HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Hollanda ile yaşanan diplomatik krize de değinen Kerestecioğlu, “Reddedilen Türkiye değil AKP” dedi.

Kerestecioğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle:

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komisyonu, Türkiye'ye ilişkin yeni bir Rapor yayımladı. Raporda; Türkiye'de, Güneydoğu'da son 18 ayda yürütülen askeri operasyonlar sırasında aralarında "800 güvenlik görevlisinin de bulunduğu 2 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği, ciddi insan hakları ihlalleri yaşandığı ve 355 binden fazla insanın yerinden edildiği” ifade ediliyor.

Bu bilanço, bizlerin de defalarca anlatmaya ve olmasını önlemeye çalıştığımız, AKP’nin bilançosudur! Birleşmiş Milletler Raporu'nun yanı sıra hafızamızı tazeler ve bilançoya devam edersek; Türkiye’de 7 Haziran’dan sonra 33 bombalı saldırı gerçekleşti. Ülkenin farklı yerlerindeki bu saldırılarda 515 kişi yaşamını yitirdi, 2 binden fazlası da yaralandı.

2015 Haziran’ından bugüne kadar erkekler en az 472 kadını öldürdü. 2015 Haziran’dan bugüne kadar en az 3332 işçi iş cinayetinde yaşamını kaybetti. Bu bilançonun Meclis ayağına kısaca bakarsak: Tüm partilerin elbirliğiyle onayladıkları Suriye tezkeresi, El Bab’da 68 askerin yaşamını kaybetmesine neden oldu.

Türkiye’de devlet dersinde çocukları, gençleri, sivilleri öldürenlerin cezasızlığına yeni cezasızlıklar ekleyecek olan "askere dokunulmazlık getiren yasa” yine elbirliğiyle kabul edildi. “One minute” diyerek güya "diklenilen" İsrail ile, mağdurların hakları hiçe sayılarak Mavi Marmara üzerine anlaşma yapıldı.

Elbirliğiyle OHAL'e evet denildi! Yine elbirliğiyle onayladıkları dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla 152 milletvekilinin yargılanmasının önü açıldı, 13 vekilimiz şu an cezaevinde. Kendisi neredeyse her kesimden insana hakaret eden bir Cumhurbaşkanına hakaretten vekillerimiz İdris Baluken ve Çağlar Demirel için 10’ar yıl hapis cezası istenirken ve tutuklu yargılanırlarken; Dilek Doğan'ı evinde öldüren ve yeni ortaya çıkan görüntülerle, öldürdüğü yanında bulunan polislerce de ifade edilen özel timci için sadece 6 yıl ceza isteniyor ve hala tutuksuz yargılanıyor!

Cezaevlerinde yaklaşık 720 hasta mahpus var; 114’ü kanser, 387’si ağır hasta. Fakat kimi serbest bıraktılar? İstiklal Caddesi’nde dört kişinin hayatını kaybettiği, 39 kişinin yaralandığı İŞİD saldırısından tutuklu, 6 kez müebbet hapis istemiyle yargılanan Erkan Çapkın’ı! Haydi bütün hasta mahpusları bırakın o zaman! İnsanların hayatta kalma derdi yetmiyor, bir de açlıkla sınanıyorlar. Kıdem tazminatı kaldırılarak iş güvencesi yok ediliyor. Taşeron işçilere verilen kadro sözleri tutulmuyor. Karşımızda bütün bunlardan sorumlu olan bir iktidar ve Cumhurbaşkanı var; ama tüm yetkileriyle ve elbirliğiyle bunları yaptıkları halde; hiçbir sorumluluk almadıkları gibi hala kendisine daha fazla yetki isteyen bu kişiye her türlü yetkiyi vererek Meclisi dahi devre dışı bırakmak istiyorlar!

'SORUMSUZCA BIRAKILAN BİR TEKLİF'

İşte bu referandum bu uğurda önümüze paket halinde bırakılan bir referandumdur! Sorumsuzca ve utanılacak şekilde önümüze bırakılan bir tekliftir bu aslında! Gidip Bolululara ‘Bolu Beyi'nin torunları’ diye sesleniyor Başbakan. Oldu olacak hazır Newroz yaklaşırken Diyarbakırlılara da ‘Dehak’ın torunları’ desin… Şimdi kendisinin anlayacağı şekilde tane tane anlatayım: Bu referandumu kim istedi; cumhurbaşkanı ve iktidar. OHAL’i kim getirdi arkadaşlar; Cumhurbaşkanı ve iktidar. Peki, OHAL kime karşı geldi: 15 Temmuz darbe girişimi yapanlara karşı! Peki, 15 Temmuz darbe girişimini yapan siyasiler bulundu ya da bulunmak istendi ve yargılandı mı?

Darbe Komisyonu Başkanı Reşat Petek'in açıklamalarına baktığımızda darbe girişiminde bulunan siyasilerin bulunamadığını görüyoruz! Dolayısıyla yargılanmadılar da! Ne enteresan değil mi! Yeni doğum yapmış kadınlar da dahil her türlü sıradan insan cezaevlerinde ama siyasi kanadı olmayan bir darbe girişimi ile karşı karşıyayız! Bizim de buna inanmamızı bekliyorlar! Ve sözde bu darbe girişimine karşı getirilen OHAL ve KHK'lar; 100 binlerce insanın canını yakarken, şimdi de, kendilerinin sabahlara kadar Meclis'i canhıraş, adeta köleler gibi çalıştırıp getirdikleri referanduma karşı hayır oyları yükseldikçe, hayırcıların canını yakmak için kullanılıyor.

Şimdi de bir kaç gündür “demokrasi demokrasi” demeye başladılar! Bu tabloda hangi demokrasiden söz ediliyor! Barış isteyen 312 akademisyen üniversitelerinden ihraç edildi, işten çıkarılan ve istifaya ya da emekliliğe zorlananları da ekleyince 450’ye yaklaşıyor bu sayı! Bugün Türkiye’de 157 gazeteci hapiste. Onlarcası da artık sürgün! Kendi halkına bütün meydanları kapatmış bir iktidar hangi demokrasiden söz ediyor.

MAĞDURİYET YALANLARINDAN BIKTIK

Bu referandumu kendisi icat ettiği halde, bu referandumda bütün hayır diyenleri bir de terörist ilan eden bir iktidar hangi demokrasiden söz edebilir! Yine güya Avrupa'ya posta atılarak küçük bir "milliyetçi oyları konsolide etme oyunu" oynanırken, her türlü anlaşmaya devam ediyorlar! Avrupa’da aşırı sağ nasıl Müslümanları düşman gösteriyorsa, AKP de sürekli Avrupalıları, kendi dışında herkesi düşman gösteriyor.

Ömer Çelik diyor ki "Bu Avrupa krizi kararsız oyları Evet’e çevirmiş"! Böyle mi gerçekten, bununla ilgilendiği mi var insanların! Sokaklarda binlerce dükkan kapanıyor, insanlar alışveriş yapamıyor. Binlerce işsiz var! Turizmciler atılan bu "postalardan" bezmiş durumdalar? Halkımızın gerçek gündemi bu değil. Bir kaç evet çıksın diye savaş ilan etmedikleri yer kalmadı.

Şu anda bize en çok zarar veren şey ekonomik kriz ve Suriye'de olanlar… İşte asıl konuşulmasını istemedikleri bunlar. Bu yüzden de referanduma kadar bu "faşist Avrupa" malzemesiyle oyalanacaklar. Avrupa’daki ırkçılar da kendi seçimleri için aynı malzemeyi kullanacak. Ancak maya artık tutmuyor ve herkes bıktı bu mağduriyet yalanlarından!

REDDEDİLEN AKP

Siz bu ülkelere, Türkiye’nin, halkımızın yararına olacak diplomatik veya ticari görüşmeler yapmaya gitmiyorsunuz. AKP propagandası yapmaya gidiyorsunuz. Sonra da sanki bu ülkeler Türkiye’yi reddetmiş gibi krizin yükünü yurttaşa yüklüyorsunuz. Aslında reddedilen Türkiye değil; AKP.  Dolayısıyla portakal ezerek, lale çiğneyerek kimseyi kandıramazsınız artık! Herkese ama herkese zarar veriyorsunuz; yurt dışındaki vatandaşlarımızı da her türlü ırkçı tehdide açık hale getirerek zarar veriyorsunuz; yurdumuzdaki insanlara da turizmi baltalayarak, bu ülkeyi güvensiz kılarak ve ekonomiyi geri dönülmez bataklara saplayarak zarar veriyorsunuz! Ülkenin itibarını zedeliyorsunuz. Ben halkımıza sesleniyorum: Korkuyu ve yalanı yenen faşizmi de yener!

16 Nisan'da artık bu öfke ve mağduriyet tellallarını hak ettikleri yere gönderelim ve ülkemizin geleceğini, kendi geleceğimizi kazanalım. AKP’li milletvekili “Bu Almanlara Hollandalılara kızmayalım, belki azıcık teşekkür de etmemiz gerekiyor. Bizim evet oylarına en az iki puan katkı yaptılar böylece” diyor. Gerçekten acı olan oradaki yurttaşların da buradaki yurttaşların da ırkçı tehditlerle karşı karşıya kalması ya da ekonomik kriz batağına sağlanması. Biz 2 puan artmış, iki puan azalmış derdinde değiliz. Bunlar küçük oyunlar. Bunun reel karşılığı yok. Bunun için yapıyorlarsa ayıp olan budur.

Bütün dünyada gösteri hakkı, ifade özgürlüğü olmalıdır. Burada dikkat çekilmesi gereke Türkiye’de bunların sağlanıp sağlanmadığıdır. 15 yıldır iktidarda olan insanlar zamanında Cizre’ye bakanlarını sokmadılar. 157 gazeteci tutuklu, 13 milletvekili tutuklu ve Türkiye’nin bütün meydanları halka kapatılmış durumda. Başkalarına söz söylemek için kendilerinin o evrensel ilkeleri yerine getirmesi gerekmektedir. Türkiye’de ifade özgürlüğü, insan hakları yerle bir edilmiş durumdadır.