HDP Cezaevi Sözcüsü ve Muş Milletvekili Burcu Çelik, açlık grevlerinin süresiz ve dönüşümsüz olarak devam ettiği Edirne ve Şakran cezaevlerini ziyaretlerinin ardından, açlık grevi yapan mahpusların aileleriyle birlikte basın toplantısı düzenledi. HDP İzmir il binasında gerçekleşen toplantıda Çelik, grevlerin geldiği aşamanın son derece ciddi olduğuna vurgu yaptı.

Adım atılırsa çözüme ulaşılabileceğini söyleyen Çelik, kaygılarını da dile getirdi ve "Bu şekilde sessiz kalınırsa, cezaevlerinden tabutlar çıkabilir" dedi. 

'AÇLIK GREVLERİ ASLINDA BİR SONUÇ'

Çelik, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: Türkiye cezaevlerinde yaklaşık 2 yıldır sistematik olarak artan hak ihlalleri devam ediyor. OHAL öncesi ve OHAL’den sonra çıkartılan KHK’lerle birlikte şiddet politikalarının ilk yansıdığı alan cezaevleri oldu. Görüş haklarının kısıtlanması, savunma haklarından men edilmeleri, yasal hakların bile engellendiği bir süreç yaşadık, yaşıyoruz. Açlık grevleri aslında bir sonuç oldu. Ve bugün birçok cezaevinde süreli, süresiz açlık grevleri devam ediyor. Şakran’da 43. günü geride bıraktı, dönüşümsüz, süresiz. Edirne, Sincan Kadın Cezaevi ve Tekirdağ Cezaevinde de dönüşümsüz olarak grevler devam ediyor. Diğer cezaevlerinde de destek amaçlı, dönüşümlü olarak devam ettiriliyor. 

'ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN SEBEBİ KHK'LER'

Şakran ve Edirne cezaevlerinde yaptığımız görüşmelerde şu çok net açığa çıktı: Çözümsüzlüğün asıl sebebi cezaevlerinde KHK’lerle başlayan uygulamalar. Bizim görüşmelerimizde dile getirdiğimiz hiçbir şey için “Hayır, yoktur” denilmedi. KHK ile verilen yetkilerin ne kadar kötüye kullanıldığı ve ne kadar idarenin keyfiyeti ile şekillendiği de ortaya çıktı görüşmelerimizde. 

KHK'LAR İLE 'HER ŞEYİ YAPMAYA YETKİLİSİNİZ' DENİLDİ

Cezaevlerinin yönetimi birilerinin tutumuyla şekillenmemelidir. Sistemsel bir sorunun açığa çıkışıdır bugün yaşadığımız. KHK’lerle çok geniş yetkiler verildi. İlk gizli genelge ile “her şeyi yapmaya yetkilisiniz” noktasında bir talimat verildi. Bu gizli belgenin bakanlıktan gönderilen resmi bir belge olduğu da sonradan açığa çıktı. 

'ADIM ATILIRSA SONUÇ ALINIR'

Dün Edirne Cezaevi ve bugün Şakran Cezaevine ziyaretlerde bulunduk. Mahpuslarla avukatlar aracılığıyla görüştük. Çünkü HDP milletvekillerinin görüşmeleri, bakanlıkça keyfi olarak engelleniyor. Birebir görüşemedik ama avukatlar aracılığıyla iletilen somut talepler var. Bu taleplerin gerçekleştirilmesi noktasında adım atılırsa açlık grevlerine ilişkin sonuç da alınabilir. 

Dışarıdaki bu baskının, zulmün, şiddetin aslında dışarıdaki gibi muhalif olan tüm kesimlerin sesi nasıl bastırılmaya çalışılıyorsa içeride de bunun yansıması açığa çıkıyor. Örneğin Edirne Cezaevinde ve tüm cezaevlerinde en belirgin ve kabul edilemez durum ‘ince arama’dır. Sohbet haklarının, açık görüş haklarının, telefon haklarının kısıtlanması, kitaplara ve gazetelere el konulması, ani baskınlarla el yazısı dökümanlara el konulması, tedavi süreçlerinin tam olarak yerine getirilemiyor olması, parmak okutma sistemi kabul edilemez uygulamalardan bazıları.

'MAHKUMLAR SİZE EMANET İSE BU UYGULAMALAR NEDEN?' 

Bugün Şakran Cezaevinde yaptığımız görüşmelerde de duruma ne kadar kötü niyetle yaklaşıldığını, istenirse bugün koşulların iyileştirileceği ve açlık grevlerinin bitirilmesi noktasında çözüm üretilebileceğini gördük. Şakran Cezaevinde kimlik kartı dayatması var. Kimlik kartı, zaten zindanda olan insanlara dayatılabilecek bir durum değildir. Mahpuslar bunu kabul etmiyor. “Mahpuslar bize emanet” diyorlar. Öyleyse, neden bir mahpus, idareci içeri girdiğinde ayağa kalkmak zorundadır? Neden idareye ya da hastaneye giderken her defasında ayakkabıları çıkarılır? Bunların hepsi insanlık dışı muameledir. Tüm bu uygulamalara karşı mahpusların itiraz etmesi, direnç göstermesi neticesinde ortaya çıkan işkence ve fiziksel şiddet de söz konusudur. 

'OHAL VE KHK’LERDEN VAZGEÇİLMELİDİR'

Bu anlamda söz sahibi olan her kurumun, herkesin bir araya gelip açlık grevinde olan mahpuslarla görüşmeler gerçekleştirmesi, iyileştirme noktasında adım atması gerekiyor. Neden çözülemiyor? Çünkü idare, “Benim elimde mevzuat var, ben mevzuata göre hareket ediyorum” diyor. “KHK’ye aykırı davranmıyorum, bunu uygulamak zorundayım” diyor. Demek ki bütün ihlallerin sebebi KHK ile gönderilen talimatlardır. Demek ki OHAL ve KHK’lerden vazgeçilmelidir. Bu sürecin daha kısa sürede sonlanması için, önünü alamayacağımız mağduriyetlerin, bedenlere zarar gelmesinin önüne geçilmesi adına kim varsa harekete geçmelidir. Ama bizim dışımızda da tüm partilerin, tüm sivil toplum örgütlerinin ve tabi bakanlık yetkililerinin harekete geçmesi gerekir. 

Bugün bu açıklamayı ailelerle birlikte yapıyoruz. Kaygıları çok önemlidir. Edirne Cezaevinde 2 mahpusun çok ciddi kilo kaybı vardır. Şakran’da da ciddi kilo kayıpları ve vücuttaki bazı tepkilerin dışa yansıması söz konusu.

ADIM ATILMAZSA CEZAEVLERİNDEN TABUTLAR ÇIKAR

Her saatin, her dakikanın çok önemi var. Çözüm noktasında bir adım atılmazsa kalıcı bazı rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Unutkanlık, kronik rahatsızlıklar söz konusu olabilir. Bunu dile getirmek bile istemiyorum ama bu şekilde sessiz kalınırsa, cezaevlerinden tabutlar çıkabilir. Durum çok ciddi. Hiçbir siyasi kaygı bedenlerini çözüm için ölüme yatıran insanların taleplerini, haklarını dinlemeye engel olmamalı. Sessizliğin açıklaması olamaz. Çağrımızı tüm kurumlara yapıyoruz. 

Edirne’de yaptığımız görüşmeden sonra Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş ve Milletvekilimiz Abdullah Zeydan’ın Edirne Cezaevi’ndeki koşullara ilişkin cezaevi müdürünün çözüm noktasında adım atmamasıyla ilgili tepkileri vardı. Bitirilmesi noktasında adım atılmazsa yarın açlık grevine başlayacaklarını biliyoruz.