HDP Van Milletvekili Bedia Özgökçe, Meclis Genel Kurulu'nda basın özgürlüğü ve tutuklu gazetecilere ilişkin açıklamalarda bulundu.

Basın özgürlüğü üzerindeki baskılara değinen Özgökçe, “Çok zor koşullarda ama gerçek ama ilkeli ama objektif ama tarafsız habercilik yapmanın bedeli bu ülkede tutuklu yargılanmak, terörist damgası yemek, terör örgütü üyeliğiyle suçlanmak demek. Ama bu zor koşullara rağmen, her şeye rağmen kayyum da atasanız, onları terörist diye susturmaya da çalışsanız özgür basın geleneğine sahip olan çocuklarımız, çocuklar hiçbir zaman kalemlerini yerde bırakmayacaklar” dedi.

HDP’li Bedia Özgökçe’nin açıklamaları şöyle:

Emin olun, bugün bize dayattığınız yasama yöntemini basın özgür bir şekilde yazabiliyor olsaydı tepkiler çok daha yüksek olacaktı, çok daha büyük olacaktı. Belki Genel Kurul’a bu aşamada gelememiş olacaktı bu tasarı. Çünkü doğayı, ormanları, meraları yok eden, talan eden birçok düzenlemenin önünü açan düzenlemeler var.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VURGUSU

Ben bu maddeyi ilk gördüğümde aklıma şu ünlü Kızılderili atasözü geldi: "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak." Çünkü bu düzenleme ilk haliyle artık ormanlardaki ihtiyaç fazlası ağaçları kesip kütük haline getirmek yerine canlı ağaçların doğrudan ihale yoluyla satılmasının önünü açan bir düzenlemeydi. Şimdi kısmen orman köylüsü lehine değiştirildiği söyleniyor.

DOĞAN MEDYA GRUBU’NUN SATILMASI VE ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRASİ’YE KAYYIM ATANMASI

Basın özgür olsaydı birçok şey bu kadar rahat yapılamıyor olacaktı ama bugün basın büyük bir abluka altında. Özgür basın geleneğinden gelenler zapturapt altına alınamadığı için sürekli olarak tutuklama, gözaltı, soruşturma tehdidi ve tehlikesiyle karşı karşıya. Daha dün Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin 26 çalışanı tutuklandı. Geçen hafta da hepimizin gözü önünde, Doğan Medya Grubu gibi satın alınamadığı için önce kayyum atandı. Bugün de bildiğimiz, aslında bize hiç uzak olmayan, tanıdığımız, bildiğimiz gerekçelerle 26 çalışanı, editörü ve çalışanları tutuklandı. Böylece, hapishanelerdeki tutuklu gazeteci sayısı tam 220'ye ulaştı ve Türkiye, bir kez daha, sayenizde, bu alanda liderliğini kolay kolay kimseye bırakmayacağını açıkça göstermiş oldu.

‘AYRIMCILIĞI, YARGISIZ İNFAZLARI YAZANLAR SUÇLANIYOR ‘

Bu gazetecilerin, tutuklanmasına yol açan, bizler açısından tanıdık gerekçeler: Terörle Mücadele Yasasından kaynaklanan- "örgüt propagandası yapmak" ya da "örgüt üyesi olmak", "bile isteye örgüte yardım ve yataklık yapmak". Ama biz, pekala biliyoruz ki özgür basın Kürt sorununu yazıyorsa ya da Kürtlere yönelik, Kürt vatandaşlara yönelik ayrımcılığı, şiddeti, yargısız infazları yazıyorsa bu suçlamalarla karşı karşıya kalıyor.

Örneğin, sivil alanda bulunmaması gerekip de bulunduğu için, tam 21 sivilin ölümüne yol açmış, artık adeta ölüm saçan zırhlı araçlardan bahsettiği zaman "örgüt propagandası" gerekçesiyle tutuklanıyor. Ya da örneğin, sadece Kemal Kurkut'un öldürülme anını fotoğrafladığı için bu soruşturmalardan geçebiliyor bir gazeteci. Örneğin, Yüksekova'da bir şantiyeye yapılan asker baskınında aralarında çocukların da olduğu 52 işçiyi yüz üstü yatırıp kafalarına tekmeyle basıp "Türk'ün gücünü göreceksiniz" diye bağıran askeri ve bu görüntüyü çekip yayınladığı için yani gazetecilik yaptığı için mesela, Nedim Türfent'i "örgüt üyeliği" suçlamasıyla bir yıldır tutuklu yargılamak anlamına geliyor çünkü bu.

‘TARAFSIZ HABERCİLİK YAPMANIN BEDELİ TUTUKLU YARGILANMAK, TERÖRİST DAMGASI YEMEK’

Çok zor koşullarda ama gerçek ama ilkeli ama objektif ama tarafsız habercilik yapmanın bedeli bu ülkede tutuklu yargılanmak, terörist damgası yemek, terör örgütü üyeliğiyle suçlanmak demek.

Ama bu zor koşullara rağmen, her şeye rağmen kayyum da atasanız, onları terörist diye susturmaya da çalışsanız özgür basın geleneğine sahip olan çocuklarımız, çocuklar hiçbir zaman kalemlerini yerde bırakmayacaklar. Ben eminim ki, Ape Musa'nın çocukları asla bu ilkelerinden vazgeçmeden basın, gerçek basın nasıl çalışır bunu, bu geleneği sürdürmeye gayret edecekler.

‘BASININ ÖZGÜR OLMADIĞI BİR ÜLKEDE DEMOKRASİNİN, ADALETİN GELMESİ ÇOK ZOR’

Tabii, böylesi bir ortamda gazetecilik yapmak elbette ki zor ama basının özgür olmadığı bir ülkede demokrasinin, adaletin gelmesi de çok zor. Unutulmamalıdır ki düşünce ve ifade özgürlüğü ve bununla bağlantılı olarak basın özgürlüğü demokratik toplumun vazgeçilmezi ve olmazsa olmazlarındandır. Herkesin sorunları özgürce tartışabildiği, bütün yasama süreçlerinin demokrasi işletilerek, adalet işletilerek işletildiği bir Meclis ve bir toplum diliyorum.

Demokrat Haber/Ankara