HDP Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) Türkiye’nin denetim sürecine geri dönmesini öngören tasarıyı oylayacağı oturumda bir konuşma yaptı.

Kerestecioğlu yaptığı konuşmasında Türkiye'de çoğunluk egemenliğinin demokrasi olarak dayatıldığını belirterek: “Ancak demokrasilerde yargı ele geçirilemez, güçler ayrılığı göz ardı edilemez, ifade özgürlüğü terk edilemez, özgür medya imha edilemez, sivil toplum fethedilemez, demokratik değerlere dokunulamaz” dedi.

Filiz Kerestecioğlu’nun Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde yaptığı konuşma şöyle: “Öncelikle, bu önemli raporda büyük bir gayretle hazırlayan raportörlere teşekkür etmek istiyorum. Sanıyorum, diğer raportörlerden çok daha zor bir görev üstlendiler. Sonuçta, bugün Türk hükümetini eleştiren bir görüş bildirmek, Türk hükümet yetkililerinin hedefi olmak ve kendinize karşı bir karalama kampanyasının başlatılması anlamına geliyor. Aynı şey, bizimle bugün burada olan birçok meslektaşımızın başına geldi.

"TÜRKİYE ARTIK O BİLDİĞİMİZ ÜLKE DEĞİL"

Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi olduğu günden bugüne hiç bu kadar çok Meclisin gündeminde olmamıştı. Türkiye, uzun süredir Batı demokrasisini yerleştirmeye çalışan bir ülkeydi. Fakat özellikle son iki yıldır Türkiye artık o bildiğimiz ülke değil. Türkiye, en çok sayıda gazeteciyi hapishanede tutan ülke. Dahası, bütün medya araçlarını elinde bulunduran hükümet bu durumu bile haklı çıkmanın yollarını bulmaya çalışıyor.

Her şey seçim kazanmak ve Başkanlığa giden yolu açmak için “savaşı” seçmeleriyle başladı. Yöneticiler, 7 Haziran'da seçimlerini kaybettikleri için "barış yerine savaşı" tercih ettiler.
O günden sonra yöneticiler, 6 milyon oyu görmezden gelerek seçilmiş temsilcilerimizi tutukladılar. Bugüne kadar askeri darbeler tarafından defalarca gerçekleştirilen muhalefeti yok etme politikası, sivil ellerinde, olağanüstü hal altına, KHK’larla uygulamaya kondu.

Bugün Türkiye'de çoğunluk egemenliği demokrasi olarak dayatılıyor. Ancak demokrasilerde yargı ele geçirilemez, güçler ayrılığı göz ardı edilemez, ifade özgürlüğü terk edilemez, özgür medya imha edilemez, sivil toplum fethedilemez, demokratik değerlere dokunulamaz.

Dahası, bugün Türkiye’de Erdoğan'ı destekleyen bir çoğunluğun olduğunu iddia etmek de mümkün değil! Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Raporunda da belirtildiği gibi, hiç adil olmayan bir kampanya sürecinden ve çok ciddi biçimde şaibeli bir referandumdan sonra bile, Anayasa değişikliği Türkiye’de yalnızca % 51 destek bulabildi.

Aslında, bugüne kadar Avrupa'nın askeri ve ticari konulardaki endişeleri ve mülteci antlaşmaları nedeniyle kendi sorumluluğunu yerine getirmemesi de, Türkiye vatandaşlarının daha ciddi insan hakları ihlallerine maruz kalmalarına ve yalnız hissetmelerine neden faktörlerden biridir.

Raporda da belirtildiği gibi, Türkiye vatandaşlarının haklarını despotik yönetime karşı korumak ve askeri darbelerin Türkiye'de bir daha yaşanmamasını sağlamak için Türkiye'deki gelişmelerin izlenmesi yoğunlaştırılmalı ve genişletilmelidir. İzleme prosedürünün Türkiye açısından yeniden açılması, Avrupa Konseyi'nin sevgili ülkemizin geleceğini korumak için görevini yerine getirmesinin tek yoludur.