HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Erdoğan'ın Boğaziçili öğrencilere ilişkin sözlerine değinen Beştaş, "28 Şubat'ta nasıl başörtülü öğrencilerin eğitim hakkını savunduysak şimdi de solcu öğrencilerin eğitim hakkını savunacağız" dedi.

Ailelere seslenen Beştaş, "Çocuklarınızın eğitim hakkına sahip çıkın" dedi.

Beştaş şöyle devam etti:

"Onları okutmayacakmış, onlar koministmiş. Tehdit ediyor öğrencileri. Orada Afrin lokumu dağıtılıyormuş, birileri de demiş ki savaşın lokumu olmaz biz bunu kabul etmiyoruz demiş. Erdoğan talimat verdi. Hemen ertesi sabah üniversite basıldı, “savaşın lokumu olmaz” diyen öğrenciler gözaltına alındı. Boğaziçili öğrencilerin gözaltına alınmasına yargı değil, Erdoğan karar verdi. Hala yargı bağımsız diyecek yüze sahipler mi bilmiyorum. Yargı kendini ateşe atmaktan imtina etti ama bütün ülkeyi ateşe attı."

Doğan Medya grubunun satışına ilişkin eleşirilerini de dile getiren Beştaş, "Ev halkını büyük bir yükten kurtardınız.Artık zap yapmayacaklar çünkü bütün kanallar aynı olacak" dedi.

Beştaş'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Afrin’e dair her gün yaratılan mizansenler var. Bütün televizyonlar aynı görüntüleri veriyor. Haberlerde bir senaryo var, oynayanlar da askerler. Halka ne kadar iyi davrandıklarını, sağlık muayenesi yaptıklarını yayınlayadursunlar bu görüntülerin sahte olduğunu biliyoruz. Dünya ajanslarında Afrin’deki yağmayı, baskıyı, şiddeti, işkenceyi çok net bir şekilde görüyoruz. Türkiye işkenceyi de ihraç etmiştir. Türkiye’de çok yaygın bir işkence var, şimdi Afrin’den de işkence görüntüleri geliyor.

Cumhurbaşkanı ısrarla “biz işgale gitmedik” diyor. Bir söylemek var bir de yapmak var. Hocanın ne söylediğine değil ne yaptığına bakın. “İşgale gitmedik” diyor, sonra “Afrin’e vali atayacağım” diyor. Bayraklar dikiliyor. Peki, Afrin, hangi ülkenin sınırları içinde, Suriye’nin. Başka bir ülkenin toprağı. Türkiye’ye ait değil. Bu nedenle oraya giriş BM statüsüne göre kesinlikle bir işgaldir. Ama şimdi işgal aşamasını da geçtik ilhak aşamasında. Oraya yerleşildi. Vali atanacak. 

AFRİN'DE BOŞ SOKAKLARA GİRİLDİ

Türkiye, nasıl vali atayabilir başka bir ülkenin içindeki bir yere? Afrinliler yönetime gelecek diyorlar. Orada Afrinliler yok ki, yağmadan, ölümden çıktılar, Afrin’den ayrıldılar. Türkiye’nin girdiği gün Afrin’de halk mı vardı? Afrin’de boş sokaklara girildi. Afrin’de boş sokaklar servis ediliyor. Afrinliler Afrin’den çıkmak zorunda kaldı. 

Yansıyan görüntüler yağma görüntüleri. Baskı görüntüleri. Yağma ve talanın ne boyutta olduğunu kendileri de görmüş olacak ki, Erdoğan, İbrahim Kalın, “gerekli önlemler alınacaktır” diyerek bir başka görüntü ikame etmeye çalışıyorlar. 

ÖSO IŞİD’in yöntemleri ile gitti. Afrin’de bir yağma yönetimi mi kuruluyor? ÖSO’nun AKP ile ilişkisi nedir? ÖSO yağma yaptığında, talan yaptığında AKP hükümeti sorumluluktan kurtulamaz. Kendileri gönderdiler ÖSO’yu, yere göğe sığdıramıyorlar. Bunun sonu da Lahey’dir. Uluslararası ceza mahkemesidir. Siz, bir yerleşim biriminde halkın yerinden edilmesi sonrasında yağma ve ölüm görüntüleri olursa, o ÖSO çetesinin yaptıklarından siz de sorumlusunuz. Siz yalan üzerinde yaşıyorsunuz ama dünya gerçekleri görüyor.

YAĞMACILAR MI GÜVEN SAĞLAYACAK?

ÖSO ile güvenlik sağlanacak öyle mi? Yağma yapanlarla güvenlik sağlanabilir mi? Talan politikası ile güvenlik sağlanabilir mi? 

Afrin’den alınan malların Azez’de pazarlarda satıldığını, bir yağmanın bölüşüm savaşının yaşandığını da dünya izliyor. Ajanslar bunları gösteriyor. Afrin’de talan edilen, yağmalanan mallar şu anda Azez’de satılıyor. 

Afrin’e yönelik işgal ve ilhak, BM 51. Maddesine aykırıdır. Türkiye meşru müdafaa halinde değil, saldırıdadır. Dün “Sincar’a da gidiyoruz” dediler. BM statüsünü kendi lehine yorumlamaya çalışıyorlar ama bundan bir sonuç çıkmaz. 

Biz, saldırı savaşı olduğunu ilk günden söyledik. Ama Afrin’in konuşulmasını istemiyorlar. Neden? Çünkü korkuyorlar. Çünkü Afrin konuşuldukça maskeler düşecek. 

Diyorlar ya yüzlerce füze atıldı, füzelerin nereden atıldığı tespit edilebiliyor, açıklayın kamuoyuna.  Siz daha önce füzeleri vururuz dediniz. Bu herhangi bir saldırı değil. Füzelerin çıkış noktasını tespit edin, bütün dünya öğrensin. Bunu bir gerekçe yapmaktan vazgeçin. 

ERDOĞAN ŞİMDİ DE ÖĞRENCİLERE SARDI

Son günlerde en çok tartışılan konulardan biri de Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin yaşadıkları. Erdoğan’ın başka işi kalmamış olacak ki şimdi de öğrencilere sardı. Onları okutmayacakmış. Açıkça tehdit ediyor. Bu bir şiddet yöntemidir. 

Bu da Afrin işgali ile bağlantılı. Lokum dağıtılıyormuş, “zafer” var ya. Olabilir bir grup öğrenci lokum dağıtıyormuş. Birileri de demiş ki “savaşın lokumu olmaz, kabul etmiyoruz”. Karşı düşünceler. Herkes aynı görüşte olamaz ki. Demokrasi böyle bir şeydir. Orada niye susturmak istiyorlar. Çünkü Afrin konusunda yaraları var. Afrin konuşulması onların propagandasının aksini ortaya koyuyor. 

Ne yaptı talimat verdi, hemen ertesi sabah üniversite basıldı, öğrenciler gözaltına alındı. Hala yargı bağımsız diyecekler mi? Boğaziçili öğrencilerin gözaltına alınmasına yargı değil Erdoğan karar verdi. Halen yargı bağımsız diyecek yüze sahipler mi? Yargı bütün bir ülkeyi ateşe attı. 

Daha dün, kura töreninde Cumhurbaşkanı ayakta alkışlarla karşılayan bir yargı. Gözaltılara yargı karar vermedi, Recep Tayyip Erdoğan karar verdi. Zaten bunu gizlemiyor. Açıkça ilan ediyor. 

Bizim eş genel başkanlarımızı tutuklayan yargıya bugün “Boğaziçi öğrencilerini gözaltına alın” talimatı veriyor. Barış için akademisyenlere aynısını yapıyor. Türkiye’deki bütün üniversiteleri Recep Tayyip Erdoğan üniversitesine dönüştürmeye çalışıyor. 

Özgür düşünceye düşmanlık var. Bilim üretimine, bilimsel çalışma yapılmasıyla karşılık var. Bu manzara, 1940’lı yılları hatırlatıyor. O dönemde Hitler’den kaçan bilim insanlarının burada çalışmalarına devam etmeleri biliniyor. Bu tehdit ve şantaj dili, Türkiye’yi eğitimsiz bırakma amaçlıdır.

HANGİ ÜNİVERSİTEDE KİMİN OKUYACAĞINA HÜKÜMET Mİ KARAR VERECEK

Ne isteniyor, nasıl bir gençlik isteniyor? AKP grup toplantılarında “reis çok yaşa” diye slogan atıyorlar. Onların düşüncesine saygı duyarız. Farklı düşünceye sonuna kadar tahammül etmek demokrasinin en büyük erdemidir. Ama bir ülkedeki tüm gençlerine “reis çok yaşa” dedirtemezsiniz. 

O öğrencilerden ne istiyorsunuz? Yargıyı tek tipleştiren, vatandaşı tek tip haline getirmek isteyen iktidar, üniversite öğrencilerini de sınavla değil atamayla okutmak istiyor herhalde. Hangi üniversitede kimin okuyacağına yükseköğretim sınavları değil hükümet mi karar verecek? Boğaziçi’ne, ODTÜ’ye girmek o kadar kolay değil Siz kimsiniz bu ülkenin gençlerini engelliyorsunuz? Siz sokmadınız ki onları o okullara. Onlar kendi emekleriyle ailelerinin fedakarlıklarıyla girdiler o okullara. Bu ülkenin gençlerinin okumasını engellemek istiyorsunuz!

Çekin. Ellerinizi çekin gençlerin üzerinden. Okuma hakkını veren alır, okuma hakkını vermeyen bu hakkı alamaz. On binlerce öğrenci disiplin cezalarıyla tehdit ediliyorlar. PM üyemiz Berat Kıran işkence görüyor. Gençlik meclisi üyemiz. AKP’ye biat etmeyen gençliğe yöneliktir bu tehdit. 

Bilimi yok etmelerine izin vermemeliyiz. Ailelere sesleniyorum; çocuklarınızın eğitim ve öğrenim hakkına sahip çıkın. Bu öğrenciler sınavlarda başarılı olarak okuma hakkını kazanmışlardır. Bu öğrencilere düşmanlık, hiç kimseye kazandırmayacaktır. 

ERDOĞAN'IN İÇİNE KEMAL GÜRÜZ RUHU DA KAÇMIŞ

28 Şubat’ı, Kemal Gürüz’ü hatırlıyoruz. Türbanlı öğrencileri nasıl engellediklerini hatırlıyoruz. Biz o zaman türbanlı gençlerin eğitim hakkının engellemesine karşıydık. Bugün komünist gençlerin eğitim hakkının engellenmesine karşıyız. İsteyen türbanıyla, isteyen kotuyla, isteyen mini eteğiyle gelir. Kemal Gürüz geçenlerde dedi ki: Biz bu kararı Türk milleti için verdik dedi. Bugün Erdoğan da aynısını söylüyor, “Türk milleti için verdik” diyor. Erdoğan’ın içine Kemal Gürüz ruhu da kaçmış.  Tıpkı Kenan Evren ruhunun şu anda yaşadığı gibi.

Doğan Medya Grubu satıldı. Artık kumandayla oynamaya gerek yok, çünkü bütün kanallar aynı görüntüleri verecek. Ev halkına kolaylık. Tek kanal olacak. Türkiye pilden de tasarruf edecek. 

İnternet ortamında epey mahir olduk sayelerinde. Hiçbir kanal gerçekleri yayınlamayınca mecburen kendimiz yapıyoruz.

Doğan Medya biat ediyordu zaten. Demirtaş yıllar önce biat etmenin sınırı yok. Biat ederek kurtulamazsınız demişti; bugün sözleri doğrulanıyor. 

Köşe yazarları kalmadı, gazeteci cezaevine döndü Türkiye. Basın yayın özgürlüğü yok. Çok taviz verdi Doğan Medya ama o havuza düşmekten kurutulamadı. Tavizin sonu yok. Biatın sonu yok. Boyun eğmek, diz çökmek kazandırmaz. Karşıtınız bile direnişine saygı duyar. Teslim olana saygı duyulmaz. Doğan medya bu yönüyle kaybetti. Bütün ülkeyi ateşe attı, kendileri de havuza düşmekten kurtulamadı. 

Bizler, buna boyun eğmeyeceğiz. Biz, satışın olduğu gün Meclisten internet sansürünü düzenleyen torba yasa da geçti. Yakında WhatsApp ve Instagram da denetlenebilir. Herhalde beynimizin de içine giremezler. Sokaklarda dolaşmamızı, insanlarla temas etmemizi engelleyemezler. Hakikatleri halka ulaştırmanın yollarını mutlaka buluruz. Biz yolunu buluruz. Onlar yol bulamıyor o yüzden baskıyla bu işi çözmeye çalışıyorlar. 

Cumhurbaşkanı artık televizyon izleyemeyecek. Çünkü televizyonlar ayna olacak, her döndüğü yerde kendisini görecek ve kendisini görmekten rahatsız olacak. 

Soru: Mehmet Metiner’in güç zehirlenmesi ve iktidarın kendilerini değiştirdiğine ilişkin açıklamalarını nasıl değerlendirirsiniz? 

Bu sözü söyleyeceğimi, 40 yıl düşünsem böyle bir cümle kuracağım aklıma gelmezdi ama Metiner doğru bir şey söylemiş. Cahiliye döneminden sonraki ilk doğru sözü. Geminin su almaya başladığını ifade etmeye kimse cesaret edemiyor. Metiner ilk oldu, tebrik ediyoruz. Diğerlerini de cesur olmaya davet ediyoruz. Cesaret iyidir. Cesaret bulaşıcıdır.