Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’nde “Büyük Selçuklu Mirası” belgeselinin tanıtımı için verdiği resepsiyonda güncel konulara ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Görüşmeye ilişkin notları aktaran Milliyet’ten Fikret Bila’nın haberine göre, Cumhurbaşkanı Gül, Gezi Parkı eylemi ve ulaştığı boyutlarla ilgili olarak, “İlk günde söylemiştim hatırlarsanız, ‘mesajı aldık’ demiştim. Herkes bu mesajı tabii almış oldu. Artık yakışır şekilde suhuletle devam ettirmek lazım. Gördüğünüz gibi geniş şekilde görüşmeler yapıldı, dinlendi. Nihayetinde orada yapılması düşünülen çalışmalar, projeler, bu noktada     askıya alınmış oldu. Mesajların dikkate alındığı görüldü. Bununla ilgili     belli ki önümüzde uzun bir süre var,” diye konuştu.

‘TÜRKİYE TENKİT EDİLİRKEN ÖLÇÜSÜZ OLUNMAMALI’

Olayların bitmesi gerektiğini söyleyen Gül,  Avrupa Parlamentosu’nun Gezi olayları nedeniyle Türkiye hakkında verdiği kararı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği yanıtı da değerlendirdi ve şunları söyledi:

“Nasıl içeride ölçüsüz güç kullanımını yanlış buluyorsak, polisi nasıl tenkit ediyorsak, Türkiye’yi tenkit ederken de ölçüsüz olmamaları gerekir. Herkesin bunu düşünmesi gerekir. Onun ötesinde tabii ki herkes birbirini tenkit edebilir.”

SOSYAL MEDYAYA SINIRLAMALAR

Gül, Gezi Parkı olaylarından sonra twitter, facebook gibi sosyal medya araçlarının kullanımına yasal sınırlamalar getirileceğine ilişkin soruya da şu karşılığı verdi:

“Gazetelerde gördüm ben de. Şunun bilinmesini isterim; Türkiye, AB ile müzakereye başlamış bir ülke. Avrupa’da gelişmiş demokrasilerde geçerli olan hukukun bizde de geçerli olması gerekir. Bunun gerisinde bir düzenleme olursa olmaz. Çalışma nedir henüz bilmiyorum. Ama diyelim ki, sosyal medya üzerinden çok yanlış mesajlar kasıtlı veriliyorsa, ‘Ben şimdi gördüm. Önümde 10 insan öldü’ diye yalan bir mesaj geçiliyorsa, kışkırtıcılık yapılıyorsa, kim olursa olsun hangi taraf için yapıyor olursa olsun, halkı paniğe sevk edecek şekilde kullanılıyorsa, buna da müsaade etmemek lazım. Nasıl bir gazetede bunu yapamazsanız orada da yapılmaması lazım. Ama tabii ki bunlar çok hassas konular. Eğer bu konuda söz edildiği gibi bir çalışma varsa Avrupa hukukunun, beraber olmaya çalıştığımız gelişmiş demokrasilerdeki hukukun asla gerisine düşmemesi gerekir.”

‘3. KÖPRÜNÜN ADI’

Gül, 3. Köprü’ye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesine ilişkin Alevi vatandaşlardan gelen itirazın sorulması üzerine, “Şimdi, evet böyle bir hassasiyeti gördüm ben de, belki şöyle yapılabilir. Belki büyük bir devlet projesine ‘Hacı Bektaş-ı Veli‘, ‘Pir Sultan Abdal’ ismi verilebilir, çok önemli bir kamu projesine. Bu şekilde, başka bir önemli projeye isim verilebilir” dedi.

‘TARİHTE SÖYLENEN ŞEYLER TARTIŞMALIDIR’

Gül, tepkiler üzerine 3. köprünün adının değişip değişmeyeceğinin sorulması üzerine ise şöyle dedi:

“Onu bilemem doğrusu. Tarihte de doğrusu söylenen şeylerin tartışmalı olduğunu görürüz, tarihe, geçmişe baktığımızda. Yaşadığımız gün bile tartışmalı iken, geçmişi konuşurken, tartışmalı konular vardır. Ama böyle bir madem ki vatandaşlarımızın bazılarında hassasiyet var, hassasiyet oldu, önemli bir projeye bir sürü projeler yapılıyor, o projelerden birisine ‘Hacı Bektaş-ı Veli’ ismi verilebilir. Bunlar, büyük insanlardır, bu şekilde biz hepimizin doğrusu kaynaşmasını sağlamamız gerekir.”

‘SARSINTI GEÇİRDİK’

Gül, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Hepimiz, Türkiye olarak, bütün bu olaylarla ilgili sarsıntı geçirdik. Muhakkak ki hepimizin alacağı dersler var. Ama şimdi artık hemen toparlanmamız lazım. Yoksa kendi kendimize zarar vermeye başlarız. İmaj yapmak için 10 sene uğraşırsınız. Kolay değil.

Ama imajı bir haftada yıkarsınız. Bu çok önemli. Türkiye’ye hiç haksızlık etmememiz lazım. Noksanlar, eksikler olabilir ama bunlar başka şeyler. Bunların hepsi düzeltilebilir. İnsanların bir itirazı varsa, geçenlerde söylediğim gibi, barışçıl bir şekilde, şiddete hiç başvurmadan dile getirilebilir. Getirilmesi de gerekir. Ama eğer şiddet olursa, o zaman, haklı bir itiraz da haksız duruma düşer. İlk günlerde söyledim, hatırlarsanız, demokrasilerde barışçıl bir şekilde fikirler söylenir ama bir noktadan sonra bunu başkalarının, terör örgütlerinin esir almasına müsaade etmemek gerekir.”