HDP Mardin Milletvekili Kadri Yıldırım, HDP'nin ihraç edilen akademisyenlere ilişkin araştırma önergesi üzerine açıklamalarda bulundu.

Yıldırım, “Son darbe, her seferinde siyasi rant elde etmeye çalıştığınız Mardin Artuklu Üniversitesinin Kürdoloji bölümüne vurduğunuz darbedir. Artuklu Kürdoloji hocalarını ihraç etmek bir Kürt dil kırım darbesidir. Artuklu Kürdoloji hocalarını ihraç etmekle beni o zaman eleştiren Kürt siyasetini haklı çıkardınız” dedi.

Yıldırım’ın açıklamaları şöyle:

Bugün istatistiklere bakıldığında ihraç edilen akademisyen sayısının 4.481'i bulduğu görülmektedir. Tebrik etmek lazım, Guinness Rekorlar Kitabı'na doğru gidiyorsunuz. Bu sayı irili ufaklı birkaç ilçenin nüfusuna tekabül ediyor. Benim teklifim bunların bir araya gelip bir mağdur akademisyenler ilçesini kurmalarıdır.

Son darbe, her seferinde siyasi rant elde etmeye çalıştığınız Mardin Artuklu Üniversitesinin Kürdoloji bölümüne vurduğunuz darbedir. Artuklu Kürdoloji hocalarını ihraç etmek bir Kürt dil kırım darbesidir. Artuklu Kürdoloji hocalarını ihraç etmekle beni o zaman eleştiren Kürt siyasetini haklı çıkardınız.

Cumhurbaşkanlığı propagandası sırasında, o zaman henüz Başbakan olan Sayın Erdoğan, Mardin'e geldiğinde aynen şunları ifade etti:

"Rektör Yardımcısı Kadri Hoca ve ekibinin burada yaptıkları başlı başına bir devrim niteliğindedir". Peki soruyorum; O günden bugüne neler değişti ki bu devrim yapan hocaları ihraç ettiniz? Oysa o zamanki kadro ve şimdi ihraç ettiğiniz hocalar kimler idiyse şimdi de aynı kadro ve aynı hocalardır.

Demek ki siz bizi kullandınız, demek ki samimi değildiniz, demek ki açtığınız bu bölümlerin birer tabela bölümleri halinde kalmasını tercih etmişsiniz. Eğer beni başka türlü, aksine yanıltmak istiyorsanız lütfen bu arkadaşlarımızı derhal görevlerine iade ediniz.

Merak ediyorum, her seferinde "Biz Mardin Kürdoloji Bölümünü açtık" diyerek bunu malzeme olarak kullanan AKP içindeki Kürt vekiller, bu son Kürdoloji darbesinin karşısında bu durumu halka, Kürtlere nasıl izah edecekler?

Hocalarını ihraç etmekle bizzat siz Artuklu Kürdolojisini yetim bıraktınız ve onlara karşı büyük bir nankörlük ettiniz. Bakın, ihraç ettiğiniz bu hocaların her biri Kürt dili ve kültürünün bir alanında ihtisas sahibi birer Kürdologdurlar.

O zaman Başbakan olan ve AKP'nin başında olan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, ani bir talimat ve kararla ortaokulun sınıflarına Kürtçe seçmeli ders koyma talimatını vermişti. Onlarca yıldır kendi vasıtasıyla Kürt diline darbe indirilen, asimile edilen ve inkâr edilen Millî Eğitim Bakanlığının etekleri tutuştu, ne yapacağını şaşırdı. Çünkü iki ay kalmıştı eylüle ve hemen bir heyet gönderdi Mardin Artuklu Üniversitesine. Bizzat ben de içinde olmak üzere ekibimle Hızır gibi yetiştik ve ellerinden tuttuk, tutmaz olaydık.

Bakın ihraç ettiklerinize, göstereyim: Öğretim Görevlisi Ramazan Pertev, bir Kürt dili ve folkloru uzmanı, Öğretim Görevlisi Mikail Bülbül, bir Kürt dili grameri uzmanı ve Kürdoloğu, Yardımcı Doçent Doktor Selim Temo, iki ciltlik "Kürt Şiiri Antolojisi"nin sahibi ve soruları hazırlarken döktüğü Temmuz terini hâlâ hatırlıyorum. Yardımcı Doçent Doktor Mesut Keskin, Kürt felsefesi alanında uzmanlığını yapmış biri. Allah'tan korkmuyor musunuz? Üzerinden bunca siyasi rant elde etmeye çalıştığınız, beni de onlarla birlikte kullandığınız, Kürt siyasetinin eleştirilerine muhatap kıldığınız ama Kürt siyasetini haklı çıkardığınız dava bu. Allah'tan korkun diyorum.

Bu dünyada size bir aciz olarak gücüm yetmiyor biliyorum ama öbür dünyada bu dilin manevi babaları olan Ehmedê Xanî'yle birlikte, Melayê Cizîrî'yle birlikte, Faqiyê Teyran'la birlikte yakanıza yapışacağız ve Ehmedê Xanî size şunu diyecek: "Utanmadınız mı? Hem "Mem u Zîn"imi bastırdınız Kültür Bakanlığı yoluyla hem de "Mem u Zîn"imi kendi Kürdoloji biriminde okutan torunlarımı ihraç ettiniz. Şimdi, verin bunun hesabını bu mahşer gününde." Bakalım, nasıl bu hesabı vereceksiniz?

Bu akademisyenlere en küçük bir gerekçe gösterilmedi. Aniden karşılarında melanet KHK kararlarını görerek, Resmî Gazete'de yayımlanan durumlarını öğreniyorlar. Bir Afrika kabile devletinde bile göstermelik bile olsa savunma alınır. Bu arkadaşlarıma en küçük bir hukuki gerekçe gösterilmemiştir ve belki de en son onlar duymuştur. Bir iktidar, bir muktedir nasıl olur da böyle bir şey yapabilir? Hiçbir hukuki gerekçe yok. Örgütle mi alakası var? Getirin, ispatlayın ben buradan istifa edeyim, onların yerine ben gideyim, hapis yatayım. Eğer, 'FETÖ' ile alakası varsa aynı şeyi söylüyorum. Hiçbir şey yok. Bunun izahını yapamazsınız, bunun hesabını Allah'a da veremezsiniz, halka da veremezsiniz.