HDP İmralı Heyeti'nde yer alan Pervin Buldan, İdris Baluken, Sırrı Süreyya Önder, Ceylan Bağrıyanık ve Hatip Dicle, Diyarbakır'da bulunan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) binasında basın toplantısı düzenledi.
 
Heyet adına konuşan Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan'ın güvenlik ve sağlık koşulları hakkında tatmin edici yanıtlar alamadıklarını ve Uluslararası temaslarda bulunacaklarını söyledi.
 
Önder, heyet olarak CPT, BM ve uluslararası kamuoyuna Öcalan’a yönelik giderek ağırlaşan tecrit koşullarına karşı duyarlılık çağrısında bulundu.
 
Sırrı Süreyya Önder şöyle dedi:
 
"İmralı Heyeti olarak müzakere aşamasının başladığı günden 5 Nisan 2015'e kadar (Öcalan’la son görüşmenin yapıldığı tarih) 2 buçuk yıl geçti. Bu süre içinde kamuoyunu bilgilendirme çabası içinde olduk.

5 Nisan’dan sonra da tecridi teşhir etme çabası içinde olduk. Hep Sayın Öcalan’ın darbe mekaniği ve bunun açığa çıkması uyarılarını güncelledik ve aktardık. Uyarılarımızı ve Sayın Öcalan'ın 'darbe mekaniği' uyarılarını anlayamadılar. Bugün söylenebilecek en önemli şey; Öcalan'a özgürlük, Öcalan'a güvenlik, darbelere barikattır.”

 
Sırrı Süreyya Önder, paralel devlet örgütlenmesi ve cemaat yapısına ilk işaret eden kişinin Abdullah Öcalan olduğunu söyledi. Öcalan'ın 'Çözüm süreci' boyunca çağrılar yapıp uyarılarda bulunduğunu belirten Önder şöyle devam etti:

"Süreç boyunca biz de gözlemledik. Bu yapı; süreci sabote etmeye, ne zaman kalıcı bir adım atılsa, o kalıcı adım atılmaya niyet edilen alanlar üzerinden süratle provokasyonlar geliştirmeye dönük dinamik bir çabanın içerisinde olmuştur. Buna dönük de Sayın Öcalan'ın tarihsel uyarıları oldu."

"Bundan hükümeti ve devleti temize çıkaracak, sorumluluklarını uzaklaştıracak bir sonuç çıkmamalı.

Çünkü bu tarz yapılanmalar, ne boyutta olursa olsun daima siyasi sorumluluk sahibinin, yönetim erkini elinde bulunduranların kaçamayacakları bir sorumluluk vardır.

Bugün Roboski'den tutun, son çatışma süreçlerindeki katliamlara varana değin. Şöyle bir eğilim ortaya çıkıyor, “Aslında bütün bunlar cemaatin işiydi”. Bir tek şartla bu değerlendirme geçerli olabilirdi. Sayın Öcalan ve heyetimiz bu hususlarda gereken uyarıları ısrarla, defaatle yapmamış olsaydık. Çünkü haberimiz yoktu, görmedik, duymadık, mazeretleri geçerli değil ne yazık ki."


İşte o açıklama: