HDP grup toplantısını Diyarbakır'da yaptı.

Partisi'nin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Afrin'e ilişkin konuşan Buldan, "Mazlum Afrin halkının iradesini yok sayıp, onun yerine barbar ÖSO’dan yana tavır aldınız! Kürt halkı, bölge halkları bu politikanızı unutur mu?" dedi.

"Soruyoruz, Afrin Belediyesi'ne bayrak asmakla Türkiye büyüdü mü?" diye konuşan Buldan, "Yoksul Anadolu halkının refahı arttı mı? İşsizlik, yoksulluk azaldı mı? Bunların hiç biri olmadı ve olmayacak da. Bu savaşın faturası da Türkiye toplumuna ödetilecek" ifadelerini kullandı.

Bıldan, "Türkiye, Suriye’deki savaşın açık tarafıdır. Bundan sonra da yaşanacak her çatışma ve kriz Türkiye’yi yakından etkileyecek, içine alacaktır. Komşuya götürülen acıdan Türkiye toplumuna refah, huzur çıkmaz!" dedi.

Buldan'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Bugün burada yapacağımız grup toplantımız tek gündemli. Gündemimiz Afrin. Çünkü Afrin 2 ay boyunca yakılmaya, yıkılmaya çalışılan, insanların göç ettirilmesine sebep olan yakıcı bir süreç yaşadı. NATO’nun 2’nci Büyük gücü olan Türkiye, başta Rusya olmak üzere, uluslararası güçlerin desteğiyle, 20 Ocak’ta Afrin’e bir işgal girişimi başlattı.

Sıkça ifade ettiğimiz üzere Afrin, Suriye’de savaşın ve yıkımın yaşanmadığı tek istikrar bölgesiydi. Afrinliler, bu kentte kendi kurdukları demokratik bir yönetimle huzur ve güven içerisinde yaşıyordu. Hatta savaştan kaçmak zorunda kalan Suriyelilerin de sığındığı bir yerdi Afrin. Afrin, dünyanın vicdanıydı.

Ta ki, AKP-MHP Koalisyonu’nun işgal harekatı başlayana dek. 58 gün bu ilçe ağır bir saldırı altında kaldı. Kocaman bir devlet sanki üçüncü dünya savaşına girercesine bu küçücük ilçeye saldırdı. “Terör koridoru” söylemi bahaneydi. Amaç, burada Kürtler başta olmak üzere tüm Afrinlilerin kurduğu ve örnek olan demokratik, özerk ve eşitlikçi yönetimin tasfiyesiydi. 

İktidar ve devlet yapısı, Kürtlerin hiç bir coğrafyada statü sahibi olmaması üzerine kurduğu politika doğrultusunda bu ilçeyi işgal etti. Kürtler, Ortadoğu'da belli bir statü elde etmeye yaklaştıkça kendilerine yönelik saldırılar arttı. Kerkük, Mahmur ve Şengal'den Sur, Cizre, Nusaybin'e; oradan Kobani ve Afrin'e kadar neredeyse bütün Kürt coğrafyası son 3 yıl içerisinde ağır saldırılara maruz kaldı. 

ÇÖZÜM SÜRECİNİ BİTİRENLER AFRİN'İ İŞGAL EDENLER

İktidar bu saldırıyla Türkiye sınırları içinde Kürt sorununda izlediği çözümsüzlük, savaş ve şiddet politikasını, sınırın ötesine, Suriye topraklarına da taşıdı.

Aslında bu sürecin bundan üç yıl önce, İmralı’daki çözüm masasının devrilmesiyle adım adım hazırlandığı şimdi daha net anlaşılıyor. Çözüm sürecini bitirenler, Afrin’i işgal edenlerdir. Kürt sorununu içeride ve dışarıda çözümsüz bırakıp, Kürt halkının tüm coğrafyadaki statü ve çözüm taleplerini tamamen tasfiye etmek için 3 yıldır devreye konulan ve 15 Temmuz darbe girişimiyle de desteklenen bir süreçle karşı karşıyayız.

YIKILAN AFRİN OLDU

60 gündür iktidar kontrolündeki medya, savaşı öven, ölümü öven, bir halkı ötekileştiren ifadelerle yayın yaptı. “Afrin’de temizlik şart, temizlik başladı, temizlik tamamlandı” haberleriyle adeta Afrin halkı aşağılandı, ötekileştirildi. Afrin üzerinden milliyetçi ve ırkçı nefret söylemleri geliştirildi. “Başlarına yıkacağız, mezarları oldu” dediler. Yıkılan Afrin oldu, Afrin halkının ortak geleceği oldu. Ama emin olun sadece o değil…

Bugün itibariyle artık Afrin bölgesi adeta insansızlaştırıldı, büyük yıkım ve saldırılarla tahrip edildi. 300 binin üzerinde insan, yaşlı çocuk, kadın, yıllardır yaşadığı kenti, evlerini, sokaklarını terk etmek zorunda kaldı. Bu insanlar sürgün edildiler, yollara düştüler. Eğer sivil halk bu ağır saldırı karşısında Afrin’i terk etmeseydi, büyük bir katliamla karşı karşıya kalacaktı. 

Afrin'e yönelik saldırılar yeni bir demografik mühendislik aşamasına ve yeni bir iskan harekatına dönüşmüş durumda. AKP-MHP Koalisyonu, Suriye'nin değişik bölgelerinden Türkiye'ye sığınmış olan Arapları, özellikle cihatçı milisleri Afrin'e yerleştirmeye niyetlidir. Bu önümüzdeki on yılları alacak çatışmalara kapı açmaktır. Böyle bir adım Suriye'de demokratik bir rejimin oluşmasının önünde ciddi bir engel olacaktır.  

Türkiye her yönüyle bugün hala savaş sarmalından çıkamamış Suriye'ye örnek olacak bir barış kentini bombalayarak, Astana'da üstlendiği garantörlük rolünün görüntüde olduğunu göstermiştir. AKP-MHP Koalisyonu’nun Suriye halklarına vereceği hiçbir şey yoktur. 

Şimdi gelinen noktada Türkiye Afrin’i ele geçirmiş olabilir. AKP-MHP ortaklığı bu yolla seçimleri kazanacağını sanabilir. Ya kaybettikleriniz! Afrin’de yapılanların burada Kürt halkında nasıl bir kırılma yarattığını biliyor musunuz? Kalpleri yıktığınızı, insanların geleceğe dair umutlarını yıktığınızı biliyor musunuz? 

Siz o Demirci Kawa heykelini yıkarken, bir halkın kültürüne ve tarihi değerlerine nasıl hakaret ettiğinizi biliyor musunuz? Heykel yıkmakla o halkın yüzlerce yıldır süregelen eşitlik ve özgürlük özlemlerini ve mücadelesini yok edeceğinizi mi sanıyorsunuz? Newroz’un o özgürlükçü ve direnişçi ruhunu ezebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Büyük yanılgı. Kürt halkının gönlünde Demirci Kawa’lar yıkılamaz. 

BÖLGE HALKI BİR DAHA TÜRKİYE'YE GÜVENLE BAKABİLİR Mİ? 

Kürt halkı hiç bir yerde kazanmasın, kendi geleceğini kurmasın, kendisini yönetmesin şeklindeki Kürtler kaybetsin politikası size, bu topluma kazandıracak mı sanıyorsunuz? Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana izlenen bu politika bu değil mi? 

Mazlum Afrin halkının iradesini yok sayıp, onun yerine barbar ÖSO’dan yana tavır aldınız! Kürt halkı, bölge halkları bu politikanızı unutur mu? Barış ve dostluk eli uzatma yerine savaş açtınız! Bölge halkı bir daha Türkiye’ye güvenle bakabilir mi? 

Soruyoruz: Afrin’i ele geçirmekle, Afrin belediyesine bayrak asmakla Türkiye büyüdü mü? Yoksul Anadolu halkının refahı arttı mı? İşsizlik, yoksulluk azaldı mı? Halkın geleceğe dair güveni arttı mı? Ekonomide, eğitimde, sağlıkta, milli gelirde Türkiye büyüdü mü? Toplumun sorunları çözüldü mü? Bunların hiç biri olmadı ve olmayacak da. Bu savaşın faturası da Türkiye toplumuna ödetilecek. Ezilen, sömürülen yine Türkiye halkları olacak. Türkiye’deki iç kriz daha da büyüyecek. Çünkü buna bir de Suriye krizi eklendi. 

Türkiye, Suriye’deki savaşın açık tarafıdır. Bundan sonra da yaşanacak her çatışma ve kriz Türkiye’yi yakından etkileyecek, içine alacaktır. Türkiye toplumunun bu gerçeği iyi görmesi gerekir. Komşuya götürülen acıdan Türkiye toplumuna refah, huzur çıkmaz.

Şimdi oraya dünyanın çeşitli bölgelerinden toplanmış Selefi ÖSO gruplarının yerleştirilecek olması, Suriye’de IŞİD ve türevlerinin yeniden kazanması anlamına gelecektir. Suriye’de IŞİD ve El Kaide yeniden hortlayacaktır. Bunun sorumlusu da AKP-MHP Koalisyonu’dur. Tüm dünya Kürtlerinin gayretleri sonucunda yenilmiş Selefi çete terörüyle yeniden uğraşmak zorunda kalacaktır.

Buradan bir kez daha uyarıyor ve çağrıda bulunuyoruz: Rusya ile kirli pazarlıklar ve ÖSO çeteleriyle, El Kaide ile yan yana durmak, IŞİD’e alan açmak, Türkiye’ye kaybettirecektir. Bu politikadan derhal vazgeçilmelidir. Bunun yerine bölgenin halklarından yana, demokrasiden ve bölgesel barıştan yana alınacak bir tavır Türkiye ve bölge halklarına kazandıracaktır. 

AFRİN SAVAŞIYLA KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEDİ

Afrin savaşıyla Kürt sorunu çözülmedi, ortadan kalkmadı. Daha da karmaşık hale geldi, daha fazla uluslararası boyut kazandı. Kürt sorununun çözüm yolu daha fazla işgal, daha fazla savaş değil, daha fazla kan dökülmesi değil, diyalog, müzakere ve demokratikleşmedir.  

Eğer Türkiye Kürt politikasını değiştirir, çözüm politikasına yönelirse, iç ve bölgesel krizler aşılır, Türkiye hem kendi içinde hem de Suriye’de siyasal çözüme öncülük eder. Aksi takdirde Suriye’deki savaş ve kriz Türkiye’nin gidişatını da belirleyecektir.

Şimdi girilen yol ülkenin ve toplumun yararına değildir. Tam aksine, geleceğe daha büyük sorunlar taşıma yoludur. Ortadoğu’daki 40 milyonluk Kürt nüfusu düşmanlaştırmak yanlıştır. Bu yanlıştan dönülmeli, bu düşmanlık politikasından vazgeçilmelidir.

AKP-MHP Koalisyonu, Afrin'de etnik mühendislik ile demografik yapıyı değiştirmek, bölgeyi Kürtsüzleştirmek istiyor. Uluslararası toplum buna müsaade etmemeli, Cenevre Konvansiyonu'na aykırı uygulamaların olmaması için sorumluluk üstlenmeli; gerekirse yerinde gözlem ve denetim yapmalıdır. Afrin'den kaçmak zorunda kalan sivillerin yerlerine dönebilmeleri için gerekli koşullar acilen sağlanmalı, bunun için bir plan açıklanmalıdır.

YAĞMA İNSANLIK ONURUNA YAKIŞMAZ

Bugün “yağmalamaları kabul ediyoruz, önlemini alacağız” diyenlere çağrımızdır: Bir insanın geride bıraktıklarını yağmalamak insanlık onuruna yakışmaz. Halkın birikimlerinin talan edilmesini kabul etmiyoruz. 

Afrin’den göç etmek zorunda kalan insanlar çok ciddi sorunlar ile karşı karşıyadır. Bu nedenle uluslararası insani yardım kurumlarını acilen göreve çağırıyoruz. Uluslararası toplum bir nebze bile olsa utancını hafifletmek için yaşanan facianın tahribatını gidermeye yönelik ciddi girişimlerde bulunmalıdır. 

Türkiye’nin bu işgal girişimiyle IŞİD yeniden güç kazanma arayışına girecektir. IŞİD ve türevi çetelere karşı tüm dünyayı duyarlı olmaya çağırıyoruz. İnsanlık düşmanı IŞİD’e karşı insanlık değerlerini ve onurunu savunanlara bu yapılanlar asla kabul edilemez, bunlara göz yumulamaz ve ortak olunamaz.

Son söz olarak şunların altını çizmek istiyoruz. İnsanlık hiçbir zaman kaybetmez. Eğer öyle olsaydı zalimler sürekli hakim olur, zulüm ilelebet payidar olurdu.

Büyük insanlık yürüyüşü mutlaka devam edecek ve insanlık değerlerini savunanlar kazanacaktır. Karanlık değil aydınlık kazanacaktır. Kürtler bu topraklarda binlerce yıldır vardır ve bundan sonra da var olacaktır. Yirminci Yüzyıl’da statüsüz yaşadılar, onlarca katliama ve kırıma maruz kaldılar. Ancak Ortadoğu'da Yirmibirinci Yüzyıl’da sağlıklı bir doğum gerçekleşecek ve Kürtler Ortadoğu'da haklı ve saygın bir statüyü muhakkak elde edeceklerdir. Ne Afrin işgali ne de IŞİD, ÖSO ve diğer adlarla anılan çeşitli çeteler bunu engelleyemeyecektir. Ağır bedeller de ödese, Kürt halkının mücadelesi tarihte hiç bir dönemde olmadığı kadar birikime ve deneyime sahiptir ve kazanmaya yakındır. 

Dünyanın dört bir tarafına dağılmış Kürt halkı Afrin için duyguda, düşüncede ve eylemde birleşti. Tıpkı Halepçe'de, Şengal'de, Cizre'de olduğu gibi. Kürt siyasetçilerin yapması gereken bu duygu, düşünce ve eylem birliğini ulusal bir birliğe dönüştürmektir. 

Afrin’e yapılan işgal girişimini kabul etmediğimizi bir kez daha haykırıyoruz. Afrin halkının yanındayız.