HDP Mardin Milletvekili Erol Dora, Meclis Anayasa Alt Komisyonunda görüşmeleri devam eden “ittifak yasa teklifi” üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Seçimlerin özgür ve güvenli yapılması için OHAL’in kaldırılması gerektiğini söyleyen Dora, “Bunun için de özgür bir tartışma ve fikir beyan etme ortamının olması gerekir. Şimdi bu mümkün müdür? Hepimiz biliyoruz ki OHAL koşullarında bu mümkün değildir. Bu nedenle kendi kendimizi yanıltmamalıyız. Kamuoyunu yanıltmamalıyız. İradelerini yansıtmak zorunda olduğumuz yurttaşlarımızı yanıltmamalıyız. Bunun için öncelikle OHAL kaldırılmalıdır diyoruz” dedi.

“Seçimlerin sivil karakterine gölge düşecek” diyen Dora, “ Seçimlere sadece bu yasayı hazırlayan iki siyasi parti katılmayacak. Seçimlere sadece şu an burada temsilcileri bulunan ve mecliste grubu bulunan 4 siyasi parti de katılmayacak. Seçimlere YSK’nın geçtiğimiz ay ilan ettiği en az 10 siyasi parti katılacak. Seçimlere yine bağımsız adaylar katılacak. Dolayısıyla bu yasayı gerçekten müzakere etmek niyetimiz var ise, öncelikle, asgari bu 10 siyasi partinin temsilcilerini komisyonumuza davet etmeliyiz. Yine bu yasa teklifiyle seçimlerin sivil karakterine gölge düşürecek, seçimlerin güvenilirliğine gölge düşürecek bir diğer tehlikeli düzenleme, kolluk güçlerinin sandık bölgesine girebilmesini keyfiyet ölçüsünde kolaylaştıran, herhangi bir vatandaşın ihbarını bunun için yeterli kabul eden düzenlemedir” ifadelerini kullandı.

Dora, şöyle konuştu:

Hali hazırda yürürlükte olan tüm seçim mevzuatımız değerlendirildiğinde, bu mevzuatın birçok bakımdan değişikliklere ihtiyacı olduğu, çağın gerisinde ve acilen ortadan kaldırılması gereken kimi iptidai içerikler barındırdığı ve 21. Yüzyıl Türkiye’sine yaraşır bir hale getirilmesi gerektiği yadsınamaz. Buna karşın, altını çizerek belirtmemiz gerekir ki; önümüzdeki yasa teklifinin gerek içerik yönünden ve gerekse hazırlanış, müzakere ediliş yöntemleri bakımından değerlendirdiğimizde, demokrasi kültüründen, çağdaş dünyanın usul ve kaidelerinden son derece uzak bir tarz ve üsluba sahip olduğu çok açıktır.

‘ÖNCE OHAL KALDIRILMALI’

Bakınız her şeyden önce böylesine önemli bir konuda yapılacak yasa değişikliklerinin yoğun bir biçimde tartışılmaya ve müzakere edilmeye ihtiyacı vardır. Yani seçim dediğimiz olgu, halkın iradesinin ülke yönetimine en adaletli bir biçimde yansımasını sağlamak üzere derinlikli ve titiz çalışmaları gerektirir. Bunun için de özgür bir tartışma ve fikir beyan etme ortamının olması gerekir. Şimdi bu mümkün müdür? Hepimiz biliyoruz ki OHAL koşullarında bu mümkün değildir. Bu nedenle kendi kendimizi yanıltmamalıyız. Kamuoyunu yanıltmamalıyız. İradelerini yansıtmak zorunda olduğumuz yurttaşlarımızı yanıltmamalıyız. Bunun için öncelikle OHAL kaldırılmalıdır diyoruz. Siyasi partilerin, milletvekillerinin, akademinin, basının, daha genel olarak tüm yurttaşların özgürce fikirlerini beyan edebilecekleri bir ortamı tesis ederek işe başlamalıyız.

‘BU YÖNTEMİN KENDİSİ ÇOĞULCULUĞA KARŞI’

Bir diğer çok önemli husus şudur ki; bu seçim yasalarında yapılması öngörülen değişiklikler tüm siyasi partileri yakından ilgilendirmektedir. Şu an biz ne yapıyoruz? Sadece Mecliste grubu bulunan 4 siyasi parti oturmuşuz, iki siyasi partinin kimseyle müzakere etme gereği dahi duymaksızın hazırladıkları bir yasa paketini oy çokluğunu baz alarak meclisten geçirmeye çabalıyoruz. Bu çoğunlukçu anlayıştır. Bu anlayışın kendisi, bu yöntemin kendisi, bu üslubun kendisi çoğulculuğa karşıdır.

‘SEÇİMLERE İKİ PARTİ KATILMAYACAK’

Seçimlere sadece bu yasayı hazırlayan iki siyasi parti katılmayacak. Seçimlere sadece şu an burada temsilcileri bulunan ve mecliste grubu bulunan 4 siyasi parti de katılmayacak. Seçimlere YSK’nın geçtiğimiz ay ilan ettiği en az 10 siyasi parti katılacak. Seçimlere yine bağımsız adaylar katılacak.

Dolayısıyla bu yasayı gerçekten müzakere etmek niyetimiz var ise, öncelikle, asgari bu 10 siyasi partinin temsilcilerini komisyonumuza davet etmeliyiz. Onların da görüşleri alınmalıdır. Asgari demokratik kültür bunu gerektirir. Asgari çoğulculuk bunu gerektirir.

Bunun aksi ne demokrasidir, ne de çoğulculuktur. Bunun adı çoğunluğun azınlığa tahakkümü anlamına gelir. Bu ise gerek ülkemizin dış dünyadaki itibarı, gerek yurttaşlarımız ve gerekse ülkeyi emanet edeceğimiz çocuklarımız nazarında büyük bir demokrasi kıyımı olacaktır. Bu komisyon bu tarz ve yöntemle tarihe geçmemelidir. Asgari demokratik ilkeleri işletebilmelidir.

‘YÜZDE 10 BARAJI ÇÖPE ATILMALI’

Şimdi seçim mevzuatımızda değişiklik dediğimizde aklımıza demokrasiye temelden zıt olan, uyuşmayan, halk iradesine engel olan, %10 seçim barajı gibi garabet uygulamaları çöpe atarak başlamalıyız.

Yine seçim yasalarımızda anlamlı bir değişikliğe gitmek istiyorsak, “seçime girme yeterliliği” adı altında, partilerin seçimlere girmesini engellemek üzere kurgulanmış ülkenin yarıdan fazlasında örgütlenme zorunluluğu getiren demokrasi dışı, çağdışı uygulamaları ortadan kaldırarak başlamalıyız.

Bakın, böylesine önemli bir muhtevaya sahip yasa değişikliklerini gündeme aldığımız komisyon toplantımıza bir tane dahi konunun uzmanı bir akademisyeni buraya davet etmiyor oluşumuz bile başlı başına demokrasi kültürüyle aramızda oluşan uçurumu göstermesi bakımından çarpıcıdır. Neden davet edemiyoruz akademisyenleri buraya? Çünkü bu yasa değişikliğinin çağdaş dünyada bir karşılığı yoktur. Çünkü bu yasa değişikliğinin demokratik ilkeler referans alınarak savunulur bir tarafı yoktur. Ve bu durum ülkemiz açısından, demokrasimiz açısından tebessüm edilecek değil, son derece üzüntü verici bir durumdur.

‘ATANMIŞ MEMURLARA YETKİ VERİLMESİ KABUL EDİLEMEZ’

Bu yasa teklifiyle hükümetin atanmış memurları konumunda bulunan valilerin seçim süreçlerinde çok önemli tasarruflara gidebilmesinin önü açılmakta, seçmen iradesi adeta hiçe sayılmaktadır. Çünkü bizler valilere burada verilmek istenen yetkilere ilişkin geçmişte YSK’nın vermiş olduğu birçok kararı biliyoruz. Sandık birleştirmeler, sandık kaydırmalar, sandığı seçmenin yerleşim alanından uzaklaştırmalar gibi birçok antidemokratik uygulamaya dair il ve ilçe seçim kurulları kararlar almak istemiş ve itirazlarımız neticesinde bu kararların birçoğunu YSK bozmuştur. Ancak valilere verilecek yetkiyle bu kararlara itiraz mekanizması da büyük ölçüde çalışmayacak ve seçmen iradesinin engellenme riski artacaktır. Bu düzenlemenin kabul edilmesi mümkün değildir. Demokrasi adına mümkün değildir, seçmen iradesinin sandığa yansıması bakımından mümkün değildir.

‘SEÇİMLERİN SİVİL KARAKTERİNE GÖLGE DÜŞECEK’

Yine bu yasa teklifiyle seçimlerin sivil karakterine gölge düşürecek, seçimlerin güvenilirliğine gölge düşürecek bir diğer tehlikeli düzenleme, kolluk güçlerinin sandık bölgesine girebilmesini keyfiyet ölçüsünde kolaylaştıran, herhangi bir vatandaşın ihbarını bunun için yeterli kabul eden düzenlemedir.

Şunu sormak isterim. Televizyonlardan örneğin Almanya’da seçimleri izlesek. Ve sandıkların başında silahlı kolluk güçleri olduğunu görsek. Almanya’da sivil bir seçimin yapıldığına inanır mıyız? Ya da Almanya’da yapılan seçimlerin sonuçlarının güvenilirliğine ilişkin fikrimiz ne olur? Yani bu yapılacak değişiklik yasalaşırsa dünyanın Türkiye’de yapılacak seçimleri izlediğinde edineceği intibayı tahmin etmek güç değildir. Bakınız Türkiye’yi daha fazla nasıl demokratikleştirebiliriz, bunun için çaba göstermeliyiz. Enerjimizi ve zamanımızı antidemokratik uygulamalar keşfetmeye çalışarak harcamamalıyız.

Şimdi teklifte yer alan bir diğer garabet düzenleme, mühürsüz oy pusulalarının geçerli kabul edileceğine ilişkindir. Tabi bu düzenleme, öncelikle 16 Nisan referandumunda YSK tarafından alınan kararın açıkça yasaya aykırı olduğunun kabulüdür. Mevcut uygulamada sandık kurulu tarafından oy pusulasına basılan mühür, seçimlerin güvenilirliği bağlamında asgari ölçüde bir denetim mekanizmasını mümkün kılmakta idi.

Bir başka maddede sandık kurullarının yaptıkları iş ve işlemlerde hata payını, ihmalleri ortadan kaldırma bahanesiyle sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından belirleneceği hüküm altına alınırken, diğer taraftan mühürsüz oy pusulalarını geçerli saymaya çalışmak, en basit ifadeyle inandırıcılıktan yoksundur.

‘YURTTAŞ İRADESİNE SAYGISIZLIK’

Son olarak değinmek istediğim konu, ittifak adı altında yol açılacak olan adaletsiz uygulamaya ilişkindir. Elbette siyasi partilerin ittifak etmeleri demokrasi kültürünün içerisinde bir husustur. Ancak ittifak adı altında, herhangi bir siyasi partiye tanınmayan “barajı geçme imkânının” bu partilere sağlanacak olması kabul edilemezdir. Yine ittifaka girecek olan partilerin, normalde parti sütunundan taştığı gerekçesiyle geçersiz kabul edilecek oyların ittifak partileri lehine geçerli kabul edilmesi, açıkça haksız oydur, haksız kazançtır, haksız zenginleşmedir. Yurttaş iradesine de saygısızlık anlamına gelecektir.

‘TEKLİF GERİ ÇEKİLMELİ’

Bu yasa teklifinin ülke demokrasimizi bir adım dahi olsa ileriye taşıyacak bir anlayışla ele alınması, ülkemizin farklı siyasi yapılarının yapıcı görüşlerinin alınması, nitelikli bir tartışma ve müzakere sürecinden geçirilerek meclis gündemine getirilmesini ve bu bağlamda teklif sahiplerinin teklifi geri çekmelerini talep ediyorum.

Demokrat Haber/Ankara