İmralı heyeti hem çözüm sürecini değerlendirmek hem de son günlerde iktidarın PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinden yaratmak istediği manipülasyonları görüşmek üzere bir araya geldi.

Son günlerde PKK Lideri Abdullah Öcalan'a atfedilen kimi açıklamalarla yapılan manipülasyondan rahatsızlık duyan heyet, AKP hükümetinin tecridi de kendisi için bir "kazanıma dönüştürmeye çalıştığına" işaret ederek kamuoyuna açıklamada bulundu.

Açıklamayı okuyan Ankara Milletvekili Sırrı Sürreyya Önder kalıcı nihai barışın sağlanması kapsamında İmralı Heyeti’nin de dâhil olduğu Çözüm Süreci çalışmalarının, 7 ayı aşkın bir süredir tamamen akamete uğradığını belirtti.

Önder şunları söyledi:

“Bu 7 aylık süre içinde heyet olarak yaptığımız tüm açıklamalar ve uyarılar da kamuoyunun bilgisi dâhilindedir. Yaptığımız tüm uyarılarda Çözüm Sürecinin en büyük kazanımı olan can kayıplarının önlenmesinin, seçim ve iktidar hesaplarından daha değerli olduğu, doğru değerlendirilmesi durumunda da çatışmasızlık ortamının demokratik bir barışla taçlanabileceği özellikle belirtilmişti. Bunun için yapılması gereken en temel hususun Çözüm Sürecinin ruhuna saygı duymak, Çözüm Sürecinin oturduğu ana konularda cesur davranmak olduğu da yine heyetimiz tarafından defalarca dile getirilmiştir

Peki neydi bu ana hususlar?
* Demokratik Siyasetin önünü açacak temel politikalar ve buna denk düşen yasal düzenlemeler yapmak.
* Rojava özelinde somutlaşan Kürtlerin ve birlikte yaşadıkları ezilen halkların yönetim süreçlerine eşit yurttaşlar olarak katılımı iradesine düşmanlıktan vazgeçmek. 

‘DEMOKRATİK SİYASETE ALAN AÇILMADIĞI GİBİ BİTİRMEK İÇİN SALDIRILDI’

Demokratik Siyaset konusunda bırakalım Demokratik Siyasete alan açmayı, tamamen bitirmeye yönelik saldırılar: 7 Haziran seçimlerinden hemen önce Ağrı Diyadin’den başlayarak, Amed İstasyon meydanına kadar uzanan saldırı konsepti, HDP’yi darbe barajının altında bırakmak için AKP’nin ortaya koyduğu etik dışı, insanlık dışı yönelimlerini defalarca kamuoyu ile paylaşmıştık.

7 Haziran seçimlerinden sonra, ortaya çıkan halk iradesinin boşa çıkarılması, parlamentonun tamamen işlevsiz kalacak şekilde devre dışı bırakılması, Suruç’tan Ankara’ya kadar demokratik etkinliklere yapılan insanlık dışı katliamları, siyasi soykırım operasyonları kapsamında HDP’yi cezaevlerine sıkıştırmayı amaçlayan tutuklamalar, Cizre’den Lice’ye, Silvan’dan Gever’euzanan tüm bölgeyi kapsayacak şekilde, HDP’ye yüksek düzeyde oy vermiş halkın sivil katliamlarla cezalandırılması, cenazelere hakaretten mezarlıkların tahribatına uzanan kutsal değerlere saldırılar, en nihayetinde Genel Merkezimiz başta olmak üzere 400’den fazla parti bürosu, partililere ait ev ve işyerlerinin yakılmasına kadar geçen süreç bu konuda AKP’nin tavrını ortaya koyması açısından çarpıcı bir özet olarak burada ifade edilebilir. Tüm bu saldırı konseptinin Erdoğan ve AKP hükümetinin hedefleştirensöylemleri ve devlet kurumlarının profesyonel planları doğrultusunda geliştiğini bir kez daha buradan ifade etmek isteriz.

* Rojava konusunda: Kobani’de IŞİD çetelerinin destansı bir direnişle alt edilmesi sürecinden bugüne kadar PYD, YPG, YPJ ve Rojava halklarının iradesine yönelik ısrarla izlenen hasmane politikalar tüm dünya kamuoyunun malumudur. PYD’yi IŞİD’den daha tehlikeli tanımlayan yandaş manşetlerden tutalım, Tel Ebyad’da YPG mevzilerine yapılan fiili saldırılara kadar, IŞİD’in kontrolünde bulunan Cerablus’un koruma altına alınmasından tutalım, Aziz Güler şahsında tekrar gündemleşenRojava savaşçılarının cenazelerine karşı izlenen düşmanca tutuma kadar AKP hükümeti maalesef yanlış üstüne yanlış yapmaya bugüne kadar devam etmiştir. AKP, Eşme Ruhu üzerinden türbesini teslim ettiği gücü kapı kapı dolaşarak terör örgütü olarak yaftalama arayışı ve acizliğini bugüne dek sürdürme gayretinden hiçbir şekilde vazgeçmemiştir.”

‘TECRİT KONSEPTİ KİRLİ BİR ŞANTAJ VE PAZARLIK ARGÜMANI OLARAK KULLANILIYOR’

Tüm bu tutumlardan herkesi men etmesi gereken Dolmabahçe Mutabakatı’nın tarihi kayıtlarda tüm önemi ve erdemiyle halen durduğunu belirten Önder şöyle devam etti:

“İçeride ve dışarıda ülkemizi uçurumun eşiğine getiren tüm olumsuz yaklaşımların, Dolmabahçe Mutabakatın reddi, Barış Önderliği konumundaki Sn Öcalan’a yönelik geliştirilen insanlık dışı Tecrit Konseptinin devreye girmesi ile başladığını bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz. Geliştirilen bu insanlık ve hukuk dışı tecrit yetmezmiş gibi, doğrudan denetim altına aldıkları basın yayın olanaklarıyla, Öcalan üzerinden tümü yalan psikolojik harp oyunları yapılmaktadır. Erdoğan ile başlayan Mutabakatın reddi tavrı, Dolmabahçe’de karşımızda oturan hükümet yetkililerinden Başbakan’a kadar sirayet etmiş, fotoğraflarda ve kayıtlarda sabit olan görüntüler, tüm dünyanın gözünün içine bakılarak maalesef akıl dışı bir şekilde reddedilmiştir. Yine Sn. Öcalan üzerinde uygulanan Tecrit Konsepti, AKP’li yetkililerin de defalarca itiraf ettiği gibi kirli bir şantaj ve pazarlık argümanı olarak 7 ayı aşkın bir sürede devam ettirilerek, barışa ve ortak geleceğimize kalıcı bir tahribat geliştirilmiştir. Burada en ahlaksız olan yaklaşımın, tüm bu uygulamalar ile yüzlerce insanımızın (asker, polis, gerilla, sivil) yaşamına mal olacak gelişmeler olduğunu bir kez daha insanlığımızdan sıkılarak hatırlatmak isteriz. Yani Barış öncelenseydi, hesaplı ölümler değil kutsal yaşama değer verilseydi tüm bu canlarımız şu anda aramızda, yanımızda, yani olması gereken yerde pekâlâ olabilirdi.” 

‘DOLMABAHÇE MUTABAKATI DEMOKRASİ SAYFALARINA GERİ DÖNMELİ’

Hala yaşanacakların faturasının ağırlaşmasının önüne geçmenin, ödenmez maliyetli bir kaosun eşiğinden geri dönmek için bir yol bulunması gerektiği kanattinde olduklarının altını çizen Önder:

“Bu yolun hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın sorumsuz açıklamaları ve savaşı dayatan politikalarından değil, onurlu ve eşit koşullarda olması gereken bir müzakereden geçmesi gerektiğini, sağduyu sahibi kamuoyu da ifade etmektedir. Bunun için hükümet ve devlet iradesinin savaş uçaklarının sorti sayılarına değil, Dolmabahçe Mutabakatının demokrasi sayfalarına geri dönmesi gerektiğini belirtmek isteriz. Aynı şekilde 30 yıldır anlamsız ve saçma bir şekilde yapılmak istendiği gibi, son gerillanın imhasına kadar ellerin tetiğe götürülmesi değil, o gerillanın baş müzakereci olarak iradesini teslim ettiği Sn Öcalan’ın uzatılmış barış eline götürülmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak isteriz. Bunun için teslim olma-teslim alma denklemi gibi 40 yıldır denenmiş ve acı faturaları çoğaltmaktan başka bir sonuç üretmemiş buyurgan bir kibir yerine, onurlu bir kucaklaşma üzerinden, insani ve sorumlu bir duruşun bile pek çok şeyi değiştirebileceğini göz önünde bulundurmak gerekir.”

‘GİDİLEN BU YOLUN ÇIKIŞI KAOS VE ÇATIŞMADIR, ACI, KAN VE GÖZYAŞIDIR’


Tehdit ve şantaj ortamında alınan bir iktidarın güç zehirlenmesine kapılan AKP hükümetini ve emrindeki devlet zihniyetini bir kez daha uyardıklarını vurgulayan Önder:

“Gidilen bu yolun çıkışı kaos ve çatışmadır; acı, kan ve gözyaşıdır. Bu yoldan bir an önce dönmek tüm ülkemizin ve halklarımızın hayrınadır. Bu yoldan dönme iradesi gösterilirse, ülkemiz ve tüm bölgemiz için yeni bir kapının aralanması imkânı zor değil, hatta geçmişe göre toplumsallaşan süreç üzerinden okunursa çok daha kolaydır. Barışın kapısını aralayacak anahtar İmralı’da, Sn Öcalan’ın çalışma masasının üzerinde durmaktadır. O anahtara Tecrit ile değil, ancak ciddiyet, sorumluluk ve saygıyla ulaşılabileceği unutulmamalıdır. Yakın tarihimiz göstermiştir ki, devletin dayatacağı savaş, karşısında halkın geliştireceği direnişi yaratır. Halkın direnişi karşısında, devletin dayattığı savaşlar ise tarihte binlerce örnekte görüldüğü gibi er ya da geç kaybetmeye tartışmasız bir şekilde mahkûmdur. Halkıyla çatışan devlet değil, halkıyla barışan devlet demokratikleşebilir, tarihe yön verebilir düşüncesiyle uyarılarımızındikkate alınması temennisini yineliyoruz.

Biz gerek parti olarak gerekse de heyet olarak barış irademiz ve ortak demokratik geleceğimiz için her türlü baskıya karşı boyun eğmeyen tutumumuzu bu dönem de yükselterek devam ettirme kararlılığı içinde olacağız.Barışı dile getirenlere ve talep edenlere dönük geliştirilen çok büyük katliamlara rağmen tüm ulusal ve uluslararası barış çevrelerini savaşın zeminini ortadan kaldırmaya dönük çabaları yükseltmeye çağırıyoruz.”