Demokrasi mitinginde 9 maddelik “Demokratik Çözüm Deklarasyonu”nu açıklayan HDP, Türkiye’de siyasal ve toplumsal alanda demokratikleşmenin birlikte mücadele ruhundan geçtiğine işaret ederek,

“Mutlaka Kazanacağız şiarıyla toplumun tüm kesimlerini adalet, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve barış mücadelesine çağırıyoruz” dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Beşiktaş’ta bulunan Abbasağa Parkı’nda “Durmayalım, dur diyelim” sloganıyla düzenlediği mitingde, “Ortak mücadeleye çağırıyoruz” başlıklı “Demokratik Çözüm Deklarasyonu”nu açıkladı.

İşte HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay ve Parti Sözcüsü Osman Baydemir'in birlikte açıkladığı Demokratik Çözüm Deklarasyonu: 

“Ortadoğu’da yaşanan derin siyasal, iktisadi, kültürel ve askeri krizlerin etkileri ve sonuçları bölgede büyük bir değişim ve dönüşüm zamanının yaşandığını göstermektedir. Irak müdahalesiyle başlayan ve Suriye’de giderek daha da belirginleşen karakteriyle yaşanan uzun soluklu kriz, vesayet savaşlarıyla birlikte küresel güç denemelerine neden olmaktadır.

EZİLEN HALKLAR AÇISINDAN YENİ FIRSAT

Toplumsal dinamikler açısından renkli ve zengin olan Ortadoğu coğrafyasında sürdürülemez hale gelen diktatörlükler ve tekçi milliyetçi yapılar, toplumların değişim taleplerine karşı direnç gösterirken, halkların ortak mücadele ve özgürlük dinamiği karşısında ise her geçen gün daha güçsüz bir duruma düşmektedir. Bu durum aynı zamanda ezilen halklar açısından da yeni fırsatlar ve çözüm seçeneklerini ortaya çıkarmaktadır.

SAVAŞ BLOKU GÜÇLENDİRİLİYOR

Ortadoğu coğrafyasındaki tüm bu gelişmelerin etkilerini siyasal ve toplumsal yaşamında derinden hisseden Türkiye, bu bölgede barışçı çözümlerle yol almak yerine, Erdoğan-AKP iktidarının bölge gücü olma hevesi nedeniyle savaş blokunu güçlendirmekte, savaşı yaygınlaştırmaktadır. Bu politikalar üzerinden iktidarını sürdürmeye çalışmaktadır. Bu akıldışı politikalardan ise Türkiye halkları son derece olumsuz şekilde etkilenmektedir.

DOLMABAHÇE MUTABAKATI HALKLARIN BARIŞ UMUDUR OLDU

İktidarının 15’inci yılında Erdoğan-AKP Rejimi, tekçi-katı iktidarını kurumsallaştırmaktadır. Erdoğan-AKP iktidarı, Suriye’de izlediği savaş politikasını içeride de sürdürmekten geri durmamaktadır. Türkiye halkları açısından büyük bir barış umudu olarak karşılanan İmralı görüşmelerinin sonucu olarak ortaya çıkan Dolmabahçe Mutabakatı’nı, halkların barış ve demokrasi umudunu çoğaltan 7 Haziran seçim sonuçlarını yok sayarak, Kürt halkına karşı Çöktürme Planı’nın devreye konulması ülkeyi bugünkü duruma sürükleyen ilk adımlar olmuştur.

ERDOĞAN-BAHÇELİ İTTİFAKI HALKLARA SALDIRIDIR

Demokratik bir anayasanın yazılması için yapılan çalışmalara ve Kürt sorununa barışçıl çözüm arayışlarına son veren Erdoğan-AKP iktidarı, yeni vesayet odaklarına göz kırparak darbe mekaniğinin devreye girmesi için uygun koşullar oluşturmuştur. Erdoğan tarafından ‘Allah’ın lütfu’ olarak nitelendirilen 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından, AKP-MHP koalisyonu tarafından 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL rejimi ile sivil siyasal darbe gerçekleşmiş ve faşizmin kurumsallaşma süreci başlatılmıştır. Erdoğan-Bahçeli ortaklığıyla oluşan savaş ittifakı, Türkiye halklarının demokrasi, eşitlik ve özgürlük özlemlerine dönük kapsamlı bir saldırıdır.

İKTİDARIN MEŞRUTİYETİ KALMAMIŞTIR

İktidarın bütün manipülasyonuna, çarpıtmasına ve gerçeği gizleme çabasına rağmen, birinci yılında OHAL Rejimi’nin hem içeride, yani toplum nazarında, hem de dışarıda, yani uluslararası camiada hiçbir meşruiyeti kalmamıştır. AKP-MHP koalisyonu, demokratik meşruiyeti olmayan 16 Nisan Anayasası’na dayanarak muhalif-demokrat güçlere uzlaşma kapısını kapatmış, demokratik çoğulcu yaşamı ortadan kaldırmıştır. Bu koşullarda mevcut iktidar koalisyonu ile girilecek her ‘uzlaşma’ arayışının, rejimin rıza ihtiyacını gidermekten ve zulüm politikalarına koltuk değneği olmaktan başka bir işe yaramayacağı açıktır. 

Durmayalım, durduralım! Durmayalım, birlikte değiştirelim!

ÜLKE OHAL VE KHK İLE YÖNETİLİYO

Bugün Türkiye’de faşizm kurumsallaşmaktadır. Devlet partileşmekte ve her türlü karar tek bir kişi tarafından verilmektedir. Kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılmakta, İç Tüzük değişiklikleri ile Meclis de işlevsiz hale getirilmektedir. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı yoktur. Evrensel insan hakları ve özgürlükleri artık çok uzağımızdadır. İktidar, OHAL ve KHK’ler yoluyla ülkeyi yönetmektedir.

KÜLTÜREL VE SİYASİ SOYKIRIM UYGULANIYOR

Demokratik muhalefet ve siyaset ağır baskı ve tehdit altındadır. Farklı ses çıkaranlar cezaevlerine atılmakta, insanların yaşam tarzlarına müdahaleler artmakta, emekçilerin hakları gasp edilmektedir. Haberleşme ve iletişim özgürlüğü çiğnenmektedir. Kadınların özgürlük mücadeleleri zor ve şiddetle engellenmeye çalışılmaktadır. Kürt halkına yönelik ağır saldırı ve yıkım politikaları sürdürülmekte; kültürel ve siyasal bir soykırım uygulanmaktadır.

İKTİDAR KARDEŞİ KARDEŞE DÜŞMAN ETMEKTE

AKP, hem içerde hem dışarda savaş, çatışma ve düşmanlaştırıcı üslupla iktidarını ayakta tutma, sürdürme peşindedir. AKP, tahakkümünü derinleştirmek için toplumu kutuplaştırmakta; komşuyu komşuya, kardeşi kardeşe düşman etmektedir. Siyasal arenada görüşme, diyalog, müzakere, diplomasi, hukuk, adalet, insan hakları gibi kavramların askıya alındığı, çıplak faşizan kural ve uygulamaların egemen olduğu bir dönem yaşanmaktadır.

REJİME KARŞI MÜCADELE KAÇINILMAZDIR

Bütün bu gelişmeler Türkiye’de siyasal ve toplumsal alanda demokratikleşmenin birlikte mücadele ruhundan geçtiğini ortaya koymaktadır. Bu rejime karşı siyasal ve toplumsal mücadele yelpazesini genişletip güçlendirmek tüm muhalif kesimler açısından kaçınılmaz bir görev olarak karşımızda durmaktadır.

'MUTLAKA KAZANACAĞIZ'

Faşizmin en temel hedefi; direniş ruhunu ve kazanma umudunu yok etmektir. Bu anlayışa karşı ‘Mutlaka Kazanacağız’ şiarıyla toplumun tüm kesimlerini adalet, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve barış mücadelesine çağırıyoruz… Hep birlikte kazanabiliriz, var olan mücadeleleri yükseltebiliriz, ortak ve eşit geleceğimizi kurmak için birlikte güçlü adımlar atabiliriz.

‘TEK TİP’ DAYATMAYA KARŞI, TOPLUMSAL YAŞAM’

Bugün artan baskıya, zulüm ve dışlamaya rağmen dipten gelen demokratik hareketin enerjisi yavaş yavaş yükselmektedir. ‘Bu böyle devam edemez, etmemeli, itirazım var’ diyenler, AKP iktidarının yarattığı tüm adaletsizlik ve eşitsizliklerden mağdur olanlar; ‘Tek tipçi’ dayatmalara karşı çoğulcu, farklılıkların eşit beraberliğine dayalı bir toplumsal yaşam hedefine sahip olanlar; sizlere sesleniyoruz:

Toplumsal adaleti herkes için hedefleyen ortak bir demokrasi mücadelesi bizleri umutla geleceğe taşıyacaktır. Mücadele cesaretimiz, gerçekleri ortaya koyma azmimiz ortak ve eşit geleceği inşa edecektir.

Yeni Yaşamı inşa edecek olan radikal demokrasi mücadelemiz; yalnızca var olan baskıcı rejimi bertaraf etmenin değil, aynı zamanda yüzyılın hayali olan demokratik cumhuriyetin inşasının da bir adımı olacaktır.

Siyasal katılım eşitsizliğini her düzeyde ortadan kaldırmayı hedefleyen katılımcı ve çoğulcu demokrasi anlayışımızla;

Her türlü etnik, dinsel ve cinsel farklı kimliğin tanınmasını içeren bir müzakereci demokrasi anlayışımızla;

Yoksulluk, gelir eşitsizliği, işsizlik, bölgesel eşitsizlik ve sömürüye karşı mücadeleyi içeren eşitlikçi demokrasi anlayışımızla toplumun tüm kesimlerini iktidarın çok yönlü saldırılarına dur demeye ve acil demokratik talepler etrafında mücadeleye çağırıyoruz.

1. Demokratik siyaset tasfiye edilemez

*Demokratik siyaset üzerindeki baskılara, cezalar yoluyla siyasetçilerin tasfiye edilmesine,

*Eş Genel Başkanların, milletvekillerinin, belediye başkanlarının tutuklanarak rehin tutulmalarına,

*Halk iradesi yok sayılarak seçilmiş belediyelere kayyum atanmasına,

*İktidarı eleştirenlerin ve muhalif düşünenlerin düşman, hain veya terörist olarak etiketlenmesine dur diyelim.

2. Evrensel insan hak ve özgürlüklerinden vazgeçilemez

* Örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğü üzerinde yoğunlaşan baskılara ve sansüre,

* Toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğünün kullanılmasını engelleyen keyfi uygulamalara,

* Cezaevlerinde tecrit, işkence ve kötü muamele gibi insanlık suçlarına,

* Farklı düşünce, yaşam tarzı ve cinsel yönelime sahip olanların nefret söylemi ile hedef haline getirilmelerine,

* Herkes için kutsal olan yaşam hakkının ihlal edilmesine dur diyelim.

3. Hukukun üstünlüğü ve evrensel demokratik hukuk ilkeleri çiğnenemez

* Her türlü denetimden uzak OHAL ve KHK Rejimi’ne,

* KHK’lerle yapılan ihraçlara, soruşturmalara ve dernek, vakıf ve kitle örgütlerinin kapatılmasına,

* Radyo, tv, gazete, dergi, dijital ve sosyal medya araçlarının kapatılmasına, gazetecilerin tutuklanmasına,

* Uluslararası demokratik sözleşmelere uymayan yargı sistemine ve iktidarın emriyle yapılan yargılamalara dur diyelim.

4. Barıştan vazgeçilemez

* İktidardaki savaş blokunun içerde ve dışardaki saldırganlığına; komşu halkların topraklarına işgalci bir zihniyetle asker gönderilmesine,

* Barışın inşasında kilit role sahip olan Sayın Abdullah Öcalan üzerinde süren tecrit uygulamasına,

* Tekçi anlayışla farklı kültür, kimlik, inanç ve anadillere sahip olanların düşman ilan edilmesine,

* Başta Kürt halkı ve Alevi toplumu olmak üzere halkların ve inançların ötekileştirilmesine,

* Sur-Cizre-Hasankeyf gibi Kürt halkının siyasi, tarihsel ve kültürel değerlerinin tahrip edilmesine dur diyelim.

5. Emekçilerin sosyal ve ekonomik hakları gasp edilemez

* İş cinayetlerine, grev yasaklamalarına ve ertelemelerine,

* Zorunlu BES, Varlık Fonu, Kıdem Tazminatı ve İşsizlik Fonu’na bağlı hak gasplarına,

* Mevsimlik, kiralık, göçmen işçilerin ve mültecilerin güvencesiz ve ağır koşullarda çalıştırılmasına,

* Emeklilerin, engellilerin, emekçilerin ve tüm toplumsal emeğin nitelikli ve parasız eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik haklarının gasp edilmesine dur diyelim.

6. Doğal ve kültürel varlıklar talan edilemez 

* Tarihsel ve kültürel hafıza ve doğal dokunun tahrip edilmesine,

* Tarım alanları, zeytinlikler, kıyılar ve su havzalarının sermayenin talanına terk edilmesine,

* Kentsel dönüşüm adı altında şehirlerin betonlaştırılmasına, insanların yerinden edilmesine,

* Yeraltı ve yerüstü varlıklarının kullanılması hakkında yerel halka söz ve karar hakkı tanımayanlara dur diyelim.

7. Gençlerin bugünü ve geleceği karartılamaz

* Gençlerin her geçen gün daha fazla işsizliğe mahkum edilmesine, geleceğe olan inançlarının yok edilmesine,

* Üniversiteler üzerindeki her tür baskıya ve öğrencilere söz hakkı tanımayan üniversite yönetimlerine,

* Öğrencilerin niteliksiz ve sağlıksız yurtlara mecbur edilmesine,

* Gençler arasında devlet ve çeteler eliyle teşvik edilen uyuşturucu kullanımına DUR DİYELİM.

8. Kadınların kazanımları yok edilemez

* Kadınların sosyal, siyasal ve çalışma yaşamından dışlanmasına

* Kimliğine, bedenine, yaşam ve giyimine yapılan saldırılara, kadın katliamlarına

* Kadın emeğinin işyerinde ve evde sınırsızca sömürülmesine,

* Erkek şiddeti ve çocuk istismarı davalarındaki cezasızlık uygulamalarına DUR DİYELİM.

9. Yeni toplumsal sözleşme ihtiyaçtır

* Anayasal yurttaşlığa dayanan demokratik, eşitlikçi, sosyal, kadın özgürlükçü, laik, ekolojist, çoğulcu bir anayasa yapabiliriz.

* Farklı kültürlerin, kimliklerin, anadillerin ve inançların anayasal güvence altına alındığı bir yeni toplumsal sözleşme hazırlayabiliriz.

* Anadilinde eğitim ve öğretimi herkes için gerçekleştirebiliriz.

Ortak mücadeleye çağırıyoruz! Durmayalım, birlikte değiştirelim!

‘HDP ORTAK YÜRÜYÜŞE HAZIR’

Tüm bunları konuşarak sağlıklı bir topluma; insani bir topluma; vicdanlı bir topluma; huzurlu bir topluma; güven toplumuna ve barış toplumuna ulaşabiliriz. Baş başa vererek, yan yana gelerek demokratik hak ve özgürlüklere, büyük insanlık değerlerine sahip çıkabiliriz. HDP olarak biz bunun için adım atmaya, ortak bir yürüyüşü ve mücadeleyi örgütlemeye hazırız.

Ülkede yaşayanların büyük çoğunluğunun özlemi olan adalet, güvenli ve insanca bir yaşam, saygı, huzur ve eşitlik için birlikte ve ortak mücadeleden başka bir yol yoktur. Bizler adım atmaya, ortak bir yürüyüşü ve kesintisiz mücadeleyi örgütlemeye hazırız ve kararlıyız.

Halk buluşmaları, konferanslar, çalıştaylar, toplantılar, mitingler, forumlarla; geniş katılımlı, kapsayıcı, çoğulculuğu içeren platformlarla, sivil itaatsizlikle sokaklarda ve işyerlerinde bir araya gelerek bir vicdan ve adalet hareketini başlatıyoruz.

Toplumun tüm kesimlerine açık çağrı yapıyoruz:

Durmayalım! Faşizmi durduralım!

Durmayalım! Birlikte değiştirelim!

Mutlaka kazanacağız.”