HDP Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti’den ‘tasfiyesi’ ile birlikte iktidar partisindeki son süreci ve olası siyasi gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu


Fırat Haber Ajansı’ndan Ali Barış Kurt’a konuşan Fırat, amacın HDP'yi baraj altında bırakarak erken seçime gitmek olduğunu belirtti ve "Bu süreçte daha fazla kutuplaşmaya başvurulacak" uyarısında bulundu.

Fırat, Erdoğan'ın başkanlıkla yetinmeyerek hilafeti gündeme getirebileceğini de savundu.

HDP’li Dengir Mir Mehmet Fırat’ın değerlendirmeleri şöyle:

"CUMHURBAŞKANI DAVUTOĞLU İÇİN 'EN BÜYÜK HATAM' DEMİŞTİR"

"Son operasyon öncesinde, teşkilatlardaki atama yetkisinin alınması sırasındaki oylamada görüldü; 47 tane oy bu yetkinin alınması yönünde oy kullandı ve toplam oy 50'ydi. 47 tane oy bu yetkinin alınmasını istedi ki, toplam 50 kişiydi. Bunlardan 3'ü de katılmamıştı. Biri Cemil Çiçek imiş herhalde; imzalamamış kararı. 50 kişilik listede 3 kişinin farklı oy kullanması şu demektir; genel başkan ve başbakan sıfatını taşıyan kişi kukladır, partiye hakim değildir. Bakanlar Kurulu listesi de önüne kondu çünkü başbakan yardımcısı olmak üzere diğerlerinin tamamı Saray'dan belirlendi.

“Hükümete ve partiye hakim olamaması tam bir teslimiyetti. Ancak süreç içerisinde her şeye 'evet' demesine rağmen, 'emredersiniz ama' demesi, 'şöyle olsa da yapılabilir mi' lafını kullanmasını Cumhurbaşkanı kabul etmedi. Yüzde 99'una 'evet' deyip yüzde 1'ine 'hayır' demesiyle anlaşabilmeleri mümkün değildi. Zaten Cumhurbaşkanı da Davutoğlu için 'hayatımda yaptığım en büyük hatadır' demiş.

“BAŞKANLIK DEĞİL, DİKTATÖRLÜK”

"Cumhurbaşkanı 'başkanlık sistemi' diyor ama yanlış anlaşılıyor. Anayasal anlamda başkanlık sistemi, kuvvetlerin birbirinden ayrılması ama birbirlerini de kontrol edebilmesidir; Amerikan usulüdür. Cumhurbaşkanı'nın kafasındaki ise böyle değil. Kendisi 'Türk usulü başkanlık' diyor. Ortadoğu tipi başkanlık sistemi aslında. Baas rejimlerinde görünen, Suriye'de, Irak'ta Saddam döneminde olduğu gibi. Hatta Libya'da olduğu gibi otoriter, diktatoryal bir sistem istiyor. Bu da tamamen kuvvetlerin tek kişide birleşmesi; yürütme, yasama ve yargının tek kişinin kontrolü altında olmasıdır. Bunun başkanlık sistemiyle ilgisi yoktur. Onun için de kendisi 'Türk usulü başkanlık' diyordu. Bunlarla otoriter ve diktatörlüğe varan sistemden bahsediliyor. Zaten orada başbakan yoktur; yürütmenin başı başkandır. Dolayısıyla bir tezat vardı... Anayasa gereği bir cumhurbaşkanının yanında bir de başbakan vardı. Şimdi sorumluluk Başbakan'da olmasına rağmen tokmak Cumhurbaşkanı'nın elindeydi. Bu çatışma başından beri belliydi. Başbakan atandığında da bunun uzun sürmeyeceğini söylemiştim.

“KARAR İÇİN SARAY'DA TOPLANILACAK”

“Yeni başbakanın herhangi bir etkisi olmayacak. Erdoğan Ortadoğu tipi başkanlık ile özünde diktatörlüğü hayata geçirmeyi hedefliyor. Gelecek olan kişi usulen orada var olacak ama bütün kararlar Cumhurbaşkanı tarafından alınacak. Şunu da göreceğiz; Bakanlar Kurulu -ki aslında Bakanlar Kurulu da olmayacak; 'bakanlık sekreterliği' anlamında olacak- sıkça Saray'da toplanacak. Saray'da kararlar aldıklarını göreceğiz.

“HDP'NİN BARAJ ALTINDA BIRAKILMASI VE ERKEN SEÇİM PLANI VAR”

"Bence HDP'nin ve MHP'nin baraj altında bırakılmasıyla, Kasım ayında veya en geç 2017'nin bahar aylarında erken seçimle tek başına anayasayı değiştirecek güce erişmeyi planlıyorlar. Böylece anayasal değişikliğe gidileceği kanısındayım. Dolayısıyla, HDP'li vekillerin Meclis'in dışına itilmeleri, MHP içinde yaratılan başkanlık kaosu tamamen buna yöneliktir. Meclis ilk açıldığında partiler arası anayasa komisyonu kuruldu ama o komisyon usulen kuruldu. Biliniyor ki, bu şekilde anayasa yapmak mümkün değil; dört ayrı partinin anayasa konusunda mutabakat sağlaması mümkün değildi. 'Buyurun anayasa yapalım dedik ama olmuyor' demek içindi. Kısa süre içinde de AKP kendi anayasasını Meclis'e getirecek ama bunun da geçmesi mümkün olmayacak. Bu sefer de 'beraber yapamadık, getirdiğimizde de karşımıza çıkıyorlar; çoğunluğu verin de anayasa yapalım' diyecekler. Suriye politikası, Rus uçağının düşürülmesi ve özellikle de HDP üzerinde oynanan oyunlar, diktatörlüğe erişebilmenin vasıtası.

“MHP'YE GEREK KALMADI”

"AKP, MHP'nin temsil ettiklerini MHP'den daha iyi yapar hale geldi. MHP'nin de sağına düştü. Dolayısıyla MHP'nin varlık sebebi ortadan kalktı. Bir de ihtilafa sokularak parçalanması söz konusu oldu. MHP'nin var olması için siyasi gerekçesi kalmadı. 1 Kasım'daki seçimlerde de en büyük kayba MHP uğradı; yüzde 7-8 puanı AKP'ye kaptırdı.

“HİLAFET GÜNDEME GELECEK”

"Sünni İslam aleminin hilafeti de gündeme gelecek. Hatta bunun da ötesinde bir yerde mehdilik yani İslam alemini kurtaracak görevli, diyebileceğimiz yerde kendini görmeye başladı. Allah tarafından görevlendirilmiş biri olarak kendini görmeye başladı. Danışman mekanizması tamamen ortadan kaldırılmıştır. Tanrısal güçle geldiği düşünüldüğünden hata yapmasının mümkün olmadığı düşünülüyor. Halk deyimiyle; bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete!

“AKP’DE DOKUNULMAZLIK ÇATLAĞI YAŞANMAZ”

"AKP'de çatlak olmaz. Erken seçim gündemde olduğu için, biat kültürü hakim olduğu için. Kim güçlüyse ona biat edilir. Davutoğlu'nun fonksiyonu kalmamıştır. Ona yakın olanlar da şu anda Cumhurbaşkanı'na yakın olabilmek için Davutoğlu'na saldıracak" diye belirtti.

YASAK VE OPERASYONLAR

"Başkanlığa bağlıdır. O noktaya varılana kadar soykırıma varan bu çatışmalar devam edecek. MHP'nin yerine ikame ettiğinden ve Kürt seçmenden daha fazla oy alması mümkün olmadığı için, daha büyük potansiyele sahip bir kesime dönüyor; o da milliyetçi kesim.

“DAHA ÜST BOYUTTA KUTUPLAŞMA YARATILACAK”

"Bu süreçte daha fazla kutuplaşmaya başvurulacak. Türk-Kürt çatışması, Alevi Sünni çatışması; aklınıza gelebilecek her argüman iki kutuplu hale getiriliyor. Ama daha üst noktaya da taşımaya devam edecekler. Bu süreç içerisinde çözüm aramak mümkün değil. Ama uzun vadeye baktığınızda, Ortadoğu'daki değişim baz alındığında da bunun böyle devam etmesi mümkün değil. Neticede bir şekliyle masaya oturulacaktır ama bu süreç içinde de büyük hasarlar meydana gelecektir."