Nazan Üstündağ - Sedat Yılmaz / Özgür Politika

Seçimlere bir hafta kala sokakların en fazla hareketlendiği illerden birisi İstanbul. Türkiye bütçesinin yüzde 45’ini elinde bulunduran ve 14 milyon nüfusuyla en kalabalık olan bu kentte seçim analizi yapmanın zorluğu herkesin malumu. Şehrin birikmiş ve ve gün geçtikçe ağırlaşan sorunları var. Kent rant uğruna bir beton yığınına dünüşmüş, trafik insanı bezdiren cinsten, ayrımcılık, ayrışma, uyuşturucu, işsizlik, yoksulluk, ağır iş koşulları, kadınların yaşamındaki güvensizlik, sahillerin, suyun, elektriğin, eğitimin, sağlığın özelleşmesiyle birlikte erişimin gittikçe eşitsizleşmesi…

Tarihi güzellikleri ile kötü yönetimin arasında sıkışmış bu kent aynı zamanda zulümden, katliamdan, yoksulluktan ve çaresizlikten kaçan herkesin sığındığı bir liman! Tabii bu limandan kovulan, kaçırılan, sürgün edilenleri unutmak tarihe, insanlığa ihanet olur. Zira bu kentin tarihi sakinleri olan Rum, Ermeni ve Museviler’in nüfusu gittikçe azaldığı gibi, kalanlar da görünmezleşmiş. İstanbul aynı zamanda hem en kalabalık Kürt kentlerinden hem de en fazla Alevi nüfusun yaşadığı yerlerden biri. Savaştan, katliamdan kaçanlar hep burada. Tüm bunlar birleştiğinde İstanbul hem nev-ı şahsına münhasır hem de kısmen Türkiye’nin kaderini belirliyor. Üstelik canlılığı sayesinde bütün bu farklı ve aryışmış yaşamları, halkları bribirleriyle kısamen de olsa kaynaştırarak, iktidara rağmen de olsa demokratik alanlar yaratabiliyor.

ÇEPERLERDE SEÇİM DEĞİŞKEN

İstanbul’da uzun yıllardır seçim sonuçlarını kentin merkezinden görece daha uzak olan yoksul mahalleleri belirliyor. Bu mahallelerin bu seçimlerde nasıl bir tavır göstereceği herkesin merak konusu. Şehrin “aristokratik” semtleri ise kararını vermiş görünüyor. “Beyaz Türklerin” yaşadığı ve siteler, alışveriş merkezleri, oteller ve zincir lokantaların yani sermayedarların el koydukları semtlerde CHP’nin oy oranı yüksek. Gerçi örneğin Beşiktaş‘ta dahi sadece CHP’liler yok. Burada Halkların Demokratik Partisi (HDP) bileşenlerinin hiçbirinin yerleşik bir varlığı olmasına rağmen yeni kurulan HDP meclisi büyük bir çabayla ve kısa zamanda hem bir büro açmayı hem de çarşıda görünür olmayı başarmış.

Beşiktaş’ta kendilerini azınlık hisseden bir grup AKP seçmeni de bulunuyor. Bunlardan bir amca ile Levent’in lüks bir eczanesinde partisinin ateşli propogandasını yaparken karşılaştık: “Siz bildiğinizle ilgilenin. Diploman eczacı. Eczacılık yap. Siyaseti AKP’ye bırakın” diyordu. Ancak kentin merkezinin nabzını en iyi tutan taksiciler, Beşiktaş‘ta çoğunluğun beğenmese de CHP’ye yöneldiğini, artık bunlar gitsin dediğini söylüyorlar. Üstelik bunun sebebi sadece meşhur tapeler değil. AKP iktidarında adım başı haline gelmiş alışveriş merkezleri ve plazalar her yeri cehenneme çevirmiş. Bir başka taksici eskiden MHP’ye oy verdiğini, bu seçim Selahattin Demirtaş’ı beğendiğini, onun partisinin adayı Sırrı Süreyya Önder’e oy vereceğini söylüyor. Bir de üstüne AKP’yi açılım yapıp Kürt sorununu başlatmakla suçluyor. Önder’in Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olmasını takdir ettiğinden bahsediyor. Anlaşılan MHP’li kafalar iyice karışık.

Dış mahallelere doğru gittiğimizde ise durum değişiyor. Kürt nüfusunun yoğun olduğu ilçelerde HDP’nin ağırlığını hissetmek mümkün. Karadeniz ve İç Anadolu’dan gelenlerin bir çoğu ise hala sıkı AKP’li. CHP’ye asla oy vermem deyip AKP’den de umudu kesenler ise MHP’ye yöneliyor. Yolsuzluk ve hırsızlığa inanan da var, inanmayan da. Montaj, komplo ve darbe diyen yolsuzluk ve hırsızlık diyenden az değil. AKP’nin buralardaki oyu daha çok yoksulluk yardımları ile birlikte kadın ve erkeklerle sosyal politikalar, ticaret ve cemaatler sayesinde kurduğu sıkı ilişkilerle açıklanabilir. Yoksullar AKP yönetiminde ülkenin daha iyi gittiğine ve nihayet inanç özgürlüğüne kavuştuklarını söylüyorlar. AKP’nin iktidarını kaybetme tedirginliği onlara da sinmiş. Ancak onların kaybedecekleri rant değil elbette. Daha önceki dönemlerde yaşadıkları baskının, ekonomik krizin ve dışlanmanın geri döneceğinden korkuyorlar. En önemli gözlemlerimizden bir tanesi AKP oy kaybetse de Kadir Topbaş’ın oy kaybının daha az olduğu. Topbaş’ın görünür olmaması her ne kadar siyasi rakipleri tarafından eleştirilse de, bu sayede kendine bir çeşit dokunulmazlık kazandırmış.

HDP ANADOLU’NUN ‘AŞURE’SİDİR!

Farklılıkların şehri İstanbul’da sistem partilerinden tek farklı olan HDP. HDP’nin eşbaşkanlık sistemi ve kadın adayların sayısı bilen herkes tarafından takdir ediliyor. Hatta birçok kadından sadece bu sebeple dahi HDP ile çok daha fazla ilgilendiklerini duyuyoruz. Rahatlıkla diyebilirzi ki BDP/HDP en uzak duran kadın seçmenin dahi gündeminde. Arnavutköy’de oturan ve İç Anadolu’lu bir ev emekçisi Şişli’de işe gittiğini, Sarıgül’e oy vereceğini söylüyor. Sırrı Süreyya Önder’i tanımadığını belirtiyor. Tarif ediyoruz. Emin olamıyor. Partinin yarısı, adayların yarısı kadın, kreş açacak, sığınma evleri kuracak diyoruz. Oyum ona o zaman diyor, dertlerini anlatıyor.

Ermeni, Rum, Musevi, Kürt, Türk, Laz, Çerkes, Alevi ve Hıristiyan birçok farklı kimliklerden oluşan aday listeleri ile “aşure”ye benzetilen HDP’nin içinde tam 36 bileşeni var. Ulusalcılar, TKP ve ÖDP hariç bütün sol gruplar, partiler, dergi çevrelerinin birleştiği HDP’de, BDP, EMEP, ESP, SYKP, SDP, Yeşiller ve Sol Gelecek gibi partilerin çalışanları sokak sokak çalışıyor. Yeni ilişkiler kuruyor, eski ilişkileri tazeliyorlar. Zeytinburnu, Sultanbeyli, Küçükçekmece, Gaziosmanpaşa, Fatih, Esenyurt, Esenler, Beyoğlu, Başakşehir, Bağcılar, Arnavutköy, Adalar gibi ilçelerde oyunun artması beklenen HDP’nin bileşenleri birçok ilçede barajı rahatlıkla aşacaklarını düşünüyorlar. Maddi imkansızlıklar İstanbul’da HDP’nin diğer partilerden daha az görünür olmasına sebep oluyor. Ancak sokaklarda bildiri dağıtanlara, müzik çalanlara, HDP süslemeli otobüslere de hemen her yerde rastlanıyor. En çok da esnaf ziyaretlerinde.

KÜRTLERİN ÖZGÜRLÜK REFERANDUMU

Kürt seçmenin yoğun olduğu bütün ilçelerde seçimin bir referandum niteliğinde geçeceği kesin. Bu yılki seçimleri “Öcalan’a özgürlük”, “Barış ya da savaş” şiarıyla ele alan Kürtler, İstanbul’da “kader” oylaması yapacak. HDP’nin Sultanbeyli’de yaptığı seçim çalışmalarını yerinde izledik ve beklenmedik bir kalabalıkla karşılaştık. Konuştuğumuz birçok insan “bu zalimlerin devrine son vereceğiz” derken, “kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz” vurgusunu da eksik bırakmadılar. Küçükçekmece’de Giresun, Amasya gibi illerden gelmiş kadınların seçim çalışmalarına katkısı görülmeye değer. Sarıyer’de öğrenciler, Bağcılar’da dindarlar, Şişli’de kadınlar… LGBTİ grupları arasında seçimle ilgili yaşanan kimi sorunlara ragmen, HDP’li LGBTİ’lerin partiye adanmışlıkları, sevgileri ve inançları da insan umut veriyor. Her yaştan ve kesimden insanların birlikte çalıştığı birçok ilçede, halkların birlikte yürüyüşü başlamış.

HALKLAR BİRBİRİNİ TANIYOR

Bakırköy ilçesinin düzenlediği bir dayanışma yemeğinde Ermeni ve Süryani halkı ile Kürtler bir aradaydı. Bakırköy Belediye Eşbaşkan adayı Nıvart Bakırcıoğlu, Ermenilerle Kürtlerin ilk kez bu kadar yan yana mücadele ettiğini vurguluyor. Pakrat Estukyan, ömür boyu sürecek bu birlikteliği “duygusal bir dışa vurum” olarak değerlendiriyor. Marsel ve Arno isiminde iki Ermeni gençle sohbet ediyoruz, “Bu güne kadar bütün partiler bizlere ‘gelen bize destek verin’ diyordu. İlk kez bir parti bize ‘gelin yan yana, birlikte olalım’ diyor. Yeni bir süreç başlattık çok şey değişti ve güzel şeyler oluyor.” diyerek duygularını paylaşıyor. Yaşları 60’ın üstünde bir grup Ermeni kadınla konuşuyoruz, geçmişin acılı tarihi bir şerit gibi geçiyor olsa gerek gözlerinin önünden: Gözleri dolarak: “Bu günleri göreceğimiz hiç aklımıza gelmemişti” diyorlar.

‘KENTİMİZİ SIRRI KORUR’

Zeytinburnu ilçesinde yapılan bir halk toplantısındayız. Kadınlı erkekli bir grup gençle sohbete dalıyoruz. Gezi Direnişine dikkat çekiyorlar. Gezi’deki halkların birlikte mücadelesini vurguluyorlar. Hepsinin bir ağız birliği yaparcasına dediği tek cümle: “Bu kenti talancılardan ancak Sırrı Süreyya korur.” Avcılar’da sokak aralarında dolaşırken bir anket şirketinin çalışanlarıyla karşılaşıyoruz. İki genç ellerinde seçim anketiyle soru soruyorlar. Tesadüfün böylesini gökte arasan bulamazsın. Karşılıklı seçim atmosferini konuşuyoruz. Tabii onlar daha fazla insana ulaştıkları için verdikleri bilgiler önemli: “Bu seçimde Sırrı Süreyya Önder çok fazla oy alacak. HDP’nin gözle görülür bir artışı var” diyorlar.

Özellikle Kürt ve solcu gençlerin HDP’ye ilgisi yoğun. Müziklerinden eşbaşkanlara, adaylardan bildirilere HDP zevklerine hitap ediyor. Ancak HDP’nin nispeten daha güçsüz olduğu yerlerde, özellikle Kürt gençler halen AKP’ye sıkı sıkıya bağlılar. Zaten birçok gencin AKP’den başka partiyi hiç görmemiş olmamaları ve geçmişle ilgili duydukları birçok felaket hikayesinin AKP’den öncesine dair olması, onlara da AKP giderse ne olur sorusunu sordurtturuyor.

HDP için çalışanlar hem AKP seçmeninin hem CHP seçmenin evlerine gittiklerini anlatıyorlar. Kendilerine samimi bir sempati olduğunu da söylüyorlar. Ancak halkın büyük bir kısmı bu seçimleri hala AKP kazanacak mı, kayebedecek mi üzerinden algılıyor. Ondan bu sempati şimdilik oya dönüşmeyebilir. Bu seçim olmasa da genel seçim de oyum kesin size diyerek uğrulandıkları evler olduğu gibi, ikna ederek çıktıkları evlerin de çokça olduğunu söylüyorlar.

‘YANAN ARABAYLA BENZİNLİĞE GİRDİM’

HDP’nin İstanbul Büyükşehir Eşbaşkan adayları Sırrı Süreyya Önder ve Pınar Aydınlar’ın çalışmalarını yerinde görmek için onlarla bir süre dolaşıyoruz. Gittiğimiz her yerde gösterilen ilgi ve sevgi tarifi zor bir durum. Pınar Aydınlar özelikle Alevilere “Artık yeter deyin” diye seslenerek, seçim günü sandığa sahip çıkma çağrısı yapıyor. Alevilerin önemli bir kısmının CHP’ye oy vereceği söylense de Sarıgül ile cemaat arasındaki bağlardan onlar da tedirgin olmuş. Gezi isyanında ölenlerin hemen hepsinin Alevi olması, Berkin’in ölümü ve Okmeydanı‘ndaki gerginlik Alevileri ciddi bir öfkeye ve bu düzenin değişmesi gerektiğine dair bir kararlılığa getirmiş. Ancak HDP’nin Alevileri kazanma yolundaki yürüyüşünde daha etkin olması gerektiği konusunda da bir fikir birliği bulunuyor.

İstanbul’un ağır ve birikmiş sorunlarından bahsediyoruz Sırrı Süreyya Önder’e. Önder, “Yanan arabayla benzinliğe girdim” diye bir anısını anlatıyor bize. Her iki aday da İstanbul’un sorunları ne kadar büyük olursa olsun kararlı ve çözümün nerede olduğunu bilmenin emniyeti içinde. Önder’in bir başka avantajı var: Gezi Parkı için başlayan direnişin simgelerinden biri. Bir de tabi İmralı ziyaretleri sebebiyle, birçok kişi için Önder, Serok Apo kontenjanından büyük bir sevgi seli ile karşılaşıyor.

KENTE KARŞI SUÇ İŞLEDİLER

Gittiği her yerde düzen partilerinin kente karşı işlediği suçları anlatan Önder, “İnsanlık eşit, özgür ve adalet içinde yaşamaya er geç kavuşacaktır. İnsana, yakışan barışın yanında durmaktır. Sömürüyü zulmü matah bir şeymiş gibi bu halkın önüne koymak değildir. Halklar mıknatıs gibidir birbirini itmez, çeker. Bunu anlamadıkları için meydanlara insanları toplayamıyorlar. Onlar organizasyon yapıyorlar çünkü şirket gibiler. Biz ise miting yapıyoruz” diyerek belediyeyi halkla birlikte yöneteceklerinin sözünü veriyor.

UMUT

HDP’liler İstanbul’da seçimden çok umutlular. Kimi yerlerde yaşanmış saldırılar kimseyi yıldırmamış tam tersine doğru bir şey yapıldığına HDP’nin Türkiye’nin geleceğinin partisi olduğuna olan inancı iyice kuvvetlendirmiş. Oyların iki kat artacağına inanıyorlar. Çözüm sürecinin İstanbul’da seçim çalışması yapmayı kolaylaştırdığını da söylüyorlar. Kürdistan’daki kadar olmasa da hem AKP’den hem de CHP’den HDP’ye toplu geçişler yaşandığı da bir gerçek. Kazanma umudu az olan ilçelerde kazanmaktan çok örgütlenmeye, iktidardan çok halkla buluşmaya, parti programını, barış ve yerel demokrasiyi anlatmaya çalışan eş başkanlar ve meclis üyelerinin canla başla ve alçak gönüllülükle sürdürdükleri çaba takdire şayan. Bu daha başlangıç mücadeleye devam.