gözyaşı dökenler. Başbakan sanki iktidar partisi değilmiş gibi davranıyor. Hiçbir eleştiriyi kabul etmiyor. Bir çocuk 20 yaşına kolay mı geliyor? Tabut içerisinde cenazesi kapı önüne geldiğinde senden bunun hesabını sormayacak mıyız? Cenazelerin hesabı kimden sorulacak tabii ki iktidardan hesap soracağız. Barış bu kadar yakınken neden gerçekleştirmedin? Neden ortaya çıkan fırsatları değerlendirmedin? Sayın Öcalan ’Bu işi bir haftada çözerim’ dedi. Başbakan sadece bir cümle söylesin. Sadece desin ki biz bu işi diyalogla siyasetle çözeceğiz desin. Bu ölümlerin hesabını vermek zorundasın. Bu milli meseledir deyip üstünü örtemezsin. Şimdi halktan özür dileyeceksin. Size barışı getiremedim, üzgünüm, özür diliyorum’ diyeceksin. Bütün Türkiye toplumuna özür borçlu olan sensin. Kim ki bu ölümlerden mutluluk duyuyorsa, insanlıktan çıkmıştır. Ama bizi ölümler karşısında katil ilan ediyorlar. Biz hangi ölümü alkışladık bugüne kadar. PKK’liler yaşamını yitirdiğinde askerleri tebrik eden sen değil misin? Hangi PKK’li için üzgün olduğunu söyledin. Gözyaşlarının rengi olur mu, ana baba cenazeye sarıldığında etnik kimliği fark eder mi? Tek bir devlet yetkilisi tek bir BDP’liye taziyede bile bulunmadı."