HDP Antep Milletvekili Mahmut Toğrul, önceki gün TBMM Genel Kurulu’nda Afrin operasyonuna ilişkin açıklamalarda bulundu.

Başbakan Yıldırım’ın Afin açıklamalarını eleştiren Toğrul, "Afrin'i Afrinlilere vereceğiz" söylemiyle Türkiye'deki mültecilerin oraya taşınması hedefi Kürt yoğunluklu bir bölgenin demografisini değiştirme niyetidir; bunun adı da tarihte -herkes biliyor- etnik temizliktir. Suriyeli diye Halepli, İdlibli, Rakkalı birilerini alıp Afrinlilerin evlerine ya da toprağına yerleştiremezsiniz. Demografik yapıyı değiştirmeye dönük bir müdahale Kürtler açısından "etnik temizlik" olarak tarihe geçer. Bu da başka krizlere yol açar ve insanlar arasında düşmanlık tohumları eker” dedi.

Toğrul’un sözlerine tepki gösteren AKP milletvekilleri Toğrul ve diğer HDP’li milletvekillerine saldırmıştı.

Çıkan kavgada, HDP’li Toğrul ve Müslüm Doğan yaralandı.

Toğrul, AKP milletvekillerinin tepkisini çeken konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı:

20 Ocak 2018'de Türk Silahlı Kuvvetleri ve ÖSO grupları tarafından Suriye'de Afrin kentine yönelik başlatılan askeri harekat 48'inci gününde devam ediyor. Söz konusu bu askeri müdahale her geçen gün sivil kayıpların artarak devam ettiği bir şekilde sürdürülüyor.

‘SİVİLLER TEHLİKE ALTINDA’

Uluslararası Af Örgütü Afrin'de yüzlerce sivilin yaşamının risk altında olduğunu belirtmektedir. Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu Araştırma Direktörü Lynn Maalouf, Afrin'de Türk ordusu ve ABD destekli güçler arasındaki çatışmaların şimdiden sayısız sivil ölümüne yol açtığını ve yüzlercesinin daha yaşamını tehlikeye attığını ifade ediyor. Ayrıca köylere ve kentlerdeki meskun mahallere top ateşi açıldığı haberleri çok kaygı verici. Top ateşi ve kesin hedef bulamayan patlayıcı silahların sivil bölgelerde kullanımı uluslararası insan hakları hukukuna aykırıdır.

‘GENCECİK İNSANLAR HAYATLARINI KAYBEDİYOR’

Öte yandan, Af Örgütü Raporu'nda TSK saldırılarının da çok sayıda sivilin ölümüne, yine aralarında çocukların bulunduğu çok sayıda sivilin yaralanmasına yol açtığı aktarılıyor. Diğer yandan, Türkiye ve Suriye toplumu savaşın yarattığı bütün insani acıları her gün, her an yaşıyor. İktidarını sürdürmek isteyenler sebebiyle her iki taraftan da gencecik insanlar hayatlarını kaybediyor. Sadece bir seferde olmak üzere Keltepe bölgesinde 8 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun hayatını yitirmesi, onlarcasının yaralanması bu savaşın görünen sonuçlarından sadece bir tanesidir.

‘BM KARARI UYGULAMAYA KONMALI’

Suriye'nin bir parçası olan Afrin'i de tartışmasız bir biçimde kapsayan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı bir an evvel uygulamaya konulmalıdır. Suriye'de demokratik bir ortamın ve rejimin oluşmasına katkıda bulunacak tek şey bir an önce diyalog ve müzakere ortamının sağlanmasıdır.

‘KÜRTLER 1000 YILDAN FAZLADIR AFRİN’DE’

Öte yandan, "Afrin'i sahiplerine teslim edeceğiz." söylemiyle kentin demografik özellikleri üzerinde asılsız bir propaganda yapılmaktadır. Afrin'de kimler yaşıyor? Afrin'de bombardıman altında kalan Afrinliler yaşıyor. Kürtler en az bin yılı aşkındır bu bölgededirler. Orası tarihi adıyla Kürt Dağı’dır. Dün Kürt yoğunlukluydu, bugün Kürt yoğunluklu. Kürtler dışında bu bölgede Araplar, Türkmenler, Ermeniler, Çerkezler de küçük oranlarda vardır.

‘BİR BÖLGENİN DEMOGRAFİSİNİ DEĞİŞTİRME NİYETİ ETNİK TEMİZLİKTİR’

"Afrin'i Afrinlilere vereceğiz" söylemiyle Türkiye'deki mültecilerin oraya taşınması hedefi Kürt yoğunluklu bir bölgenin demografisini değiştirme niyetidir; bunun adı da tarihte -herkes biliyor- etnik temizliktir. Suriyeli diye Halepli, İdlibli, Rakkalı birilerini alıp Afrinlilerin evlerine ya da toprağına yerleştiremezsiniz. Demografik yapıyı değiştirmeye dönük bir müdahale Kürtler açısından "etnik temizlik" olarak tarihe geçer. Bu da başka krizlere yol açar ve insanlar arasında düşmanlık tohumları eker.

‘DEMOGRAFİK YAPIYA MÜDAHALE DAHA ÖNCE DENENMİŞ BERBAT BİR YOLDUR’

Maalesef demografik yapıya müdahale bu coğrafyada tarihsel olarak hep başvurulmuş bir devlet çözümüdür, berbat bu yoldur. Bu çözüm halkları karşı karşıya getirmiş, hep kavgalar üretmiştir fakat bu müdahalenin sınırları ötesinde bir başka ülkenin nüfusunda yapılıyor olması işin vahametini daha da artırıyor.

Götürülecek nüfusu orada nasıl tutmayı planlıyorsunuz? Afrin'den asla çıkmayarak mı, bunu yapacaksınız? Bilindiği gibi, uluslararası çatışmalar sırasında uyulması gereken kuralları belirleyen Cenevre Konvansiyonu'na Türkiye de taraftır. Gerek harekatın sürdürülmesinde gerekse ele geçirilen kişilere yönelik insani ve hukuki muamele sırasında bu protokollere uyulmakta mıdır? Bu protokolü ihlal eden bir uygulama tarafınıza rapor edilmiş midir, edilmişse bununla ilgili tarafınızdan ne gibi önlemler alınmıştır? Bunun acilen Hükümet tarafından cevaplanması gerekir.

‘BM KARARINA RAĞMEN HAREKAT NEDEN DEVAM EDİYOR?’

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 24 Şubatta Suriye'de en az otuz gün sürecek insani ateşkes ilan etmiştir. Afrin Harekâtı'nın bu kapsamda olduğu başta ABD olmak üzere bütün Güvenlik Konseyi ülkeleri tarafından teyit edilmiştir. TSK bu karardan sonra harekâta hâlâ neden devam etmektedir?

Ölmek ve öldürmek üzerine kurulu bu politikalar çözüm olmak yerine, bölgeyi içinden çıkılmaz bir kaosa sürükleyeceği açıktır.

Demokrat Haber/Ankara