HDP Sözcüsü ve Kars milletvekili Ayhan Bilgen, HDP Genel Merkezinde yapılan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına verilen aranın ardından açıklamalarda bulundu.

Bilgen CHP'nin başkanlık sistemi tartışmalarındaki tutuk değişikliğine ilişkin, “Daha önce dört partinin eşit temsiliyle kurulan ve 61 madde üzerinde uzlaşma sağlanan Anayasa Komisyonu’ndan CHP ve MHP, “başkanlığı konuşturmayız” diyerek ayrılmıştı. Geçtiğimiz aylarda Meclis’te yine bir komisyon kurulmuştu. O komisyonun ilk toplantısında da CHP “başkanlığı tartıştırmayız” demiş, komisyon dağılmıştı. Şimdi ne değişti ki CHP “Getirin teklifinizi konuşalım” diyor.

“MHP için nelerin değiştiğini anlıyoruz. Ama belli ki CHP de kendi üzerinde bir baskı hissediyor. Bundan birkaç ay önce sergiledikleri tavrın bile arkasında durmuyorlar. Başkanlık denilen, uluslararası politikada bir eksen kaymasını da beraberinde getirecek bir rejim değişikliğidir” dedi.

Ayhan Bilgen açıklamasında şunları kaydetti: 

Türkiye bir rejim değişikliği hesabıyla büyük bir kaosa sürükleniyor. Özellikle geçmişte Gülen’le fotoğrafları olduğu bilinen bazı AKP’li isimlerin son günlerdeki sosyal medya paylaşımları bu kaygımızı artırıyor.
 
Bir iktidar partisi milletvekili, bir devlet büyüğüne suikast girişiminden sonra, halkın cezaevlerini basıp birilerini idam edeceğini yazdı. Bu provokasyon amaçlı değilse, bir planın deşifre edilmesidir. Dolayısıyla AKP’nin bununla ilgili bir açıklama yapma sorumluluğu vardır. Kendi içlerindeki hesaplaşmayı, kendi içlerindeki ‘sızıntı’yı bir an önce masaya yatırmazlarsa, belli ki provokatif planlar hayata geçirilecek.
 
EŞBAŞKANLARIN İÇİN ERDOĞAN’IN CEZAEVİ KOŞULLARI

 
Eş başkanlarımızı ziyaret eden avukatlar üzerinden polemikler yürütülüyor. Erdoğan kendi cezaevi hayatına örnek göstermişti. Biz de fazlasını değil, en azından o kadarını bekliyoruz. Uluslararası bir dergiye röportaj vermek kriminalize edilecek bir şey değildir. Bu gerekçe gösterilerek avukatlara baskı yapılması, avukat görüşmelerinin engellenmek istenmesi asla kabul edilebilecek bir yaklaşım değildir.
 
'İHTİYACA DAYALI DERNEKLER ‘KİLİT VURDUK’ DENİLEREK ORTADAN KALDIRILAMAZ'
 
İçişleri Bakanı’nın kapatılan derneklere ilişkin sözleri, örgütlenme özgürlüğü açısından tüyler ürpertici. “Kapılarına kilit vurduk, bitti. Hadi açın bakalım” anlayışı toplumu anlamamanın tipik göstergesidir. Dernekler ihtiyaçlara göre kurulmuşlardır. Binlerce, on binlerce üyeleri vardır. Daha düne kadar Türkiye derneklerin sayısının fazla olmasıyla övünüyordu. Uluslararası arenada da bilinen, kadınlarla ilgili, çocuklarla ilgili kritik çalışmalar yürüten dernekler için “kapısına kilit vurduk, bitti” anlayışı asla kabul edilemez. İhtiyaca dayalı örgütlenmeler kendilerini her şartta var eder. Buna inanıyoruz. Dernekler ihtiyaçla var oldular, mühürle de ortadan kalkmazlar.
 
'SİYASETÇİLERİN AÇIKLAMALARI NEDENİYLE TOPLUMUN BEDEL ÖDEMESİNİ DOĞRU BULMUYORUZ'
 
İçişleri Bakanı daha önce muhalefetteyken “Erdoğan’ı, AKP’yi bitireceğim” diyordu. Bitireceğim dediği yere yerleşti ve anlaşılan o ki, muhalefetteyken yapamadığını şimdi yapacak.
 
Hükümet'in yanlışlarının bedelini Türkiye toplumu büyük ekonomik krizler yaşayarak ödemek zorunda kalırsa bunun sorumlusu meydan okumalar, tanımama sözleridir. Siyasetçilerin sözleri nedeniyle toplumun bedel ödemesini doğru bulmuyoruz.
 
Demokratik model arayışları özgürce yapılabilmelidir, gerçekten özgürce tartışma olanakları varsa. Türkiye’de demokrasi olmadan cumhuriyetin var olamayacağını, özgürlükler olmadan barışın olamayacağını, adalet sağlanmadan birlikte yaşam olamayacağını bilen tüm kesimlere, duyarlılıklarını sergilemesi çağrısı yapıyoruz. Çünkü yarın geç olabilir.
 
'PARTİMİZ DARBE NİTELİĞİNDE BİR GİRİŞİMLE MECLİS DIŞINA İTİLMEYE ÇALIŞILDI’
 
Önce partimiz darbe niteliğinde bir girişimle Meclis dışına itilmeye çalışıldı. Bizi dışlayarak üç parti birlikte anayasa değişikliği yapıyordu, şimdi anlıyoruz ki CHP de dışlanıyor. Yeni seçim sistemiyle de MHP Meclis dışına itilecek. Çünkü tüm araştırmalar, daraltılmış bölge seçim sisteminin en büyük bedelini MHP’nin ödeyeceğini gösteriyor. İki partili Meclis hayali kuranlar şimdi tek partili Meclis istiyor.

'NE DEĞİŞTİ DE CHP, ‘BAŞKANLIK SİSTEMİNİ GÖRELİM DİYOR'
 
Daha önce dört partinin eşit temsiliyle kurulan ve 61 madde üzerinde uzlaşma sağlanan Anayasa Komisyonu’ndan CHP ve MHP, “başkanlığı konuşturmayız” diyerek ayrılmıştı. Geçtiğimiz aylarda Meclis’te yine bir komisyon kurulmuştu. O komisyonun ilk toplantısında da CHP “başkanlığı tartıştırmayız” demiş, komisyon dağılmıştı. Şimdi ne değişti ki CHP “Getirin teklifinizi konuşalım” diyor. MHP için nelerin değiştiğini anlıyoruz. Ama belli ki CHP de kendi üzerinde bir baskı hissediyor. Bundan birkaç ay önce sergiledikleri tavrın bile arkasında durmuyorlar. Başkanlık denilen, uluslararası politikada bir eksen kaymasını da beraberinde getirecek bir rejim değişikliğidir.

'AKP RAF ÖMRÜNÜ UZATMAK İSTİYOR'

Seçim sistemi değişikliğiyle yapılmak istenen de, Türkiye’de tipik olarak yapılan, erimeye yüz tutan ve kaybetme korkusu yaşayan partilerin seçim sistemini değiştirerek raf ömürlerini uzatma girişimidir. AKP demokratik bir seçim sistemi arayışı taşıyor olsaydı, seçim sistemi özgür demokratik ortamlarda tartışılırdı.
 
Açıklamanın ardından HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, gazetecilerin sorularını yanıtlarken şunları söyledi:
 
‘SAYILARI TEK BAŞINA MEŞRUTİYET SAĞLAMAZ’

 
MHP’den nasıl bir söz, taahhüt almışlar onu bilmiyoruz. Ama MHP’nin daha önce söyledikleri ortada. Sadece MHP ile anayasa yapmanın ne demek olduğunu AKP seçmeni tabanı gayet iyi biliyor olsa gerek.
 
Geniş katılımcı bir anayasa yapmak mümkünken, bunu yapmayıp “bul karayı al parayı” yoluyla anayasa olmaz. Referandumda kazansanız da yetmez. Çünkü sayılar tek başına meşruiyet sağlamaz. Bunun en net örneği 12 Eylül anayasasıdır.
 
Ormanlarla ilgili, meralarla ilgili projeler, Mezopotamya havzasındaki rant amaçlı projeler bile gösteriyor ki, Türkiye ekonomik krizle karşı karşıya. Piyasaların durumu ortada. Makyajla piyasayı canlandırmaya çalışıyorlar. Özgürlükler, basın yönelik, akademiye yönelik, siyasi partilere, belediyelere yönelik baskılar nasıl toplumu doğrudan ilgilendiriyorsa ekonomik gelişmeler de öyle.
 
Dolayısıyla bunun karşısında partiler üstü, herkesin elinden gelen gücü seferber etmesi gerekiyor. Ana muhalefet partisinin de bunu en fazla yapması gerekiyor. Ama galiba artık ittifakın toplumda kurulması gerekiyor. Bugün herkesin elinden geleni yapması gerekiyor. Bakın birileri iç savaş planları içinde. Tehlike ne kadar büyükse, ona karşı tutum da o kadar kararlı, güçlü ve geniş katılımlı olmak zorunda.
 
‘MECLİS’TEN DEĞİL, MECLİS ÇALIŞMALARINDAN ÇEKİLDİK’
 
Başkanlık yasa tasarısının geleceğinden o kadar da emin değiliz. Çünkü belli ki kendi gruplarına, birbirlerine güvenmiyorlar. Çünkü mesele matematik olsaydı 330’a zaten ulaşmışlardı. Dolayısıyla ne zaman kendilerine güvenir de bu teklifi getirirler bilemiyoruz ama öncelikle komisyona gitmesi gerekiyor. Biz de bu arada yerel tartışmalarımızı yapacağız. Biz Meclis’ten çekilme kararı değil, Meclis çalışmalarına katılmama kararı aldık.
 
Eş başkanlarımızın boşluğu bizim için önemli. Ancak çalışmalarımızı hiçbir boşluk olmadan sürdürüyoruz. Örneğin yarın grup toplantımızı yapacağız.

Demokrat Haber