HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, Meclis Genel Kurulu’nda hükümete ve Adalet Bakani Bekir Bozdağ’a sert eleştirilerde bulundu.

Hükümet ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yargıyı KHK tehdidi ile baskı altında tuttuğunu savunan Sancar, “Şimdi, hangi hâkim tahliye kararı verdiğinde korkusuz, kaygısız hareket edecek?” diye sordu.

İdris Baluken’i tahliye eden hakimin sürgün edildiğini anımsatan Sancar,“Siz kanun hükmünde kararnameyle keyfî bir şekilde hâkimleri açığa alabiliyorsanız; hangi hâkim bu kararnameyi çıkarma yetkisine sahip siyasi iktidarın istediğine aykırı karar verebilir? Mesela İdris Baluken arkadaşımız keyfî olarak gözaltına alındı, tutuklandı, bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Tahliye kararını veren mahkemenin hâkimi kısa bir süre sonra Ankara'ya sürgün edildi. Yine şanslıymış çünkü ihraç edilebilirdi, tutuklanabilirdi” dedi.

“15 Temmuz’dan sonra ilan edilen olağanüstü halle birlikte hukuk sıfırlandı” ifadelerini kullanan Sancar, “Bugün AKP ne yapıyor? Yargıya talimatlar veriliyor hem de apaçık, gizlemeye gerek görmeden. Daha önce hukuk belki iyi kötü, eksik gedik bir şekilde uygulanıyordu ama ‘hukuk bitmemişti’ diyebileceğimiz bazı örnekler de yaşanabiliyordu” dedi.

HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, Meclis Genel Kurulu’nda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında verilen gensoru önergesinin görüşmeleri sırasında söz aldı.

Mithat Sancar’ın açıklamaları şöyle:

Yargı Türkiye'de hep bir sorun alanı olarak yaşanmıştır, hep bir sorun alanı olmuştur. Bugün AKP ne yapıyor? Yargıya talimatlar veriliyor hem de apaçık, gizlemeye gerek görmeden. Mesela Cumhurbaşkanının dokunulmazlıklarla ilgili konuşmalarını hatırlayalım: "Dokunulmazlıklar kaldırılmalıdır" dedi, meydanlarda bunu ısrarla, sürekli söyledi. AKP Grubu Meclis’te harekete geçti, Anayasa değişikliği hazırladı. Bu Anayasa değişikliğiyle yine kanunsuz bir biçimde dokunulmazlıklarımız kaldırıldı. O dokunulmazlıklardan sonra yine Cumhurbaşkanı meydanlarda partimizi hedef göstermeye devam etti.

‘OHAL  İLE HUKUK SIFIRLANDI’

OHAL hangi gerekçeyle çıkarıldı? 15 Temmuz darbe girişimini ve etkilerini bertaraf etmek gerekçesiyle. Fakat olağanüstü hâl, hukukun sıfırlanmasının bir fırsatına çevrildi. O günden bugüne hukuk yok. Daha önce hukuk belki iyi kötü, eksik gedik bir şekilde uygulanıyordu ama ‘hukuk bitmemişti’ diyebileceğimiz bazı örnekler de yaşanabiliyordu. Oysa 15 Temmuz’dan sonra ilan edilen olağanüstü halle birlikte hukuk sıfırlandı.

‘TÜRKİYE’DE YARGI SORUN DEĞİL, ÇÜNKÜ ARTIK YARGI YOK’

Türkiye'de yargı her zaman büyük sorundu fakat son iki yılda artık sorun olmaktan çıktı. Neden? Çünkü yargı kalmadı. Yargı, yargı olmaktan çıktığı için ortada yargı sorunu yok. Siyasal iktidarın her türlü aracı kendi istediği şekilde kullandığı keyfî bir düzen var. Bu düzenin Adalet Bakanı olmanın da nasıl bir duygu yarattığını Sayın Bakan anlatsın.

‘İDRİS BALUKEN KEYFİ TUTUKLANDI’

Siz kanun hükmünde kararnameyle keyfî bir şekilde hâkimleri açığa alabiliyorsanız; hangi hâkim bu kararnameyi çıkarma yetkisine sahip siyasi iktidarın istediğine aykırı karar verebilir? Veremiyor zaten. Mesela İdris Baluken arkadaşımız keyfî olarak gözaltına alındı, tutuklandı, bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Tahliye kararını veren mahkemenin hâkimi kısa bir süre sonra Ankara'ya sürgün edildi. Yine şanslıymış çünkü ihraç edilebilirdi, tutuklanabilirdi. Şimdi, hangi hâkim tahliye kararı verdiğinde korkusuz, kaygısız hareket edecek?

‘KAMU VİCDANI BU PİŞKİNLİĞİ GÖRÜYOR’

Son 15 yılı iktidar olarak geçiren bir partisiniz, bütün tasfiye ettiğiniz kamu görevlilerin -hâkimler savcılar dâhil- atanmasında bakanlarınızın imzası var, Başbakanların, Cumhurbaşkanların imzası var. Bürokrasiyi yönetme yetkisi sizlerde ama bu kadar insanı ihraç ederken onları alanlara tek bir dava açılmaz mı? Vazgeçtik davadan tek bir soruşturma açılmaz mı? Hadi soruşturma açmadınız, ya doğru dürüst bir özür, bir öz eleştiri yapmak da mı o kadar zor? "Kandırıldık" deyip bu işin içinden sıyrılmak mümkün mü sanıyorsunuz? Kamu vicdanı, toplum vicdanı bu pişkinliği elbette görüyor ve elbette mahkûm ediyor.

NURİYE GELMEN VE SEMİH ÖZAKÇA’NIN TUTUKLANMASI

Bunca yıl hukuk hocalığı yaptım, yargı alanında da çalıştım. Bu dönemdeki kadar keyfî, bu dönemdeki kadar pervasız bir tutum görmedim. Dün açlık grevi yapan iki insanın tutuklanması için gösterilen gerekçeyi okudunuz mu? O insanlar gözaltına alınırken yapılanları içlerine sindiriyor mu buradaki insanlar? Ne istiyorlar? İşlerini istiyorlar. İşlerini isteyen insanlara terörist diyorsunuz.

Hiçbir zulüm düzeni ilelebet devam edemez, etmemiştir, etmeyecektir. Dolayısıyla, bugünün zalimleri, mutlaka başka zamanın zalimleri tarafından yargılanırlar. Bizim istediğimiz bu değildir. Biz zulüm döngüsünün kırılmasını istiyoruz. Hukuk devletinin, demokrasinin, eşitliğin, adaletin egemen olduğu bir ülke istiyoruz, bir toplum istiyoruz. Zulüm döngüsünün her zaman karşısında olduk, yine karşısında olacağız. Zulüm döngüsünü kırmaya yanaşmayan, tam tersine bunu fırsat olarak kullanan her yönetim, o çarkın dişlilerine mutlaka takılacaktır.

Latin Amerika ülkelerinde adaletsizliği ve keyfîliği anlatmak için bir deyim kullanılır: "Dostlara adil davranılır, düşmana kanun uygulanır." Şimdi, bu anlayışı uygulayan diktatörlerin hepsi yargılandı.

Hayat gösteriyor ki bu anlayışa dayanan bir sistem, dışlanan ve haksızlığa maruz kalan toplumsal kesimlerde derin bir öfke yaratır. Siyasal gerilimi ve kutuplaşmayı derinleştirir. Bu yöntemleri kullananlar gün gelir bu yöntemlerin kurbanı olurlar. Son olarak, Hazreti Ali'den bir deyiş: "Haksızlık karşısında eğilmeyiniz. Zira hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz."

(HABER MERKEZİ)