HDP Kars milletvekili ve Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başkanlık açıklamalarını ve AKP’nin önümüzdeki günlerde Meclis’e getirmeyi planladığı başkanlık sistemini değerlendirdi.

Bilgen, “MHP parlamenter sistem vurgusu yapıyor. AKP bir taktik hamleyle taviz veriyormuş gibi görünerek ‘tamam başkanlıktan vazgeçtik’ diyecek. Böylece hem Meclis ayağını çözmüş olacak hem de kamuoyunda başkanlık sistemine karşı olan alerjiyi aşmış olacak. Bunlar klasik başkanlıktan çok daha tehlikelidir’ dedi.

Ayhan Bilgen’in Duvar’dan Özlem Akarsu Çelik’e yaptığı açıklamalar şöyle:

‘BAŞKANLIK İSTİYORMUŞ GİBİ GÖRÜNMEK BİR TAKTİK’

Bence Erdoğan da başkanlık istemiyor. Bunun bir taktik olduğunu düşünüyorum. Parlamenter sistem vurgusu yapan MHP’yi ikna etmek için ‘tamam, buna razı oldum’ gibi sunacaklar. Klasik başkanlık sistemi, güçlü yerel yönetimler ve güçler ayrılığından kaynaklı denetim mekanizmalarıyla olur. ABD’deki gibi bir başkanlık istemiyorlar.

Öyle olsa Burhan Kuzu gibileri çıkıp ‘Obama’ya acıyorum’ der mi? Akıllarındaki Latin Amerika modelleri. Bu onlara mantıklı geliyor. Yerele yetki vermeyen sistemler bunlar. ‘Başkanlıktan vazgeçtim’ diyerek hem bu işin Meclis ayağını çözmüş olacaklar, MHP’den gerekli oy için ihtiyaçları olan desteği alacaklar hem de kamuoyunda ‘başkanlık’a olan alerjiyi bu taktikle aşmayı planlıyorlar. Başkanlık isteyenlerle diğerlerine yani yarı başkanlık ve partili cumhurbaşkanlığına evet diyecekler arasında ciddi bir oransal fark var şu anda.

‘PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI BAŞKANLIKTAN DAHA TEHLİKELİ’

Zaten Tayyip Erdoğan Bakanlar Kurulu’nu toplayarak toplumu buna alıştırdı. Bir tek AKP’nin Merkez Yürütme Kurulu’na (MYK) girmediği kaldı. Yarı başkanlık, partili cumhurbaşkanlığı, açık klasik başkanlıktan daha tehlikelidir. Klasik başkanlıkta denge denetleme mekanizmalarını biliyoruz ama Türk usulü yapıyoruz deyip sorumsuzluğu 12 Eylül’den, yetkilerini de Türkmenistan örneğinden alan ortaya karışık bir şey çıkarsa bu çok daha tehlikeli olacaktır.

‘TÜRK TİPİ BAŞKANLIK’

Türk tipi başkanlık modeli dedikleri deve kuşu misali, uç deyince deveyim, yürü deyince kuşum diyecek. Parlamenter sistemin araçları hatırlatılınca parlamenter sistem değiliz diyecekler. MHP de buna açık kapı bıraktı. AKP taktik hamleyle ‘Tamam, başkanlıktan vazgeçiyorum, yarı başkanlık veya partili cumhurbaşkanlığını kabul ediyorum’ derse bir taviz gibi görünen bu tutumla sistem içinde kara bir delik oluşturacaktır.

‘MEVCUT ANAYASA’DAKİ İYİ ŞEYLER BİLE UYGULANMIYOR’

Bence bu anayasa değişikliğini Meclis’e getirdiklerinde kamuoyu desteğini güçlendirmek için sopanın yanına havuçları da koyacaklar. Bir algı operasyonuna uygun biçimde farklı kesimlerin talepleri ‘başkanlık’ın yanına yerleştirilecek. Burada önemli olan şudur, kritik bir denge denetleme sistemi ve yetki paylaşan bir yürütme mi olacak? Yoksa yetkileri kendisinde toplayacak ve hak ve özgürlüklerle ilgili hoş ama içi boş şeyler mi koyulacak o değişikliğin içine? Yargı bağımsızlığı, sivil toplumun güçlendirilmesi, medya güvencesi…

Bunlar elbette önemlidir. Ancak şunu hatırlatmak gerekir, mevcut anayasadaki iyi şeyler bile uygulanmıyor! Şu an onları uygulamayan idarenin yetkileri arttığında hak ve özgürlüklerle ilgili vitrinlik malzemeleri getirmesinin bir anlamı olacağını zannetmiyorum.

‘BAŞKANLIK TEK ADAMLIĞA MI HİZMET EDECEK’

Yetki paylaşımı gibi Türkiye için kritik ve olmazsa olmazlar varken başkanlık tek adamlığa mı hizmet edecek? Bugünkü muğlaklık nasıl kabul edilemezse bunun hukuki statüye kavuşturulması da asla kabul edilemez.

‘ÇOĞUNLUĞUN RIZASIYLA DİKTATÖRLÜĞE GİDEBİLİRİZ’

Başka ülkelerde de başkanlık sistemi var diyorlar. Bu argümanın konuşulabilir olması için bu meseleyi Erdoğan tartışması olmaktan çıkartmak, meseleyi bir sistem tartışması olarak ele almak gerekir, çözüm buradan geçiyor. Demokrasinin akılla, felsefeyle ilişkisine tamamen zıt, bir kişinin tüm doğruları bildiğine dair mistik ideolojiden beslenen, ‘bizi darbeden koruyan Cumhurbaşkanı’ vb. inanışları var.

Bunalımdaki bir toplumun kurtuluşu güçlü liderlikle mümkündür iddiası, Almanya örneğini hatırlatıyor. Ne demokrasisi, bunlar marjinal grupların talepleri, önemli olan ‘güçlü Türkiye’ gibi bir anlayış var. ‘Güçlü Türkiye’ sloganıyla ve çoğunluğun rızasını alarak diktatörlüğe gidebiliriz. Bu Almanya’da yaşandı.