HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, cezaevinde tutulan HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve milletvekillerinin durumuna ilişkin Meclis'te basın toplantısı düzenledi.

Cezaevinde tutulan HDP'lilerin çok büyük suçlar işlemişler gibi gösterilmeye çalışıldığını ifade eden Beştaş,yöneltilen suçlamaların sadece konuşmalar üzerinden olduğunu kaydetti. Beştaş, "Parti programını okumak suç olarak nitelenmiş. Biz tabi ki parti programını okuyacağız, savunacağız" dedi.

Beştaş medyada HDP'nin görünürlüğüne de dikkat çekti Erdoğan'ı eleştirerek, "Bugün Türkiye’de en çok konuşan kişi kim diye ilkokul çocuklarına da sorsanız "Recep Tayyip Erdoğan" der. Çarşıda, mahallede sorun aynı cevabı verir. Çünkü günün uyku saati dışındaki bölümlerini kameralar karşısında geçiren bir şahsiyetten bahsediyoruz." dedi

Meral Danış Beştaş'ın basın toplantısından satırbaşları şöyle:

Bugün TBMM’de yasama, yürütme, yargı erkini kökten dizayn eden bir teklifle karşı karşıyayız. Bizim duruşumuz çok net, ‘hayır’ımızı net bir şekilde ifade ediyoruz ama diğer partiler tavırlarını 20 Mayıs’ta, dokunulmazlıkların kaldırıldığı gün ortaya koydular. Vatandaş tek yönlü haberlerle zehirleniyor Şöyle bir algı üretiliyor: Yüksekdağ, Demirtaş ve diğer arkadaşlarımız büyük suçlar işlediler, kriminal bir şeyler yaptılar.

Vatandaş televizyonlarda tek yönlü bakış açısıyla verilen haberlerle adeta zehirleniyor. Bilinçli bir şekilde halka zehir veriliyor ve kutuplaştırma artırılıyor. Bizim sözlerimiz ise bilinçli bir şekilde yansıtılmıyor. Tüm çalışmalarımız kırpılarak, sansüre uğratılarak ya hiç verilmiyor ya da bir kaç saniyeyle veriliyor. Yaygın medyada HDP yokmuş gibi davranılıyor ama biz varız, buradayız. Arkadaşlarımız cezaevinde de olsa demokratik siyasetten asla vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Bizim varlık sebebimiz bu, demokratik siyaset.

KAMUOYUNDA ALGI OLUŞTURULUYOR

Dün Yüksekdağ hakkında, "HDP’li Yüksekdağ’a müebbet hapis istemi", "bir müebbet daha" diye haberler servis edildi. Yazı dili bile müebbetlik bir suç varmış gibi. Kamuoyu algısı oluşturuluyor. Grup Başkanvekilimiz İdris Baluken hakkında da başlık şu; "Baluken’e müebbet hapis istemi". Kışanak için de aynı şekilde haberler servis edildi.

Peki müebbet istenecek kadar ne suç işlediler arkadaşlarımız? Konuştular. Sayın Yüksekdağ, parlamentodaki tek kadın lider. Hakkındaki iddianame boş, safsatalarla dolu. Talimatların yerine getirildiği bir metin niteliğinde. Savcının kafası karışmış belli ki, talimatları yerine getirirken garip bir dil kurmuş, konuşmalarda parti programını okumak suç olarak nitelenmiş. Biz tabi ki parti programını okuyacağız, savunacağız.

ÖZYÖNETİM İSTEMEK SUÇ DEĞİL

İkinci suçlama; özyönetimi savunmak. Özyönetim istemek suç değildir. Anayasa komisyonunda da savunduk. Türkiye, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik şartına taraftır. Savcının tasarrufu yok ki. Savcı tutuklanmamak için bu iddianameyi hazırlamak, kendini ispat etmek, müebbet istemek zorunda. Savcılar tutuklanma tehdidi altında.

ERDOĞAN UYKU DIŞINDAKİ ZAMANLARDA KONUŞUYOR

Bugün Türkiye’de en çok konuşan kişi kim diye ilkokul çocuklarına da sorsanız "Recep Tayyip Erdoğan" der. Çarşıda, mahallede sorun aynı cevabı verir. Çünkü günün uyku saati dışındaki bölümlerini kameralar karşısında geçiren bir şahsiyetten bahsediyoruz. Anayasaya göre tarafsız, siyaset yapamaz. Eğer konuşmakla ceza alınacaksa Cumhurbaşkanı müebbet almalıydı, ki bize göre konuşmak suç değil.

Şu anda Eş Genel Başkanlarımız ve milletvekillerimizi cezaevinde tutan fezleke ve iddianamelerin savcıları kim? Bunlar adil bir soruşturma yapan savcılar mı? Katiyen hayır. Darbe komisyonuna gelen bilgiler, bizim baştan beri “Fetullahçı yapı tarafından hazırlandı” dediğimiz iddianamelerin nasıl hazırlandığını ortaya koymuştur. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) darbe komisyonuna verdiği yazıda 3 bin 994 hakim ve savcı görevden uzaklaştırılmış, bu liste böylece uzuyor.

Toplam işlem sayısı 4 bin 167. Yargı mensuplarının bir kısmı tutuklu bir kısmı da ihraç edilmiş, mal varlıklarına el konulmuş. Bunların yaptıkları işlemlerle Demirtaş Edirne’de, Yüksekdağ Kandıra’da, Gülser Yıldırım Kandıra’da, Nursel Aydoğan Silivri’de, Selma Irmak Silivri’de, Abdullah Zeydan Edirme’de, Ferhat Encü Kandıra’da, Gültan Kışanak Kandıra Cezaevinde. Bu savcıların tümü Fetullahçı yapıya mensup savcılar.

NURSEL AYDOĞAN'A DAVA AÇAN KİŞİ CEZAEVİNDE

İki gün önce Adana’da Demirtaş’ın davasını izledim. Demirtaş 2011’de bir konuşma yapmış, dosya bir numara alınmış ama işlem yapılmamış. Sonra Hakan Fidan'ın ifadeye çağrıldığı gün, hem Demirtaş hem Hakan Fidan hakkında işlem netleşmiş. Hakan Fidan ifadeye davet edilmiş, bu da soruşturma konusu olmuş. Davanın savcısı Abidin Bostancı tutuklandığı halde Demirtaş sanık sıfatıyla hakim karşısına çıkıyor. Bu savcıyı tutukluyorsan yaptığı işlemleri denetlemek, mercek altına almak zorundasın

Nursel Aydoğan’la ilgilli, Ahmet Karaca imzasıyla açılan dava var. Ahmet Karaca MİT tırları davasından uzun süredir cezaevinde ama Nursel Aydoğan yargılanmaya devam ediyor. Bu konuda çok sayıda örnek verebiliriz. Savcılar kendi kendine 9 elmayı toplamış, bir armut çıkarmış. Yok böyle bir şey. Hukukta siz bir milletvekili hakkındaki fezlekenin sevk maddesini değiştiremezsiniz. Örgüt propagandasından yargılanan bir milletvekili hakkında “ben senin hakkında müebbet hapis istiyorum” diyemezsiniz. Bunların hiçbiri normal değil. Bu hukuk cinayetlerini her gün söylemekten bıkmayacağız. Ta ki basın yayın organları ve iktidar bunu kabul edinceye kadar. Çünkü biz kazanacağız. Bundan hiç kuşkumuz yok.

Geçici sürelerle cezaevlerinde tutulabiliriz ama çıktığımızda başımız dimdik, onurlu bir şekilde mücadelemize devam edeceğiz. Ama bizleri cezaevine atanlar, bunun hesabını veremeyecek. Seninle Cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışan bir lideri cezaevine göndereceksin, bütün görüşleri kayıt altına alacaksın, Avrupa'dan gelen heyetlerin görüşme taleplerini reddedeceksin, mahkemede bile tecrit uygulayacaksın ve buna hukuk diyeceksin. Gülerler. Bunu adı intikamdır. Bunun adı kin gütmektir.

İŞKENCEYİ SORDUK YANIT YOK

Sadece Demirtaş ile Abdullah Zeydan bir arada. Diğer arkadaşlarımızın hepsi tek başlarına tutuluyor. Bu, AİHM kararlarına göre işkencedir. Bu işkenceyi Adalet Bakanı’na sorduk yanıt yok. Bizzat yüz yüze sorduk, arkadaşlarımız neden tecritte tutuyorsunuz diye. Eş Genel Başkanımız Yüksekdağ, faks numarasını avukatından alamıyor. Koluna yazıyor, siliyorlar. Bu bir işkence türüdür. Bunun sorumlusu Adalet Bakanı’dır. Adalet Bakanı işkencecidir. Bu koşulları derhal düzeltilmesi gerekiyor.

AKPM heyetinin Demirtaş ile görüşme talebi var, reddedilmiş. İşinize gelince Avrupa stratejik hedeftir diyorsunuz, size inanıyorlar mı? Herkes bu yalanların, dolanların farkında.Sayın Demirtaş’ın Jagland’a yazığı mektuplara el konuldu. Bu kendine güvensizliğin, kaygının, korkunun pik yaptığı bir dereceyi ifade eder.

DAVUTOĞLU YARGIDA KOMPLO VAR DİYOR

Davutoğlu, Darbe Komisyonuna yanıt vermiş, "Bu Fethullahçı yapı, yargıda siyasi komplolar yaptı” demiş. "Bürokrasiyi ele geçirmek istiyor” demiş. Bunu başbakanlık yapan bir kişi söylemiş. Bu, iktidar partisinin bu komployu kabul etmesi anlamına geliyor. Bu komplolar yapıldı da,cezaevine kapattığınız milletvekilleri, belediye başkanları, il, ilçe yöneticilerini bu komplo sonucu kapattığınızın farkında değil misiniz? Farkındalar. Bu komploları telafi etmek için adım atmak gerekir. Aksi halde bu komploların ortağı zaten sizdiniz. Siz el ele bu komploları 79 milyona karşı uyguladınız. Şimdi de hem Fethullahçıları cezaevine atarak kendisine ekmek çıkarıyorsunuz hem de onların hazırladığı belgelerle 6 milyonu temsil eden siyasetçileri cezaevine atıyorsunuz. Bu siyasi komploların ortağı olmadığını iddia ediyorsanız hayatınızda bir defa doğruyu söyleyin ve yeni bir sayfa açalım.

Ahmet Türk’ün cezaevine kapatılması, kapatanların aczidir. Ahmet Türk de için de rehin alınan arkadaşlarımızla ilgili de asla merhamet talebimiz yok. Biz sadece adaletin sağlanmasını, hak ve hukukun gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz.