HDP'nin belki de en ilginç vekil adaylarından birisi ülkücülükten İslamcılığa, türban eylemlerinden Kandil'e uzanan bir politik çizgiye sahip Hüda Kaya

Kadınlığıyla, türbanıyla, işsizliğiyle, yoksulluğuyla, tek başına büyüttüğü 5 çocuğuyla, üç kızıyla birlikte cezaevi cezaevi dolaşmasıyla, idamlık davalarıyla, Filistin kamplarıyla, insan hakları savunuculuğuyla, göçmenliğiyle ve nihayetinde Kürtlerin mücadelesinde yerini almasıyla.

ÜLKÜCÜLÜKTEN İSLAMCI AKTİVİSTLİĞE

Bahadır Özgür'ün Radikal'de yer alan haberine göre işçi bir babanın kızı Hüda Kaya. Ailesi Boyabatlı, kendisi İstanbul doğumlu. Anne ve babası küçük yaşta ayrıldı. 1980 öncesinde sıkı bir ülkücü. Üstelik sadece fikren değil, fiilen de. Ta ki, 18 yaşında ilk kez Kuran'ı eline alıncaya dek.

Çok etkilenir ve hayatına yeni bir yön çizmeye karar verir. Türban takar, çarşaf giyer. Iraklı bir Türkiye vatandaşıyla evlenir. Üç kızı, iki oğlu olur. Dokuz yıllık evliliğin ardından bitmek bilmez velayet davaları derken, tek tek tüm çocuklarını alır. Zorlu hayat koşulları onu Malatya'ya kadar sürükler.

Küçük bir mağaza açar ama aktivist ruhu yerinde durmaz. Bir yandan ailesini geçindirmek için çalışırken, diğer yandan tefsir, sosyal, kültürel, insan hakları, radyo programları çalışmaları yürütür. Yaşamının merkezine koyduğu siyasi ideal, başörtüsü yasağıdır. Bunu sadece bir inanç meselesi olarak değil, kadınların tercihine yönelik bir zincir olarak da görür. Dergilerde yazılar yazmaya başlar.

ÜÇ KIZIYLA BİRLİKTE İDAMLA YARGILANDI

28 Şubat geldiğinde ise Hüda Kaya için söz biter. Malatya'da İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin eylemlerinde ön saflarda yerini alır. "Ulusal Bir Heyecan Gecesi ve Başörtüsü" başlıklı yazısına açılan dava yüzünden işinden evine dönerken sokakta gözaltına alınıp tutuklanır. Bir gün sonra yanına Malatya’nın Akpınar Meydanı'nda gözaltına alınan 13 yaşındaki oğlu Muhammed Cihad da gelir. Ana-oğul düşünce suçu olarak bilinen 312. maddeden DGM’de yargılanırlar. Hüda Kaya 20 ay cezaevinde kalır.

Hapis günleri biter bitmez yeniden sokaklara döner. Bu eylemlerden birinde Malatya İHL son sınıf öğrencileri olan üç kızı da vardır. 1999'da 16, 17 ve 18 yaşlarındaki kızlar terörle mücadele ekipleri tarafından okul basılarak gözaltına alınırlar. Hüda Kaya bu sefer de 146. maddeden üç kızıyla birlikte idam istemiyle yargılanır. Bazılarından birlikte, bazılarından da ayrı ayrı cezalar alırlar.

Mağazasını kapatmak zorunda kalır. Yıllar sonra verdiği bir röportajında en çok da cezaevinden çıktıktan sonra Malatya'da kendilerine kiralık ev dahi verilmemesine içerlediğini söyler. Mecburen İstanbul'a döner ancak geçimini sağlayacak bir iş bulamaz. Hakkında daha onlarca dava vardır. Kızı İntisar’ın 312. maddeden yargılandığı bir davadan ceza alması üzerine ülkeyi terketmeye karar verir. Avrupa hem pahalı hem kapalıdır ona, karayoluyla Pakistan'a kaçar. Bir yıl kaldıktan sonra İstanbul'a döner.

28 ŞUBAT'IN TÜM SABIKASI SANKİ ONA YAZILDI

Ne var ki, davaları bitmemiştir, peş peşe ceza yağar. Ağrı ve Malatya cezaevlerinde yatar. Kendisinin tahliyesinden bir ay sonra birbiri ardına kızları da Akşehir ve Bandırma cezaevlerine gönderilir. Kızlarından Nurulhak, tahliye edildikten kısa bir süre sonra trafik kazasında yaşamını yitirir.
2002'de AKP iktidarı ile 28 Şubat'ın uygulamaları hızla temizlenirken, sanki 28 Şubat'ın tüm sabıkası Hüda Kaya ve ailesine miras kalmıştır. Kapılar yüzüne kapanır. Herhangi bir iş bulamadığı gibi, kızları da o zor günlerde aynı yolda yürüdükleri 'patronlar' tarafından işten atılırlar.

Hüda Kaya için mağduriyet bir kader olmaktan çıkmış, artık bir tercih haline gelmiştir. Çünkü başörtüsü için verdiği mücadelenin daha geniş bir hak ve özgürlük mücadalesinin parçası olduğunu anlar, hedefinde 'dünün mağduru olan, bugünün muktedirleri' vardır. Mazlum-Der'e ilk üye olanlardandır. Yazılarıyla ve faaliyetleriyle seçimde zafere taşıdıkları iktidarı hedefine koyar bu sefer. Ve elbette sonucunu da kısa sürede görür.
2011'de barış aktivisti olan oğlu Muhammed Cihad, hiçbir delil olmadan bir PKK operasyonunda gözaltına alınıp tutuklanır. Uzun süren yargılamanın sonucunda beraat eder. Bu olay Hüda Kaya'nın yaşamında bambaşka bir kırılmanın fitilini ateşler.

KANDİL'E SEYAHAT

Oğlunu da alıp 2013 yılının Ramazan ayında, Kandil’in yolunu tutar. PKK yöneticileriyle görüşür. Dağa çıkanların hikayelerini dinler ama en çok da PKK'ya katılan kadınlardan etkilenir. Döndükten sonra izlenimlerini uzun bir yazı dizisi olarak kaleme alır.
Ülkücülükten İslamcılığa, oradan Kandil'e kadar uzanan politik yaşamında Hüda Kaya için yazılabilecek daha çok şey var ama kısa bir CV dökümü, hayatta nasıl bir saf tuttuğunu göstermesi bakımından yeterli olur:

Pek çok kadın platformunu kurdu, aktif olarak çalıştı. İlmi, sosyal ve kültürel alanlarda farklı dernek ve vakıflarda faaliyet yürüttü. Yurtiçi ve dışında kadın, Filistin, barış, inanç vb. konularda konferanslar verdi. 2005’te Merve Kavakçı ile birlikte BM’de Türkiye’deki kılık kıyafet yasakları ve hak mücadelesi hakkında sunum yaptı. Ürdün, Sudan, Pakistan, İran, Keşmir, Lübnan ve Filistin mülteci kamplarında bulundu. Kardelen Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneğini kurdu, başkanlığını yürüttü. Uluslararası Müslüman Kadınlar Birliği üyesi ve Türkiye delegesi. Demokratik İslam Kongresi Şura Meclisi üyesi. Ve HDP’de de iki dönemdir MYK üyeliğini yürütüyor. Şimdi de HDP'den milletvekili adayı.
Eğer Hüda Kaya Meclis'e girerse, bizatihi kendi yaşamında temsil ettiği mağduriyetlerin tümü de siyasette temsil edilecek bir bakıma. HDP'nin neden kilit parti konumunda olduğunun cevabı da biraz burada yatıyor aslında