HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, Meclis Genel Kurulu’nda, Darbe Araştırma Komisyonu’nun raporuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Komisyonun raporunda darbenin siyasi ayağının sorumluluğuna yer verilmediğini ifade eden Sancar, soruşturmanın AKP’ye uzanması nedeniyle soruların cevapsız kaldığını savundu.

 “Neden "Darbenin siyasi ayağı olmaz" gibi bir söz sarf etmeye ihtiyaç duyuyorlar?” diye soran Sancar, “Kendilerinden korktukları için. AKP'nin içine uzanacağından korktukları için bu konudaki bütün ciddi soruları, makul soruları cevapsız bırakmayı tercih ediyorlar. Ancak, hakikatleri ilelebet karartmanın imkânı yoktur” dedi.

"Neden cemaat mensupları bu kadar yoğun kullanıldı?"  sorusuna yanıt veren Sancar, “AKP iktidara geldiği zaman kendisine bağlı, kendisine ait kadroları yoktu. Cemaatin kadrolarını hazır buldu, onları işe aldı. Bu bir sorumluluk gerektirmiyor mu? Çünkü onlardan yararlandınız, biliyordunuz bir cemaattir bu. Devlet içinde bir cemaati örgütlemek, bu şekilde yoğun kadrolaştırmak bir suç olarak, iş birliği olarak mutlaka davalara dâhil edilmelidir. O dönemdeki bütün bakanların, o dönemdeki bütün genel müdürlerin bugün darbe yargılamalarında sanık sandalyesine oturmaları gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Meclis Genel Kurulu’nda açıklama yapan Sancar şöyle konuştu:

Darbe Araştırma Komisyonu Raporu'nun en zayıf yanı siyasi sorumluluğu atlamış olmasıdır. Siyasi sorumluluk nedir? İki boyutta açıklayabiliriz. Birincisi: Doğrudan doğruya siyasi kadroları kimlerdi darbecilerin? Eğer başarılı olsaydılar hükûmeti kimlerden oluşturacaklardı? Devletin siyasi yönetimini kimlere vereceklerdi? Bu konuda sorulan bütün sorular geçiştiriliyor. Neden böyle bir çaba içine giriyor komisyon üyeleri ve AKP'nin kamuoyuna konuşan bütün sözcüleri? Neden "Darbenin siyasi ayağı olmaz" gibi bir söz sarf etmeye ihtiyaç duyuyorlar? Kendilerinden korktukları için. AKP'nin içine uzanacağından korktukları için bu konudaki bütün ciddi soruları, makul soruları cevapsız bırakmayı tercih ediyorlar. Ancak, hakikatleri ilelebet karartmanın imkânı yoktur.

‘60’LAR, 70’LER, 80’LER VAR; 2000’LER YOK’

Siyasi sorumluluğun ikinci ayağı şudur: Acaba bu cemaat devlet içinde örgütlenirken kimlerden, nasıl yardım gördü? Hangi yöntemlerle devletin içinde bu kadar güçlü bir konuma gelebildi? Darbe Komisyonu raporuna bakıyorsunuz 60'lardan, 70'lerden, 80'lerden, 90'lardan söz ediyor, Özallardan, Ecevitlerden, Demirellerden bahsediyor fakat 2000'lere gelince susuyor. Bu süre içinde en uzun dönem Başbakanlık yapan Erdoğan'ın adı bir kere bile zikredilmiyor.

‘CEMAAT ÜYELERİ EN ÇOK HANGİ DÖNEMDE KADROLAŞTI?’

Terör örgütü olarak ilan edilen bu cemaat yapılanması en çok hangi iktidarlar döneminde devlet içinde kadrolaştı? Mesela, bugün açığa alınan ve tutuklanan hâkim ve savcıların yüzde kaçı hangi dönemde işe alındı, hangi dönemde göreve başladı? Açığa alınan ve tutuklanan Emniyet mensuplarının yüzde kaçı hangi iktidar döneminde işe alındı, hangi iktidar döneminde yükseltildi? Üniversitelerden ihraç edilen akademisyenlerin yüzde kaçı hangi iktidar döneminde nasıl teşvik gördü, nasıl yükseldi? Hangi rektörler hangi dönemde, cemaate mensup olduğu iddia edilen hangi kişiler en çok hangi dönemde üniversite yönetimine, YÖK'e üye olabildi ya da üniversite yönetiminin başına geçirilebildi? Eğer bu soruları cevaplandırmazsınız siyasi sorumluluk ithamından asla AKP'yi kurtaramazsınız.

‘AKP’NİN YAPTIKLARI NASIL SİLİNEBİLİYOR’

Örgütle iltisaklı diye suçlanan pek çok kişi, 2013'ten önce bir bankaya para yatırdı diye, dershanelerine veya okullarına gitti diye ihraç edilmiş ya da tutuklanmış veya yargılanmaktadır. Peki, 2002'den sonra 2013'e kadar AKP iktidarlarının yaptıkları birdenbire nasıl silinebiliyor? Eğer sizin sorumluluğunuz 2013'te başlıyorsa o zaman başkalarının da 2013'ten önceki fiillerini gerekçe göstererek ihraç etme veya yargılanmaya sevk etme hakkınız olmaz.

‘DÖNEMİN TÜM BAKANLARI SANIK SANDALEYESİNE OTURMALI’

Bir diğer çelişki; "Neden cemaat mensupları bu kadar yoğun kullanıldı?" Çünkü AKP iktidara geldiği zaman kendisine bağlı, kendisine ait kadroları yoktu. Cemaatin kadrolarını hazır buldu, onları işe aldı. Bu bir sorumluluk gerektirmiyor mu? Çünkü onlardan yararlandınız, biliyordunuz bir cemaattir bu. Devlet içinde bir cemaati örgütlemek, bu şekilde yoğun kadrolaştırmak bir suç olarak, iş birliği olarak mutlaka davalara dâhil edilmelidir.

 O dönemdeki bütün bakanların, o dönemdeki bütün genel müdürlerin bugün darbe yargılamalarında sanık sandalyesine oturmaları gerekiyor. Bunu yapmadığınız takdirde, bu darbeyi önceden iktidarın bildiği ama önlemek yerine harekete geçmesi için fırsat verdiği, sonra bastırıp bunun sonuçlarından yararlandığı iddialarını asla gündemden, akıllardan, vicdanlardan çıkaramayacaksınız.

‘ÖRGÜT ÜYESİ İLAN EDİLEN HAKİM VE SAVCILARIN FEZLEKELERİ NEDEN KABUL EDİLİYOR’

Bugün örgüte mensup olduğu için ihraç edilen hâkim ve savcıların hazırladıkları dosyalar yargılanma konusu olmaya devam ediyor. Onlar ihraç edildiler ama onların hazırladıkları dosyalardan en başta bizim milletvekillerimiz, eş genel başkanlarımız yargılanıyor. Peki, bunu hangi mantığa, hangi vicdana kabul ettireceksiniz? Madem bunlar hep bir örgüt üyesi olarak faaliyet göstermişlerdi, o hâlde, o dönemde hazırladıkları fezlekeler, yaptıkları yargılamalar nasıl objektif ve adil kabul edilebiliyor?

Siz darbe girişiminin nimetlerinden yararlanacaksınız, Demirtaş tutuklu olacak öyle mi? 

Eğer adalet sisteminde bu ayıklamayı ve temizlemeyi yapmazsanız eninde sonunda bu yöntemlerin ucu mutlaka size dönecek. Sizi paralel devlet yapılanması konusunda uyaran, harekete geçmeye çağıran Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş cemaatin savcılarının dosyalarından tutuklu, siz burada onların yaptığı darbe girişiminin nimetlerinden yararlanacaksınız ve bu da kamu vicdanında kabul görecek. Öyle mi? Sizi her seferinde uyaracağım, faydası olsun olmasın, bunları hep söyleyeceğim. Eğer size faydası olmazsa tarihe kayıt düşer, vicdanlara kayıt düşer.

(HABER MERKEZİ)