HDP MYK Üyesi ve Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada artan işkence ve yargısız infaz vakalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Başaran , Biz SİHA'larla nasıl yargısız infazların yapıldığını gördük. O SİHA'lar hâkim oldu, savcı oldu, cellat oldu; insanları katletti" dedi. 

Başaran şöyle konuştu: 

2015 yılından bu yana insan hakları ve özgürlükleri açısından inanılmaz bir geriye gidişin olduğunu görmekteyiz. İHD’ye göre sadece 2015'te 5 bin 671 kişi işkenceye maruz kaldığını söylemiş. 2016 yılında sadece gözaltında işkenceye uğradığını söyleyen kişi sayısı bin 458. Bu, sadece bir şekilde İHD'ye gidip derdini anlatabilenler.

Birkaç gün önce sosyal medyada hepimizin gördüğü bir olay vardı, Muğla meselesi. 7 kişi gözaltına alınmıştı çıplak bir şekilde, ters kelepçeyle, asfaltın üzerine yatırılmış, işkenceye maruz bırakılmış, kaburgaları kırılmıştı. Avukatların beyanlarına göre işkencenin izleri çok açık ve net bir şekilde görülmekteydi. Bu işkence basına bir şekilde servis edildi. Şu ana kadar bir işlem var mı? Yok.

Yine, birkaç gün önce, "çakmak gazı zehirlenmesi" dedikleri bir vaka vardı; Yiğitcan'ın hayatını kaybetmesi. Ama sonra öğrendik ki çakmak gazı zehirlenmesi değildi. Yiğitcan, 2 polis tarafından darp edilmiş yani katledilmişti, işkenceyle katledilmişti. Bununla beraber daha dün sadece kayıplarını anmak isteyenler biber gazına, suya boğuldular. Yani Türkiye'de en ufak bir basın açıklaması yapanlar, en ufak bir şekilde iktidara karşı tepkisini göstermeye çalışanlar gazla, tazyikli sularla, işkencelerle saçlarından yerlerde sürüklenerek gözaltına alınıyorlar. 

Bir başka örnek; Veli Saçılık. Veli Saçılık, tek kolunu devlet şiddetiyle kaybetti ama her gün "İşimi istiyorum" eylemi yapıyor, her eylem sonrasında darp edilerek, işkenceye maruz bırakılarak gözaltına alınıyor. Sadece kendisi değil, annesi de yerlerde sürüklenerek gözaltına alınıyor. İktidarımız ne yapıyor? Annesine polise mukavemetten dava açtırıyor, soruşturma başlatılıyor. İşte böyle bir Türkiye gerçekliği içerisindeyiz.

KAPAK DEĞİŞİNCE İÇERİK DEĞİŞMİYOR 

Anayasa'nın kapak rengini değiştirince Anayasa'nın içeriği değişmiyor. Ben size "ama"sız, "fakat"sız bir madde okuyayım: "Kimseye -ama hiç kimseye, 'ama' yok, 'fakat' yok, kimliği yok, hiç kimseye- işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz." Anayasa'nın amir hükmü, emredici hükmü; herkes için geçerli.

Siz 2014 yılında güya 1980 darbesini araştırmak için bir madde eklediniz TCK'ya. İnsanlığa karşı suçu düzenlediniz. İnsanlığa karşı suç içerisinde sayılanlardan biri kasten öldürme ve işkencedir. İşkence, insanlığa karşı suçtur, zaman aşımı yoktur.

SİHA'LAR HAKİM OLDU, SAVCI OLDU, CELLAT OLDU

İnsanlığa karşı suçlar içerisinde yargısız infaz da geçer ve SİHA'lar tamamen yargısız infaz araçlarıdır çünkü SİHA'lar hedeflerini tespit eder, kendilerine göre suçlu kabul eder ve buna göre cezalandırır.

Biz SİHA'larla nasıl yargısız infazların yapıldığını gördük. O SİHA'lar hâkim oldu, savcı oldu, cellat oldu; insanları katletti. Bu insanlığa karşı suçtur. Zamanı ve yeri geldiğinde bu konuda kararlı olanlar yargılanır ve hiç kimse de bu sorumluluktan kurtulamaz. 

Çözüm önce yüzleşmekten başlar. Gelin, kendi gerçekliğimizle yüzleşelim.