HDP Ankara milletvekili Sırrı Süreyya Önder, hakkında açılan davalar, hapis istemi, İmrali görüşmeleri ve Dolmabahçe fotoğrafına  ilişkin açıklamalarda bulundu.

Hakkındaki fezlekeleri ve hapis istemini değerlendiren Önder, “Direnmek onurdur. Bir fezleke daha açsınlar. Ben İmralı Heyetinin başından beri içindeydim. Dolmabahçe Deklarasyonu var, bunu nasıl sileceksiniz? Kaç mecradan sileceksiniz? Hükümetin iki bakanıyla birlikte oturduk, bir deklarasyon okuduk. Dolmabahçe Deklarasyonu orada duruyor ve bu ülkenin demokrasi çabasındaki en onurlu çabalarından birisidir” dedi.

HDP Ankara milletvekili Sırrı Süreyya Önder, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret iddiasıyla yargılandığı davaya katıldı.
 
Demirtaş, Edirne Cezaevi’nden SEGBİS yoluyla, Ankara'da hakkında görülen davanın duruşmasına bağlandı.
 
Duruşmanın ardından bir açıklama HDP Ankara milletvekili Sırrı Süreyya Önder şunları söyledi:
 
Dosyalara bakıyoruz, aslı astarı yok. Altı yalan, üstü yalan. Dosyaların içeriğinde suç sayılabilecek hiçbir şeye rastlanılamadı. Hepsi zorlama. Üstelik bu fezlekeyi düzenleyen savcıların çoğu ya ihraç edilmiş ya cezaevindeler. Ucu kendilerine dokununca "gayrı meşru" dedikleri savcıların hazırladığı bu fezlekelerle, hukukta kara leke oluşturmakta beis görmüyorlar.
 
Bugün Demirtaş, Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlamasıyla bu duruşmaya katıldı. Devlet Bahçeli, 7 Haziran seçimi öncesi bütün kampanyasını hırsızlık söylemine oturtmuştu. “Hırsızlardan hesap soracağız” vurgusu yapmadığı konuşması yoktu. Daha sonra, Saray’la geliştirdikleri ilişki üzerine Sayın Demirtaş “Hem hırsız diyorsun, hem sarayına gidiyorsun. Ne oldu”  kabilinden bir açıklama yaptı. İlginç olan şu; ne Erdoğan, Bahçeli hakkında bir başvuruda bulunmuş, ne de herhangi bir savcılık işlem başlatmış. Ama Demirtaş hakkında fezleke düzenlenmiş.
 
İşte buraya bakıp, fezlekelerin mantığı ve bu siyasi operasyonların içeriği hakkında bilgi edinmek mümkün.
 
'AKP'NİN ULAŞAMADIĞI KENDİ VEKİLLERİ VAR'
 

Hükümet kendi telaşına düşmüş. AKP kulislerinde konuşulduğuna göre, bazı milletvekillerine ulaşılamıyor. El birliğiyle getirmek istedikleri başkanlığı daha getiremeden, kendi içlerinden bir sürü sıkıntı yaşamaya başladılar. Bütün bunlara rağmen demokratik, özgürlükçü bir ülke mücadelemizi hiç bırakmayacağımızı bir kez daha ifade ediyorum. Hakları gasp edilen siyasetçilerimize özgürlükleri derhal iade edilmelidir.
 
Önder, açıklamanın ardından basın emekçilerinin sorularını yanıtladı:
 
Sizinle ilgili de üç fezleke var. Hakkınızda 40 yıl ceza isteniyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
İki kelimeyle. Direnmek onurdur. Bir fezleke daha açsınlar.
 
Daha önceki bir açıklamanızda, "Süreçle ilgili konuşuruz” demiştiniz.
 
Konuşuyoruz zaten, burada gizli saklı bir şey yok. Tüm kamuoyunun gözleri önünde konuşuruz, konuşuyoruz. Yargıç diyorlarsa yargıç, kürsü diyorlarsa kürsü, Meclis’te de konuşuruz. En iyi yol konuşmaktır. Ev hepimizin evi. Ya yıkıp viranemizde oturacağız ya yapıp sarayımızda oturacağız. Biz bu ülkeyi bir gül bahçesi yapma niyetinde ve azmindeyiz.
 
Hakkımızdaki psikolojik harp malzemelerinin gücü 3-5 aydır. Ondan sonra herkes sormaya başlayacaklar, “ya neydi bu başımıza gelen” diye. Bu bizim başımıza ilk gelen ya da en kötü gelen hadise değil ama topluma kötü mal oluyor.
 
Ben İmralı Heyetinin başından beri içindeydim. Dolmabahçe Deklarasyonu var, bunu nasıl sileceksiniz? Kaç mecradan sileceksiniz? Hükümetin iki bakanıyla birlikte oturduk, bir deklarasyon okuduk. Dolmabahçe Deklarasyonu orada duruyor ve bu ülkenin demokrasi çabasındaki en onurlu çabalarından birisidir.

(Haber Merkezi)